Zola’nın Germinal’i Bağlamında Arap Dünyasının Krizleri
"Bu taptaze sabah vaktinde, güneşin yakıcı ışıkları altında, toprak işte bu uğultuya gebeydi. İnsanlar bitiyordu topraktan; karıkların arasında ağır ağır filizlenen, gelecek yüzyılın hasadı için boy atan ve yakında toprağı çatlatacak olan, intikamcı, kapkara bir ordu yetişiyordu."( Germinal, kitap sonu)
Emile Zola'nın en iyi eseri kabul edilen Germinal romanında olaylar, Fransa'nın madenci şehri Montsou'da geçer. 1800'ler Fransa'sının ekonomik düzeninde ezilen, çok zor şartlarda çalışan ve yaşayan maden işçilerinin dramını konu alır. Yoksulluk ahlaksızlığı da beraberinde getirir ve henüz ergen bile olmadan bakireliklerini kaybeden genç kızlar tren itici olarak çalışırlar. Cinsellik halkın tek avuntusudur. Bu yüzden de çocuk sürülerine her gün yenisi eklenir. Doğacak çocukların akıbeti bellidir; maden ocağında çalışmak.
Bir gün bu şehre Etienne adında bir genç çalışmak için gelir. Fakat onun narin vücudu için maden ocağı koşulları çok ağırdır. İdealist bir genç olan Etienne bu çalışma koşullarını sorgulamaya başlar. Sürekli sol görüşlü kitaplar okuyan Etienne işçiler arasında gittikçe yayılan bir grev fikrine liderlik eder. Hayat şartları günden güne çetinleştikçe bu fikir işçiler arasında kabul görmeye başlar. Sonunda çok büyük bir isyan patlak verir ve korkunç sahneler yaşanır. İsyancılara müdahale eden polis sonunda galip gelir ve olaylar son bulur. Fakat bu isyan halka çok pahalıya mal olmuş, birçok aile reisi ölmüş, halk çaresiz bir biçimde maden ocağında çalışmaya geri dönmüştür. Şartlar eskisinden de ağırdır artık. Etienne şaşkındır. Çünkü onun grevden kastettiği şey bu şiddet gösterileri değil, daha köklü ve kalıcı bir bilinçlenmedir aslında. İşçiler onu anlamamıştır. Etienne olanlardan çok üzgündür. Üstelik aşık olduğu kızı da bu olaylara kurban vermiş, kız çok acı bir şekilde ölmüştür. Kendisi de aylarca komada kalır ve iyileştikten sonra Motsou'yu terk eder.
Germinal'deki Fransa tablosuna baktığımızda, dikkat çeken kısımlardan biri de fabrikanın grevle birlikte Belçika'dan işçi getirme kararıdır. Maden işçilerinin öfkesi bu defa Belçikalı işçilere yönelir. Kötü gidişattan, işsizlik ve yoksulluktan onları sorumlu tutacak noktaya gelirler. Hep söylediğimiz gibi ekonomik koşullar ne kadar kötü ise göçmene bakış o kadar kötüdür. Germinal'de de maden işçileri bir anlık işverene tepki göstermeyi bırakıp dikkatlerini Belçikalı işçilere çevirirler.
Emile Zola buraya kadar anlattığımız her şeyi gerçeklerden yola çıkarak yazar. Bu gerçeklerden yaklaşık iki yüz yıl sonra yaşadığımız coğrafya benzer hadiselere tanıklık etti ve etmeye devam ediyor. Ekonomik sıkıntılar, baskı, adaletsizlik ve zulüm uzun yıllardır Ortadoğu halklarının kaderi. Birçok Ortadoğu ülkesi diktatörler tarafından yönetildi. Sonunda Tunus'ta bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başlayan ve dalga dalga yayılan gösteriler iç savaşa dönüştü ve diğer Ortadoğu ülkelerine sıçradı. Görünene göre olay baskı ve fakirlikten bunalan halkların başkaldırısıydı. Kendi içinde çok farklı katmanları olsa da en azından biz bu yazıda o kısımla ilgileneceğiz.
Gelinen noktada sular hala durulmadı. Önceden beri süregelen bir yaklaşım olsa da bu durum bölgenin aydınlarını, bütün olup biteni Arap-İslâm kültürüne bağlamak ve Batı'ya hayranlık duyarak kendi ülkesine daha fazla cephe almak gibi bir yanılgıya düşürdü.
Tunus'lu entelektüel Prof. Dr. Muhammed Munsif Merzûkî bu konudaki istisnalardan. "Arap Dünyasının Krizleri" kitabının mütercimi Zahide Tuba Kor'dan öğrendiğimiz şekliyle Merzûkî, Fransız kültürüyle yetişmiş olmasına rağmen meselelere hem içeriden hem de dışarıdan bakabilen bir aydın. Psikoloji ve tıp eğitimi alan Merzûkî aynı zamanda bir siyasetçi. Tunus'un demokrasi ile seçilen ilk cumhurbaşkanı.
"Diktatörlük ve Devrim Arasında Arap Dünyasının Krizleri" kitabında Merzûkî'nin yaşanan devrimlerle (Arap Baharı demiyorum) ilgili düşünceleri bize Germinal'deki Etienne'nin hayal kırıklığını hatırlatıyor. Etienne başını çektiği grev hareketinden sonra yaşanan trajediye çok üzülür ve perişan haldeki insanlara bakarak "Benim yapmak istediğim bu değildi ki " diye geçirir içinden. Çünkü o bir gecelik yakıp yıkan bir devrim düşlememiştir. Ağır ağır, kararlı ve kalıcı bir devrimdir hayalindeki. İlki yıkıcı ve geçici diğeri ise yapıcı ve kalıcıdır.
Bu anlamda Merzûkî'nin yalnızca fikirleri değil hayatı ve mücadelesi de aslında bize bir model sunuyor. Darbe, devrim ve ayaklanmaların hiçbir şeyi çözmediğini, ancak yıllar süren kararlı mücadelelerle kalıcı çözümlere ulaşılabileceğini kendisinden öğreniyoruz. Bu bilmediğimiz bir şey değil aslında. Fakat Avrupa'da eğitim görmesine rağmen "ülkemin bana ihtiyacı var" diyerek geri dönen, Afrika'daki çocukların sağlığıyla ilgili ve insan hakları alanında çalışmalar yapan, siyasete girmek zorunda kalıp bu sebeple hapis yatan, son tahlilde hala ümidini yitirmemiş birinden bunu duymak çok daha kıymetli.
Merzûkî için devrimlerin değişmez kanunları var. Bunlardan bir tanesi devrimlerin hedefine ulaşmasının çok uzun zaman alması. Şiddet ve ayaklanmayla başlayan bir devrimin yıllarca sürmesinin maliyeti ise çok ağır. Diğer bir kanun ise "her devrimin bir karşı devrimi olması". Bir diktatör veya iktidar devrilse bile onun artıkları yok olup gitmiyor yani. Onlar da devrime karşı devrim hevesiyle yerlerini koruyorlar. Üçüncü değişmez kural "devrimlerin meyvesini yiyenler devrimciler değildir" kuralı. Fedakâr insanların gayretleriyle gerçekleşen devrimler sonunda yine burjuva kesimine yarıyor. Olan gene garibana oluyor diyebiliriz.
Bozulma yukarıda, ıslah aşağıda başlar. Böylesi daha sağlıklı olsa da zaman ve sabır gerektiriyor. Haliyle daha iyi daha adil bir dünyanın kurulması için çok uzun yıllara ihtiyaç var. Merzûkî de mevcut tablo hakkında konuşmak için çok erken olduğunu söylüyor. Fakat konuşurken de halk reaksiyonlarını göz ardı etmiyor. Çok yönlü bir bakış açısıyla olayları değerlendirdiğini görüyoruz.
Germinal kelime olarak "tohum yeşerince" anlamına gelmekte. Merzûkî'nin de düşüncelerine ve hayatına baktığımızda tohum saçmanın en iyi devrim modeli olduğunu görüyoruz. Yüz yıl önce veya yüzyıl sonra…
Sözü Geçen Çalışmalar
Merzûkî, M. (2019). Diktatörlük ve Devrim Arasında Arap Dünyasının Krizleri. İstanbul: Küre Yayınları.
Zola, E. (2010). Germinal. İstanbul: İş Bankası Yayınları.
Yazar: Vildan KINALI - Yayın Tarihi: 02.10.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 28.09.2023 22:45