Yüreğinize Komşu Öyküler: Zaman O Zaman Değil
Postmodernizmin çıkış noktası modernizmin eksik kaldığı düşüncesidir. Çünkü modernizm sorunlu hale gelmiş, vaatlerini ve sorumluluklarını yerine getirmez olmuştur. Postmodernizm modernist iyimserliğin sürdürülebilirliğinin sorunlu hale geldiğini gösterir. Bunun nedeni dünya savaşları, nükleer silah yapımı, birinci ile üçüncü dünya ülkeleri arasındaki farkın giderek artması, zengin ve fakir arasındaki farkın büyümesi,modern durumlara bağlı olarak hastalıkların artması gibi sebepler sayılabilir. Bu saydıklarımızdan dolayı postmodernizm, modernizmin büyüsünün bozulduğunu, cazibesini yitirdiğini söyler.
Edebiyatta ise postmodernizm en fazla romanı ve hikâyeyi etkilemiştir. Postmodern anlatının temelinde metinlerarasılık, üstkurmaca ve çoğulcu bakış vardır. Kurguda entrika ve gizem ön plandadır. Meliha Yıldırım on dört öyküden oluşan Zaman O Zaman değil adlı ilk kitabında postmodernist ögeleri bolca kullanmaktadır. Metinlerarasılık, daha önceden yazılmış bir metnin şu anki yazılan anlatıya entegre edilmesidir. Hedeflenen yeni metnin, eski metinlerle duygu, düşünce ve anlam bağını kurmaktır. "Ütü odamın duvarlarında yankılanan hamam uğultusuna benzeyen sesler Dionysos festivalini bozuyor. Belki o da cuma akşamında başlamış bir eğlenceydi. Mitologya kitabım kahkahalı sohbete yeniliyor" (s.15).
Yazar, postmodern yazını temsil eden bir kullanım olan üstkurmacayı da hikâyelerinde kullanmaktadır, Kurmaca ile gerçeklik arasındaki sınıra dikkat çekmektedir. Yazar okura okuduğu metnin kurgusal olduğunu kabul ettirmekte, sürekli bakış açısı değişmekte, okur beklentileri boşa çıkarılmakta, hikâye içinde hikâye anlatılmaktadır. Okura okuduğu şeyin bir gerçek değil bir oyun olduğu, kurgunun tüm sayfalara nakşedildiği görülmektedir.
Postmodern metinde kimseye bağlı kalmayan, hiçbir sorumluluk duymayan anlatılar vardır. Bu metinler doğrusal zamanda ilerleyemezler. Sanki zaman, mekân ve olaylar bu anlatıya boca edilmiş gibidir. Meliha Yıldırım hikâyelerini de bütün zaman ve mekânlarda dolanan gizemli bir zihin kurgulamış gibidir.
Hikâyelerinde boşluklar vardır ve bu boşluğun okurlar tarafından doldurulması gerektiği ortadadır. Kahramanlar baştan sona gelişim içinde değildir. Örnek olarak Mazmun adlı hikâyesinde parçalı anlatım hâkim olduğu için bütüncül bir anlatı evresi görünmemektedir. Kitabındaki bu hikâyesinde olay örgüsü belirsiz mekânları sevmekte tarihi dokuları ve konuları da sevdiği için egzotik konuları görmezden gelmemektedir. Yazar bu hikâyesinde 19. Yüzyılın ikinci yarısında bir grup şairin meydana getirdiği edebi bir topluluk olan Encümen-i Şuarayı bütün canlılığıyla resmetmektedir. Encümen daha ziyade aynı ortak zevki paylaşan bir yerde toplanıp şiir ve edebiyat sohbetleri yapan, çeşitli vesilelerle tanışan, hemen hemen aynı kültür ve anlayışta kişiler olması dolayısıyla bir araya gelen insanların oluşturduğu bir dost meclisi hüviyetindedir. Toplantıları Leskofçalı Galip Bey idare etmekte ve toplantıya katılan genç şairlere özellikle şiir yazma konusunda yol göstermektedir. Mehmet Lebib Efendi, Mustafa İzzet Efendi, Recaizade Mehmet Bey, Namık Kemal gibilerinin canlandığı sohbette aynı dönem olmasa da Tanpınar da canlanmaktadır.
Postmodern eserlerde büyülü gerçeklik, masalımsı olarak tanımlanan teknikte yazar özellikle masal türüne özgü olağanüstü olayları doğruluklarını sorgulamaya meydana vermeden betimler. Anlatıda her türlü mantık dışı durum, olay bağlamında olduğu gibi kabul edilir. Anlatının kurmaca bir eser olduğu, taklit ve gerçeklik kavramlarına bağlı zorunlu olmadığı düşüncesi hâkimdir. "Adının Cemal olduğunu öğrendiği genç de masal otelin masal kahramanıydı. Sürekli burada kaldığını, bir şeye ihtiyacı olduğunda seslenirse hemen geleceğini söyleyerek valizi odaya çıkarttı. Heidi’nin Peter’iydi. Birazdan keçileri otlatmaya çıkaracak kadar kıvraktı ayağı" (s.22).
Postmodern eserlerin en çok üzerinde durduğu konulardan biri de anlatıda zaman unsurudur. Postmodern eserlerde zaman yazar tarafından istenildiği şekillendirilebilir. Doğrusal bir çizgide gerçekleşen olaylar yazar tarafından çarpıtılır. Zaman üst üste binebilir, tekrar edebilir. Aynı anda birden çok olasılık yazar tarafından okura sunulur. "Hep buradaydım da trene binip gitmiştim başka uzak yıllara. Sanki o zamanlar çok küçüktüm. Kara kafalı bir oğlandım belki de" (s.42).
Yazar okuyucusundan belli bir kültür birikimi beklemektedir. Yazarla okur bir oyun içindedir. Okur, yazarın şifreli dilini çözmeli ve anlamlandırmalıdır. Bu durumu Meliha Yıldırım verdiği bir röportajda şöyle anlatmaktadır:
—Öykülerde saklı kalmış dünyalar okuyucu o satırlarda gezinirken mi ortaya çıkar?
—Bazen yazar yazarken çıkmaya başlar. Kimi zamanda okuyucuya kendi keşfetmiş gibi gelir.
—Okuyucunun bir kitabının yazarını eleştirirken kendi bakış açısıyla mı yoksa yazarın bakış açısıyla mı yaklaşmalı?
—Günümüz postmodern dünyada okuduğu kitaba nesnel yaklaşmayı bilmeli okuyucu. Onu eleştirel bakış açısıyla öznellikten çıkarıp nesnel bir durum içinde eleştirebilmedir.
Kitabın tanıtım yazısından bir alıntı ile bitirelim:
"Meliha Yıldırım’ın açtığı kapının eşiğindesiniz: yenilgi bilmez kadınlar kucaklayacak sizi, Fikriye ile Latife’nin yanından geçeceksiniz, Tanzimat edebiyatçılarına kulak misafiri olacak, hayatın tesellisini bir sahil berraklığında arayanlara dönüşeceksiniz belki de. Gündelik telaşlarınıza aşina, yaşantınızda saklanıp kalmış mucizelerin peşinde, zamanın sınırlarını bilen, yüreğinize komşu öyküler."
Zaman O Zaman Değil
Meliha Yıldırım
h2o kitap
107 sayfa
Yazar: Ulus ÇELİKER - Yayın Tarihi: 14.07.2020 11:31 - Güncelleme Tarihi: 14.07.2020 11:31