Yönetmenin Kadrajında Biçimlenen Gerçeklik, Sinema, Uğur CUMAOĞLU

Yönetmenin Kadrajında Biçimlenen Gerçeklik yazısını ve Uğur CUMAOĞLU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Yönetmenin Kadrajında Biçimlenen Gerçeklik

28.04.2025 09:00 - Uğur CUMAOĞLU
Yönetmenin Kadrajında Biçimlenen Gerçeklik

Abbas Kiyarüstemi'nin Close-Up/Yakın Plan Filminden Gerçekliğe Bakmak

Abbas Kiyarüstemi, Yakın Plan'da (1990) genç bir adamın tuhaf fakat gerçek öyküsünü ele alıyor. Yakın Plan'ın başkahramanı tam anlamıyla kötü veya deli değil, ancak garip bir karakter. Kahramanın hikâyesi cehalet veya kurnazlıktan çok hem şans hem de maharetsizliğin hikâyesi. Filmdeki gerçek hikâye kurgunun sadece bir parçası, çünkü Kiyarüstemi, gerçekliği, aidiyeti, hafızayı ve kurmacayı sihirli bir biçimde bir araya getirmek için hikâyenin gerçek kahramanlarından kendilerini kurmacada canlandırmalarını sağlamış.

Gerçek mahkeme görüntüleri kullanması filme bir belgesel havası katsa da hikâyenin büyük bir kısmı gerçek olayların yeniden canlandırmalarıyla, olayları yaşayan gerçek kişileri kullanarak kurgulanmıştır. Kahramanımız Hossain Sabzian, sinemayı ve filmleri çok seven genç bir adamdır. Bir gün otobüste yolculuk yaparken, bir kadınla sohbetinde yani Mahrokh Ahankhah'a, kendini ünlü İranlı yönetmen Mohsen Makhmalbaf olarak tanıtır. Kadın ona inanır ve ailesiyle tanıştırmak için onu evine götürür. Fakat Kiyarüstemi, filmi bu olayla başlatmaz. Sabzian'ın tutuklanmasının sebebi olan Hossain Farazmand'ın "Sahte Makhmalbaf Tutuklandı" başlıklı gazete makalesini okuduktan sonra, hâkimden Sabzian'ın davasını filme almasına izin vermesini ister. Olayın sonrasında, Ahankhah'ın evinde iki hafta boyunca gerçekleşen olayların yeniden canlandırılmasıyla birlikte, Sabzian'ın kendisini Mohsen Makhmalbaf olarak tanıtmaya çalışmasının nedenini mahkeme salonunda açıklar. Yeni baştan sorgulanır ve her defasında cevapları farklılaşır. Söylediklerinde dürüst ve samimidir. Kötü niyetli biri yerine sadece küçük bir dolandırıcılıkla suçlanır. Zihnindeki kurmacayı nasıl mantıklı hale getirdiğini dinlemek ilginç bir tecrübedir. Onda sanat için yaşama tutkusu vardır ve filmde bir sanatçı olarak rol alma fırsatı bulur.

Kiarostami, izlediğimizin bir film olduğunu hiçbir zaman unutmamıza izin vermiyor. Nasıl sunulursa sunulsun, dikkatlice hazırlanmış bir sinema eserine tanık oluyoruz. Hikâyenin gerçek aktörlerini filmde kendilerini oynayan bir oyuncu olarak kullanması ve gerçek bir hikâye anlatması kurmaca ile gerçeğin birbirine ne kadar yanık olduğunu bize göstermesi açısından son derece kıymetli. Filmde Sabzian, kendisiyle ve kimliğiyle mücadele ediyor, kendisi için oluşturulan rolde kendini kaybediyor ve Ahankhah'lar da onun tarafından aldatıldıklarını belli etmemeye çok dikkat ediyor. Kiyarüstemi, kamerasıyla gittikçe tuhaflaşan hikâyeyi karmaşıklaştırıyor. Oyuncular kendi hikâyelerinde kayboluyor, ancak bunun yalnızca bir hikâye olduğu ve gördüğümüz şeyin yüzeysel olarak anlaşılmaması gerektiğini bize açıkça söylüyor. Yakın Plan, insanın kendi gerçekliğine ve psikolojik motivasyonlarına karşı bir dolambaç görevi görüyor ve tüm oyuncular kendini oynamanın kurmacası ile gerçekliği arasında gidip geliyor.

Kendinin Labirentlerinde Dolaşmak

Kiyarüstemi, filmlerinde çoğunlukla gerçek olayların ve kendilerini oynayan aktör olmayan kişilere yer veriyor. "Yakın Plan", gerçek olanla üretilen arasındaki farkı bulanıklaştırmaya kararlı, radikal bir film. Filmde bir sahnede, kamera bitmez görünen birkaç saniye boyunca tekmelenmiş bir çöp parçasını takip ediyor. Yüzeyde sıradan görünen olaylara odaklanan bu "Yakın Çekim"in saf estetiği aslında onun gerçekliği ifade eden güçlü yanlarından biridir. Yakın Plan gerçek, geniş kapsamlı, Sabzian'ın dolandırıcılık hikâyesinin başarılı bir film uyarlamasıdır. Sabzian'ın Mohsen Makhmalbaf'ı taklit etmesi ve varlıklı bir aile olan Ahankhah'ların hayatlarına sızması, onları filme almakla ilgilenen bir yönetmen gibi davranması, sahte kabul edilse bile yeni bir kimlik ve gerçeklik inşasıdır.

Ahankhahlar, daha sonra Sabzian'ı kendilerinden borç aldığı için dolandırıcılıkla suçlarlar. Kendilerinin oynayacakları bir film için hazırlık yaparken evlerini iyice incelemesi nedeniyle onları soymayı planladığını varsayarlar. Fakat mahkemede, Sabzian'ın onlardan çalmak gibi bir planı olmadığı ortaya çıkar. Bir hayalperest olan Sabzian, Makhmalbaf gibi davrandığını, çünkü bunun kendisine statü ve öz saygı kazandırdığını söyler. İlkin Ahankhah'ların oğullarından biri olan Mehrdad ona inanmaz ve onu başka rol yapmakla suçlar. Ancak Sabzian, hâkime suçsuz olduğunu ısrarla söyler ve Ahankhah'lardan özür dileyerek eski zayıf kimliğine, gerçekliğine geri döner.

Yakın Plan, gerçek ile hayalin birbirine bakan sonsuz aynalar koridorunda film-hayat ilişkisi üzerine dâhiyane bir düşünceden çok daha fazlasıdır ve bunu sağlayanda Sabzian'ın trajik halidir. Kiyarüstemi, suçlanan bir adamın kalbine bakan ve içeride kötülük yerine dokunaklı bir karmaşa keşfeden ve bunu hayatın gerçekliğinin karşısına çıkaran bir film yapmıştır. Kiyarüstemi, Sabzian'ın masumane yalanlarından bir hikâye, hikâyeden bir kurmaca çıkarmış ve bu kurmacayı da gerçekliğe katarak onu gerçek kılmıştır.

Kiyarüstemi'nin devrim sonrası meta-kurgusu ustaca bir eser, gayet doğal ve şimdiye kadar yapılmış en iyi filmlerden biridir. Zira her film aynı zamanda sinemanın kendi otoportresi olarak da işlev görür. Her film, yönetmenin kamerasının gerçekle olan kırılgan ilişkisinin, eşsiz kabiliyetinin ve gerçekliği daha derin bir şeye dönüştürme konusundaki benzersiz gücünün örnekleridir. Kiyarüstemi'nin mahkeme sahnelerinden tutunda Sabzian'ın gözyaşları içinde kendi kahramanının kollarına yığıldığı finale kadar, "Yakın Plan" sinemanın hayatın dokusunu nasıl dönüştürme yeteneğine sahip olduğunu ikna edici bir şekilde gösteriyor. Açılış sahnesinde bir taksi şoförünün gülerek "Film izlemeye vaktim yok, hayat meşgalem çok" demesi, bu farkı dile getirmemizi engelleyen bir replik.

l0mc6umaqmia3246c67pfukztqs Yeni Bir Kimlik Yeni Bir Gerçeklik

Sabzian, yönetmen olmak isteyen biri olarak mahkemede ifade verirken aslında onun aynı zamanda bir "aktör" olduğu da yeni bir kimlik ve gerçeklik olarak ortaya çıkıyor. Kimliği hakkında yalan söylese de, pişmanlık duymasını ve bu sayede çok daha sempatik olmasını beceriyor. Sabzian, yanlışlarını kabul eden, eylemlerini inkâr etmeyen, önemsizleştirmeyen ve kendini kurban rolüne sokmak için durumu tersine çevirmeye çalışmayan bir karakter.

Kiyarüstemi ve gerçek Makhmalbaf dışında, hiç kimsenin film çekme veya oyunculuk deneyimi yokken, film, karşımıza varoluşsal temalar ve bambaşka bir hikâye örgüsüyle çok fazla katmana sahip bir gerçeklik çıkarıyor. Film, her izleyicinin filmin tüm katmanlarını alamayacağını söyleyen ve bunun gerçek hayattaki bir olayın katmanlı bir yeniden canlandırması olduğunu anlatan bir kurgu. Sabzian ve Ahankhah ailesinin durumu bugün yaşansaydı, herkesin akıllı telefonu olduğu için Sabzian'ın Makhmalbaf olup olmadığı basit bir resim aramasıyla kolayca anlaşılırdı. Zaten filmi benzersiz yapan da bu yönü oluyor. Nitekim daha genç izleyiciler sergilenen kasetçalarları veya analog ekipmanları bugün tanıyamazlar.

Kurgu ile gerçeklik arasındaki ayrımın bulanıklaşmaya başladığı yer yönetmenin gözü ve zihni ile bütünleşmesinin başladığı yerdir. Gerçekliğin akışı yönetmenin gözünden aksetmeye başladığında, karakteristik görünen tüm aktörler, doğrusal akıyor görünen tarih, hikâyenin kendine has anlatısı kurmacanın tabiatı ile bütünleşmeye başlar. Böylece filmde de olduğu gibi olayın gerçekliği hakkında hâkim kadar yargılayan ve soru soran izleyiciye, yeni bir canlandırma, yeni bir bakış açısı ya da hikâye sunulur. Her gerçeklik, yönetmenin (g)özünde yeni anlam katmanları ve bakış açıları demektir. Gerçekliğin ifşa ediciliğine karşı o gerçekliği gizleyen ve ona yeni anlamlar yüklememizi sağlayan bakış açıları ortaya çıkarılır. Filmde kendini oynayan Sabzian'ın Kiyarüstemi'nin gözünden görülme biçimi, izleyicinin gözünden nasıl göründüğü, onun yeni bir kimlik ve gerçeklikle karşılaşması, tüm bunların bir araya gelerek yeni bir hikâye ortaya çıkarması da yine karmaşık görünen başka bir gerçeklik olarak kendini gösterir. Film, aynı zamanda Sabzian'ın kendini oynayarak yine kendini aklaması ya da yönetmenin onu kendini aklaması için yol açması olarak da görülebilir. Sabzian böylece bu yeni gerçeklikte aradığı saygınlığa da kavuşmuştur.

Film; üst ve alt metinde gerçek ve yalan, kurmaca ile gerçeklik, niyet ve eylem arasındaki karmaşık ilişkilere ışık tutuyor olsa da, Kiyarüstemi, gerçekliğin sert yüzüyle kendini gösteren anlamları gizleyerek Sabzian'a yeni bir kimlik de veriyor. Her film gibi Yakın Plan da evrensel temalar konusunda düğümleri çözme, anlamı tamamlama işini ve kararını izleyiciye bırakıyor.

Alışılmış ile Olağanüstü Arasında

Kiyarüstemi'nin sinematografisi baştan sona alışılmadık olduğundan, gerçek dünyada sonuçları olan bir sahneyi çekerken dengeli ve doğal yöntemler kullanır, fakat bu doğallık hayatın akışı içindeki görsellikle o kadar kesişir ki, umursamadığımız tüm ayrıntılar olağanüstü detaylara dönüşür. Dağınık ve tuhaflıklarla dolu bir filmdeki örneklerden giderek uzaklaşırsınız. Filmde iki kere karşımıza çıkan yeşil sprey kutusu, bir nesne olmaktan çıkarak belirgin şekilde ve farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor.

Kutunun, önce Sabzian'ın tutuklanmasını bekleyen ve tekmeleyen taksi şoförü tarafından harekete geçirildiğini görüyoruz. Kamera, kutunun üzerinde geziyor ve kaldırıma çarpmadan önce birkaç saniye boyunca yörüngesini takip ediyor. Bir süre sonra kutuyu tutuklayan memurlara eşlik eden gazeteci tekrar tekmeleniyor, fakat bu kez kamera mesafesini koruyor ve gazetecinin tekmesi bilinçsiz bir hareket olarak gösteriliyor, ama kutu yuvarlanmaya devam ediyor. İlkin, bu sahne filmin kendisi için nispeten açık olsa bile iyi bir metafor olarak kendini gösteriyor. Filmde bir adamın bunu neden yaptığını açıkça anlamadan bir şeyler yapmaya zorlanması var ve tıpkı teneke kutu gibi kendi yörüngesine aldanmış ve onu çevreleyen figürler tarafından kışkırtılıyor. Kiyarüstemi burada belirsizliği araya katıyor ve amaç ile kaos arasındaki etkileşimle ilgileniyor ve öngörülemezliği anlatmaya çalışıyor.

Film, gerçekliğin varoluşsal sınırları ile imgenin-hayalin enginliğini bir araya getirerek zihnin katı sınırlara hapsolmasını engellemeye çalışıyor. Böylece kontrol saplantısının sert duvarları yıkılarak imajlar aracılığıyla insana imgenin kapıları açılıyor. Mahkeme salonunun tanımlayıcı ve hapsedici ruhuna karşı, özneye, nesnel gerçekliğe karşı yeni yasalarla bakabileceğinin yollarını göstermeye çalışıyor. Başka bir ifade ile kurgu ile gerçeklik arasındaki aşılmaz zannedilen çizgileri yeniden deneyimleyebileceğimizi ve bunun üzerine serbestçe düşünebileceğimizi söylüyor.

Toplumsal sınıf, kimlik, sanat, anlam, gerçeğin ne olduğu, bunların nasıl anlaşılması gerektiği, Sabzian karakteriyle yeni bir hikâye ve kurguda yeniden dirilmesi, başka bir ifade ile her yönetmenin aynı zamanda bir oyuncu olduğunu da bize hatırlatıyor. Her insan ona verilen veya kendisi için uygun gördüğü rolde ustalaşıyor ve herkes bu rolü oynayarak kendi gerçekliğini inşa ediyor. Yani gerçeklik, hem toplumda hem yaşamda, her filmde ve farklı görünen her rolde hep yeniden ve baştan insanlaşarak karşımıza çıkıyor ve gerçekliği sürekli yanlış tanımlamamızın sebebi de bunu hep yanlış anlamamızdır.

Bir filmin gerçeğe mi yoksa kurguya mı dayandığını önemsemiyoruz, bize açıkça gerçek mi yoksa kurgu olarak mı sunulduğunu önemsiyoruz. Bir filmin amaçlarına sadık kalacağını, uydurma olmayacağını veya onun gerçeklik fikrimizle tutarlı olacağını varsayıyoruz. Bu, sinema hakkında paylaştığımız en yaygın, ancak en az tartışılan varsayımlardan biridir ve bunu kabul etmek zorsa, üstesinden gelmek daha da zordur.

Elbette imajlar bize yalan söyleyebilir ve onların bizi kolayca manipüle edilebileceğini biliyoruz. Filmdeki sekansların kurgu olduğunu anlıyoruz. Bunların yönetmenin yeniden canlandırmaları, dramatizasyonları olduğunu biliyoruz. Sabzian'ın kendini Makhmalbaf olarak sunarak bir kurguyu gerçekmiş gibi göstermeye çalışması gibi. Ancak Kiyarüstemi, yalanın gerçekliğini belgeleyerek etkili bir şekilde kurguyu gerçeğe dönüştürüyor bize onun ortaya çıkışının gerçeği, hikâyesinin gerçekleri veriliyor ve gerçek göreceli hale gelerek inandırıcı bir kurguya dönüşüyor. Oysa yönetmenin kurgusu onaylı bir hikâyenin kopyasıdır ve bu kopyayı gerçek kılan da izleyicinin hikâyenin gerçek olduğuna inanmak istemesidir. Yani gerçeğin gerçek olup olmadığını deneyerek, bunu da filmde izleyerek gerçek olduğuna karar veriyoruz.

Gerçekliğe Değer Biçen İzleyici

Her film, gerçek ile kurguyu ayırt edilemez, onların sınırları yoklayan, tehdit eden, başka bir kurgu ve gerçeğe dönüştüren, derinleştiren, basitleştiren, indirgeyen, sorgulatan, yüzeysel yorumlardan kaçırmaya çalışan örnekler olarak zihnimize hitap eder. Kiyarüstemi, izleyiciyi filmin jürisi yaparak Sabzian'ın affedilip affedilmeyeceğine dair kararı tamamen seyirciye bırakıyor. Kameranın Sabzian'ın yüzüne sabitlenmesi izleyiciyi bu muhakemenin içine sokarak onun yüz ifadelerini yakalaması sağlanıyor ve bu yapay aktör yoğun bir incelemeye tabi tutuluyor. Yakın Plan, rahat ev sahipleri ve fakir bir adamın sinemaya karşı bir muhabbet paylaştığı ve bir yargıcın bu sevgiyi, şefkatli bir uzlaşma sağlamak için kullanabildiği bir örnek. Yakın Plan, mizahi, üretken ve alışılmadık derecede gerçekliğe sataşan biçimsel yaklaşıma sahip bir film. Standart film dilini kaçak güreşerek altüst ederken başından itibaren beklentileri karmaşıklığa itiyor.

Sabzian, bir Sinemasever olduğunu ve acılarının yansımasını sadece Makhmalbaf ve Kiarostami gibi yönetmenlerin eserlerinde gördüğünü, Makhmalbaf'ın 1987 yapımı Bisikletçi filmine olan kişisel tutkusunu itiraf ediyor. Alt toplumsal sınıfa ait olduğu için sinema dünyasına girmenin bir hayal olduğunu bilen Sabzian, bu yüzden insanlara kendisinin büyük Makhmalbaf olduğunu söyledi, çünkü insanların onu sahiden dinlemesinin ve ona saygı duymasının tek yolu buydu. Duruşma sırasında duygularını "Ne zaman depresyona girsem veya bunalsam, ruhumun acısını, yaşadığım eziyetleri, tüm üzüntülerimi dünyaya haykırma isteği duyuyorum ama kimse bunları duymak istemiyor" diye ifade ediyor.

Seyirci, Sabzian'a karşı empati kurmaya her karar verdiğinde, o ifadelerinden geri adım atıyor. Hâkime tutuklanacağını bildiğini ve gözaltına alınmadan önce defterine aynı şeyi yazdığını ve bunu ispatlayabileceğini, ancak hâkim defteri görmek istediğinde sayfayı yırttığını söylüyor. Sabzian rol mü yapıyor yoksa bir film yapımcısı gibi davranan birinin rolüne bürünen bir sahtekâr mı, bu izleyiciye bırakılıyor.

Kiyarüstemi, aynı toplumsal statüden ve geçmişten geldikleri için Sabzian ile özdeşleşmişti ve Yakın Plan'ı yapmaya karar vermesinin nedeninin de bu olduğu dile getiriliyor. Kiyarüstemi için Sabzian, onun yırtık ayakkabılarının içinde son bulabilecek alternatif bir geçmiş ve gerçeklikti. Kiyarüstemi bu deneysel filmi yaparak, Sabzian'a daha önce kimsenin ona sunmadığı bir fırsat verdi ve onun sesinin duyulmasını sağlayarak aslında kendi geçmişini de sese kavuşturdu.

Kiyarüstemi, Makhmalbaf'ın Sabzian'la bizzat tanışmaya geldiği ve Sabzian'ın ağlamaya başladığı final sahnesinde kurgu ile gerçeklik arasındaki bu çatışmayı mükemmel bir şekilde vurguluyor. Görüntülerden gelen ses kesiliyor, her şey bir anda üzerine geliyor, yaptığı şeyin suçluluğu ve Sabzian'ın kendi kurgusal şaheserini yaratmasına ilham veren ilham perisiyle tanışmanın sevinci. İnsanların önemsiz hayatını hatırlayacakları tek önemli şey. Sabzian 2006'da kalp krizinden hayatını kaybetti, ancak Yakın Plan bu sıradan adamı, sinema tarihinde müstesna bir yere koyarak onu ölümsüzleştirdi.


Yazar: Uğur CUMAOĞLU - Yayın Tarihi: 28.04.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 14.04.2025 15:50
649

Uğur CUMAOĞLU Hakkında

Uğur CUMAOĞLU

Yazar, Şair, Sosyolog, Sinema Eleştirmeni, Talebe.Yazıları ve şiirleri Beyaz Gemi, Temrin, Ayasofya, Bilge Adamlar, Muşta, Yolcu, Temmuz, Birnokta, Yedi İklim, Dergâh, Mahalle Mektebi, Mostar dergilerinde; Edebifikir.com, Kitaphaber.com.tr, Jurnalortadoğu.com da yayımlandı.

Yayınlanmış Kitapları

- Sinematik Rezonans, Ahenk Kitap, 2024
- Dijital Çağın Yeni Tekno-Dini Dataizm, Ahenk Kitap, 2023

- İnsan: Tasarlanan Mı Tasarlayan Mı?, Ahenk Kitap, 2023
- Cenneti Yeryüzüne İndirmek, Hece Yayınları, 2023
- Sinema Ve Toplum, Önsöz Yayınları, 2021
- Vertigo Etkisi, Ahenk Kitap, 2021
- Hiç ile Şey, Ahenk Kitap, 2020
- Zaman ve Ruh, Ahenk Kitap, 2020
- Yeni Başlayanlar İçin Dünya, 2018

Uğur CUMAOĞLU ismine kayıtlı 59 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 8 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kişisel Kitapyurdu.com