Zübeyr B. Avvam - Muhammed Emin Yıldırım
Şüheda Hüsna, kitaphaber okurları için kaleme aldı.
Muhammed Emin Yıldırım'ın "sahabe iklimi" serisinin 2. Kitabı olan "Efendimizin havarisi ve ihlâs abidesi Zübeyr b. Avvam" adlı kitabı Zübeyr (r.a)'ın ihlâs ve aşkının baştan sona delilidir. Zübeyr b. Avvam, "yiğit bir ananın (Safiye'nin) oğlu, yiğit bir dayının (Hz. Hamza'nın) ve yiğit bir halanın (Hz. Hatice'nin) yeğeni, yiğit bir kayınbabanın (Hz. Ebubekir'in) damadı, Efendimizin ise bacanağıdır. (Hanımı Esma, Aişe validemizin kız kardeşidir.)" Yiğitlerle kan bağı olan bu yiğit havari, bu yiğitlere yaraşır bir Mü'min olmuştur.
Hz Ebu Bekir'in elinden iman şerbetini içen, sorgulamaksızın Efendimize tabi olan bu yiğit genç bu yolda tüm benliğini ortaya koymuştur. Amcası Nevfel'in giderek artan işkencesine rağmen o, bir şekilde Erkam'ın evine gitmiştir. Hz. Zübeyr orada aldığı "İkra ve Kum/ Oku ve Kalk!" emrinin hizmetkârı olarak risalet davasında ter dökmüştür. Ve gittikçe artan eziyete rağmen o, tıpkı Bilal gibi, tıpkı Yasir ailesi ve diğerleri gibi "ahad ahad" dedi. Ve "ahad ahad" Bedir'in sloganı olacaktı. "Ahad ahad" ın manasını ise ancak Bilaller, Yasirler, Zübeyrler bilebilirdi.
Ve bu kitapla beraber birçok "ilk"in sahibi Zübeyr'i daha yakından tanımak için yolculuğumuz başladı. Önce hicret; en sevgili olmaksızın üç hicret... Ve Zübeyr (ra.) bundan dolayı hüzünlü:
İşkence içinde kıvranan Müslümanlara hicret izni gelmişti. Zübeyr yolunun ışığını (s.a.v) yalnız bırakmak istemese de bu emir yine O'nun (sav.)'in emriydi. Müslümanlar Habeşistan'da biraz rahat gördükten sonra Mekke'nin Müslüman olduğu haberi üzerine tekrar vatanlarına döndüler. Ama haber asılsızdı ve işkence devam edecekti. İkinci kez hicret izni çıkmıştı ama Zübeyr b. Avvam orada da Rasul'süz duramadı. Mekke'de O'nun yanında olmalıydı, O'nu korumalıydı. Ve bir gün aldığı bir başka asılsız haber ona "İslam uğrunda çekilen ilk kılıç" ı çekme şerefini kazandıracaktı. Efendimizin öldüğü haberi yayılmıştı Mekke'de. Zübeyr, O yoksa biz evimizde oturup ağlayamayız, O'nun olmadığı bir dünyada yaşayamayız, der gibi eline kılıcını alıp Mekke sokaklarında dolaşmaya başlamıştı. Ve haberin asılsız olduğunu Rasul ile göz göze gelince anlayacak ve Efendimizden hayır duasını alacaktı.
Ve bir hicret daha yaşayacaktı Zübeyr. Bu hicret, bu defa hem Rasulsüz olacaktı hem de hamile olan eşi Esma binti Ebubekir'siz... Ve o, yine emri dinledi. Bir zaman sonra Hz. Muhammed'in de hicret zamanı gelmiş ve Medine, Mekke'yi çok seven bu Müslümanların ikinci yurdu olmuştu. Ama fitne her yerdeydi, bu gün de olduğu gibi... Yahudiler Müslümanların moralini bozmak için ellerinden geleni yapıyor, iklim değişikliğinden dolayı sağlıklarının bozulacağını, yeni nesillerinin de bundan etkileneceğini söylüyorlardı. İşte böyle bir ortamda hicretin ilk refahı, ismini Allah Rasul'ünün Abdullah koyduğu, Esma ve Zübeyr (r.anhuma)'ın nur topu gibi çocukları dünyaya geldi. Ve Medine'deki o fitne dalgası da böylece son bulmuş oldu.
"İlk"lerin mevsufu olan Zübeyr, yiğitler kazandıracaktı dünyaya kendi gibi olan.
Ve kitapla yolculuğumuzun ikinci safhası: Savaşlar; Bedir Savaşı. İslam adına kalkan "ilk" kılıcın sahibi olan Zübeyr en ön saflardaydı. Sayıca heybetli olan müşrik ordusuna karşı bir avuç Müslüman'a yardım için inen meleklerin nişanesi Zübeyr'in o sarı renkli sarığının aynıydı.
Şimdi Uhud'da... Zübeyr (ra) Uhud'da da yine yiğitler rolünün başrol oyuncularındandı. Peygamberimizle beraber Allah'ın Arslanı Hz. Hamza'ya o da ağlamıştı.
Ve Hendek'teydi Hz. Zübeyr... Rasul'ü ne pahasına olursa olsun koruyacağına söz vermişti. O'na Hamza'nın yokluğunu hissettirmeyecekti. İş varken en önde olan, ganimet dağıtılırken ortadan kaybolan Zübeyr, bu gazvede düşmandan bilgi sızdırma görevini üstlendi. Tam üç kez düşmanın içine sızdı. Zor günlerde zor görevlere talip olan yiğitlerin varlığına sevinen Allah'ın Rasulü: "Her peygamberin havarileri vardır. Benim de havarim Zübeyr'dir." buyurdu. Ve Rasul bunu "ilk" ve son kez Zübeyr için kullanmıştı.
Nebi'li zamanlarda ihlâs ve aşkla dolu olan bu kutlu sahabi, çok sevdiği Hz. Muhammed (sav) Rabbine kavuşunca da asla ihlâs ve aşkının eksilmesine izin vermedi.
Yolculuğumuzun üçüncü safhasında ise Raşid Halifeler devrindeyiz. Orada da ihlâs ve aşkından bir katre dahi kaybetmeyen Zübeyr'leyiz.
Sadık dost Hz. Ebubekir döneminde o yine en önde. Adalet timsali Hz. Ömer döneminde beklentisiz bir neferdi cephelerde. Mervan b. Hakem'in karşısındaydı Hz. Osman döneminde. Biat edenlerin başındaydı Hz. Ali'ye... Lakin fitneciler o kötü tohumlarını serpmişlerdi. Zakkum gösterdi başını toprağın altından. O güzel görüşüne aldanıp tadanlar yandılar Cemel'de.
Hz. Zübeyr, kardeşkanın akmasından korktuğu Cemel Savaşı'ndan kaçarken ardına takılan cahil müslüman Amr b. Cürmüz tarafından şehid edildi. Kardeşlerin karşı karşıya geldiği bu Cemel Vakası'nda karşı tarafta bulunan Hz. Ali, kardeşi Zübeyr'in ölümüne saatlerce gözyaşı dökmüştü. Ne Ali, ne Zübeyr bu savaşı istemiyordu ve sonunda korkulan olmuş, kardeşkanı akmıştı; Zübeyr'in kanı... Allah şehadetini kabul buyursun Ey Rasul'ün Havarisi!
Zübeyr b. Avvam ile yolculuğumuz "Hadis rivayetinde Zübeyr b. Avvam" ile son buluyor. Öğreniyoruz ki bu mücahid sahabi Rasul'e yanlış bir şey isnad etmekten çekindiği için yalnızca mühim şeyler konusunda ağzından O'nun adına söz çıkıyormuş.
Kitapla yolculuğumuz bize "nasıl yiğit olunurmuş"" u öğreten Hz. Zübeyr'in ihlâsına ve o yüce aşkına değinerek son buluyor. Allah Muhammed Emin Yıldırım'dan razı olsun.
Allah istifade etmeyi nasip etsin.
Zübeyr B. Avvam
Muhammed Emin Yıldırım
Siyer Yayınları
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 04.07.2012 09:28 - Güncelleme Tarihi: 03.12.2021 10:28