Yürüyen Şato'yu Miyazaki Mi Yürüttü?
Kimi kitap filmi yapıldıktan sonra daha fazla okurun ilgisini çeker, kimi kitapsa filmin kurbanı olur çünkü izlenme sayısı okunma sayısını bir hayli geride bırakır. "Yürüyen Şato" ise ülkemizde hem filmi vizyona girmediği için hem de Türkçe baskısı çok geç kaldığı için geri planda kalmış bir eserdi.
"Yürüyen Şato"nun Oscar'a aday olan 2004 yapımı animasyon filmi dijital platformlarda izlenebiliyor. Animasyon filmlere uyarlanan kitapların çoğu gibi "Yürüyen Şato" da fantastik bir roman. Yazar, kitabın hemen başındaki notuyla, kendisine bu kitabı yazma fikrini okul ziyaretlerinden birinde bir çocuğun verdiğini belirtmiş. Hem de doğrudan doğruya "Yürüyen Şato adında bir kitap yazmalısınız" diyerek. Bunu öğrenince, birçok çocuk kitabı yazarı gibi okullardaki söyleşilerimde böyle muhteşem anları beklediğimi, bu yüzden çocukların ağzından çıkan sözleri pürdikkat dinlediğimi düşündüm. Kim bilir belki bir gün aranızdan biri bize de böyle, dünyayı dolaşacak bir fikir verebilir. Ya da o fikri kendine saklar ve biz de yazdıklarını okumaktan aynı keyfi alırız.
"Yürüyen Şato", masallardan aşina olduğumuz üç kız kardeş kalıbıyla başlıyor ama masallarda pek rastlayamayacağımız bir seyirle, yolunu sürekli değiştirerek ilerliyor. Kitabın ana hatlarından bahsedecek olursak; üvey anne sömürüsünden kaçan kızlardan en büyüğü Sophie, Çöl Cadısı'nın gazabına uğrayıp ihtiyar bir kadına dönüştükten sonra Büyücü Howl'un yürüyen şatosuna kapağı atıp eski hâline dönmenin yollarını aramaya koyuluyor. Bu şato hem yürüyor hem de kapısı farklı mekânlara açılabiliyor. Onu ayakta tutan şey Howl'un büyüleri ama yürütense Howl'un sözleşmeli ateş cini Calcifer'in çabaları. Howl'un şatodaki yardımcısı Michael, Sophie'nin kız kardeşlerinden Lettie'ye aşık, Howl genç kızları kandırıp üzen yakışıklı bir genç ve o da ikinci Lettie'nin peşinde, iki Lettie var çünkü Sophie'nin kardeşleri Lettie ile Martha anneleri tarafından kendilerine biçilen kimlikleri beğenmedikleri için birbirlerinin kılığına girmişler... Böyle bir karmaşa içerisinde başlayan hikâye karmaşanın dozunu adım adım artırarak devam ediyor. Kitabın sonuna kadar asıl derdin ne olduğunu, kimin kimin düşmanı olduğunu anlamak çok zor. Büyücüler dünyasının imkânları, her an her nesnenin altından başka bir düzmece çıkması ihtimali ve karakterlerin değişken kişilikleri, içinde bulunduğumuz âlemi iyice renklendiriyor. Bu hikâyeyi bir kendini bulma ve etrafındakileri tanıma hikâyesi olarak tanımlamak yanlış olmaz. İnsanı bu yolda yaşayacağı yanılgılarla yüzleştiriyor ve insanları tanımanın o kadar da kolay olmadığını, kimsenin tek yönlü değerlendirilemeyeceğini anlamamızı sağlıyor. İyiliğin içine gizlenmiş kötülük, kötülüğün içinde hayatta kalmaya çalışan iyilik ve bu ikisi arasında herkesin yaşadığı çelişkiler irdelenmiş.
Yeni Bir Masal Tasarımı
Yazarımız, klasik bir masal anlatısının zaman ve mekân bağımsızlığını elde tutarken karakterlerini baştan aşağı değiştirmiş, onlara alışık olmadığımız vücutlar ve kabiliyetler kazandırmış. Karakterler arasındaki ilişkileri, kolaylıkla tanımlayamadığımız belli belirsiz kişilik özellikleri üzerinden, bir şüpheyi ve merakı hep canlı tutarak işlemiş. Örneğin iki önemli karakter arasındaki aşkı son sayfaya kadar açık etmemek gibi bir yaklaşımla daha önce hiç karşılaşmış mıydınız? Ya da başkarakterin güvenilmez biri, hatta hikâyenin en güvenilmez kişisi olduğu bir masal hatırlar mısınız? Her karakterin gizli bir niyetle hareket ettiği ve niyetlerin ancak hikâyenin sonunda anlaşıldığı bir masal? Sanırım tüm bu özellikleriyle "Yürüyen Şato" oldukça farklı bir deneyim olacak. Son on sayfaya gelene kadar neler döndüğünü anlamayacağınızı garanti edebilirim.
Yazarımızın dili, farklı bir dünyayı anlatmasına rağmen betimlemelerle vakit kaybetmiyor. Hikâyenin akışına bağlı kalmayı, olaya odaklanmayı tercih ediyor. Sadece yürüyen şato gibi, aynı zamanda hikâyenin bir karakteri de olan nesneler betimlenmiş ancak onları sarmalayan evren okurun hayal gücüne bırakılmış. Yazarın sanatındaki sadelik çeviride de korunmuş.
Filmi izleyenler usta yönetmen Hayao Miyazaki'nin hikâyeyi baştan yarattığını düşünürlerse onlara katılırım. Sanırım masal anlatısının önümüzdeki dönemde hayatta kalabilmesi masalların filmlere dönüşümüne bağlı. Ve hatta başarıyla görselleştirilebilen masalların metinleri geride bırakacağına inanıyorum. Birileri yazmaya devam ettiği sürece metinlerin daha az okunacak olması bana o kadar da büyük bir sorun gibi görünmüyor. İyi hikâyelerin en iyi şekilde ve en çok sayıda muhataba aktarılabilmesi daha önemli. Bu arada, kitabını okuduğunuz bir filmin size çok daha fazla anlam ve duygu aktarabileceğini de belirteyim. Filmin hızlı akışı içerisinde kaçırabileceğiniz birçok detayı önceden hafızaya atmış olursanız her sahne zihninizde bir parıldamaya neden olacaktır. Anladığınız her katman filmden alacağınız keyfi artıracaktır. Bu tavsiyeyi sürekli tekrarlarım çünkü filmle yetinmeyip daha fazlasını isteyenler her zaman olacaktır.
Son olarak eserin somut baskı özelliklerine de değinmek gerekirse; kitabımızın dizgisi, düzeltisi, düzenlemesi gayet güzel. Kolay okunuyor. İç sayfalar çizim içermiyor. Her biri 10-15 dakikalık okumalarla tamamlanacak 21 bölüme ayrılmış. Kapak ve cilt sağlam.
Diana Wynne Jones
Yürüyen Şato
Çev.: Bülent O. Doğan
İthaki Çocuk
2022 Ağustos
356 Sayfa
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 31.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 31.10.2022 10:43