Zafer Yahut Hiç - Mustafa Kutlu

Mustafa Kutlu Türk hikâyeciliğinin kilometre taşlarından biridir. Yazdığı hikâyelerle yaşadığı çağa tanıklık edip o çağın sosyo-ekonomik yönünden sosyolojik yönüne kadar birçok ayrıntıları hikâyelerinde başarıyla aktarabilmiştir. Özellikle üzerinde durduğu şehir ve köy yaşamı hakkında insanların gündelik yaşamları, seküler dünyanın insan üzerindeki etkisi, sanayinin insan toplulukları üzerindeki etkisi gibi konular sayılabilir. Bu yüzden Kutlu'nun eserlerinin tek boyuttan incelenmesi eseri kuru bir hikâye görünümüne sokacaktır. Özellikle Yokuşa Akan Sular eserinde bahsedilen tüm özellikler görülebilir.
Yokuştan akan sular gür olur
Yokuşta Akan Sular Kutlu'nun ilk eserlerinden biri olması bakımından önemlidir. Bu eserle devam eden bir Mustafa Kutlu hikâyeciliği özde aynı kalarak yolundan şaşmadan sağlam adımlarla yürümüştür. Son kitabı olan Zafer Yahut Hiç'e kadar olan bu serüven Mustafa Kutlu'yu Türk Hikâyeciliğinin gedik taşlarından biri haline getirmiştir. Eserlerindeki temel özne olarak insan üzerinden şekillenen hikâyelerde Kutlu'nun her zaman satır aralarında gizlenen bir deyişi olmuştur. Olanı gösterip nasıl olması gerektiğine dair kafa yormaya yönelten yazar self servis edercesine gerisi sana kalmış gibisinden bir tavırla hareket etmiştir. Özellikle Zafer Yahut Hiç eserinde hikâyenin sonuç bölümüne bağlanış şekli buna örnek gösterilebilir.
Köy hayatı köyden kente göçüp bir daha geri dönemeyenler için hep hasretle anılan, anıldığında hayallere daldıran bir hayal olmuştur. Köy hayatı, köy kahvesi, tarla, koyunlar, kuzular, börtü böcek, mahalle aralarındaki konuşmalar hep bir doğallığın resmi olmuştur modern insan için. El değmemiş güzelliklere, temiz havaya, yeşil doğaya sarılmanın bir diğer adıdır köy hayatı. Kutlu bu resmi daima eserlerine işlemiştir. İnsanları köy havasına, yani doğallığa, bozulmamışlığa davet eder.
Kutlu son kitabıyla da insanları şehirden çekip uzaklaştırmaya çalışıyor. Kitap " Gide gide şehir bitti. Döküntü minibüs şehrin eteğine yapışmış yaşayan gecekondu mahallesine daldı. Sokakta hortumla kilim yıkayan, yün çırpan, çamaşır asan şalvarlı kadınların; küfür günah top oynayan çocukların, işporta arabalarının arasından geçip bir ufak meydana vardı. Meydanı fırdolanıp bir köşeye park eden öteki minibüslerin yanına yanaştı, durdu." Cümleleriyle başlıyor.
Bir Aşk zaferin hiçi yahut her şeyi
Hikaye Avrupa'da doktorluk eğitimi almış Ferit'in dayısını ziyaretiyle genişliyor. Dayısı Samed Görmüş, gün görmüş biri olarak Tepeköy'de belediye başkanlığı yapıyor. İlk gün Tepeköy'de öğretmenlik yapan Oya ile karşılaşması ve o günden itibaren görüş alanından çıkmayan bir öğretmen ve aşk girişimi, kendisine sadık aşıkı ve dayısının kızı olan Canan, Sağlık ocağının eskitemediği gözü kulağı olan Hemşire Neriman hikayedeki başlıca kişiler. Hikayenin ana karakterinin erkek tarafı Ferit ona karşılıksız bir aşk besleyen Canan. Hikaye ismini bence en iyi şekilde Canan'ın Ferit'e olan aşkından alıyor.
Kutlu'nun bu eseriyle artık şehirden uzak yerlerin de gitgide bozulmaya başlandığını, doğallığın, çarpık kentleşmenin, alt yapı sorunlarının kentin dışına da taştığı gözlemlenebilir. Bu kirliliğin sanayileşmenin etkisiyle çevre felaketlerine dönüşmesi Kutlu'nun eserlerinde daima işlenmiştir.
Zafer Yahut Hiç
Mustafa Kutlu
Dergâh Yayınları
197 Sayfa
Yazar: Bilal CAN - Yayın Tarihi: 05.03.2013 11:24 - Güncelleme Tarihi: 23.11.2021 11:49