Edebiyatın Ontolojik Sınırlarını Tartışmak ya da HİL, Edebiyat, Ethem ERDOĞAN

Edebiyatın Ontolojik Sınırlarını Tartışmak ya da HİLELİ ROMAN Meselesi yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr si

Edebiyatın Ontolojik Sınırlarını Tartışmak ya da HİLELİ ROMAN Meselesi

06.10.2025 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Edebiyatın Ontolojik Sınırlarını Tartışmak ya da HİLELİ ROMAN Meselesi

Bir vakit "İlk romanlar ilkel romanlardır." Demiştim de Felatun Beyle Rakım Efendi dışında bir roman okumayan zümrelerim benle papaz olmuştu. Hatırladıkça gülüyorum. Bunu, iyi okur olmak için ilkel romanlardan kurtulma şartına bağlamıştım çünkü. Edebiyat hayattır, hayat da su. Nasıl su akıp gidiyorsa hayat da akıyor. Fiziken durum böyleyken edebiyatın Felatun Bey'e takılıp kalması ya da düşmesi düşünülemez elbette.

İlk romanlar meselesi oldukça ilginç. (Zümrelerime göre ilginç değil.) Garip olan şu ki bizdeki gelişiminin hemen hemen aynısı diğer doğu toplumlarında da yaşanmış. Kültür emperyalizmi batılı olmayan topluluklar arasında ayrım yapmamış gibi duruyor. …….Dönemi romanlarına dair birkaç kelam ederek konuyu bağlamına doğru çekelim: …….yazarları, edebiyatı bir araç olarak görür. Gazete tefrikaları ve uyarlamalar başat unsurlardır. Roman; halkı eğitmek, (Çünkü yönünü batıya dönmüş olmak içinden çıktığı toplumu cahil görmeye sebep olmuştur.) gelenekleri yermek ve batılı hayat tarzını tanıtmak için kullanılır. Bu nedenle romanlar didaktik (öğretici) niteliktedir. Klasizmi temel aldıkları için iyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür (tip karakterler / siyah – beyaz). İyiler faziletli, çalışkan, namuslu; kötüler çıkarcı, ahlaksızdır. Karakter birey değil, toplumsal semboldür. Adaletsizlik, görücü usulü, kadının yeri, rüşvet, cehalet gibi konular işlenir. Yazarlar bu kurumları eleştirirken topluma ideal bir model sunmaya çalışır. Anlatıcı çoğunlukla her şeyi bilen ve her şeye karışan bir konumdadır. Yazar sık sık olaylara yorum yapar, karakterleri yargılar, okuyucuya seslenir.

Üst paragrafta ……. bıraktığım yere ister Tanzimat Dönemi deyin isterse İran Edebiyatı durum değişmiyor. İran edebiyatında da durum aynı. Bu konuda tereddüdü olanlar için internetten basit yöntemlerle topladığım şu paragrafı paylaşayım: İran edebiyatında roman türü, Batı'daki gelişmelerin etkisiyle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır. İlk örnekler genellikle didaktik, siyasi ve toplumsal eleştiri odaklıdır. Roman türü başlangıçta daha çok gazete tefrikaları ve uyarlamalar yoluyla gelişmiş, zamanla özgün eserler verilmiştir.

Bu noktaya gelmişken bizi buraya getiren eserden de söz etmem gerekiyor: Kara Hile. Bu bir roman. Yazar Muhammed Taki Bahar. (1886, Meşhed doğumlu; İran Meşrutiyet hareketinde yer almış; hem Doğu hem Batı edebiyatına ilgi duymuştur; şair ve gazeteci kimliğiyle ön plandadır). "Kara Hile", Bahar'ın tek romanıdır; orijinalde gazetede tefrika edilmiş bir metindir. Sevdiği delikanlı yerine zengin, yaşlı biriyle evlendirilmek istenen genç kız İsmet'in çevresinde gelişen olayları işler. Hece Yayınları tarafından Kasım 2024'te ilk baskısı yapılmıştır; Türkçeye Rugayye Babazadeh tarafından çevrilen bu kitap 158 sayfadır. İran edebiyatına dair bilgilenme ve fikir edinme adına önemli bir adım. İlginç yönlerin sıradan halde kabullerine kanıksama denir ya bizim Tanzimat döneminde yazılan ve adına töre komedisi denen sulu zırtlak tiyatroların biraz daha ciddi ve bir roman hali karşımızda. Şair Evlenmesi ile ciddiyet dozları hariç örtüşüyor. Garip olan ama bana garip gelmeyen durum; batının ilk hedef aldığı şeyin aile ve aile etrafında oluşan gelenekler olmasıdır. Hem bizde hem de İran'da edebiyat yoluyla aile, evlilik ve aşk ilişkileri hedef tahtasına konmuştur. Özellikle görücü usulü evlilik eleştirilir. Gençlerin kendi seçtikleri kişilerle evlenmesi savunulur. Bu ilişki türü ahlaki bir çerçevede sunulur. Mustafa Özel'in "İyi romancılar Tanrı'ya öykünür, kötülerse hadsizlik edip Tanrı'yı aşmaya çalışırlar" sözünü gel de hatırlama!

Muhammed Taki Bahar'ın Kara Hile romanına yukarıdaki yargıdan emin olmak için bakalım: Aşk, zorla evlilik, gençliğin susturulması ve yanlış din anlayışı… Özellikle kadın özgürlüğü, gençlerin iradesi, ahlaki yozlaşma gibi temaları öne çıkar. Bunun bize gösterdiği şey de şudur: bu roman bir aşk hikâyesi olmanın dışında, topluma, geleneğe ve aileye karşı verilen bir savaşın, sessiz ama güçlü bir direnişin hikâyesidir. Bu roman etrafında kolayca söylenebilecek cümleler bunlardır. Dikkatinizi çekerim: toplumla, gelenekle, aile kurumuyla savaşmak ve bu mücadeleyle kahraman olmak özendiriliyorsa, bu batıdan bedava gelen silahla kendine ateş etmek anlamına gelmiyor mu?

Roman, genç ve güzel bir kız olan İsmet'in iç dünyasıyla açılır. İsmet, akıllı, duygulu ve onurlu bir genç kızdır. Kalbini Ali adında fakir ama dürüst bir delikanlıya kaptırmıştır. Ailesi, özellikle de babası, İsmet'i yaşlı ve zengin bir adamla evlendirmek istemektedir. Bu evlilik planı, "istihare" ile meşrulaştırılmak istenir. Dini gelenekler, aile baskısı ve toplumsal namus anlayışı, İsmet'in arzusunun önüne geçer. Ali, sevdiği kıza kavuşmak için elinden geleni yapar. Hem İsmet'i hem de kendi onurunu korumak ister. Sınıf ve kültür farkları onu sürekli dışlar. Ali'nin ustası romanda vicdanın ve erdemin temsilcisidir. Usta, hem Ali'yi akılca yönlendirir hem de onun duygusal kırılmalarını hafifletir. Usta'nın varlığı, romanda "ak direniş" diye tanımlanan vicdani mücadelenin sembolüdür. Neticede işin ciddiyet kesp etmesi gerekmektedir ve İsmet adlı kadın karakter sevdiği delikanlı yerine zengin, yaşlı biriyle evlendirilir. Romana yol açan bu sonuç üzerine yaşanan olaylardır. İsmet, sonunda baskılara boyun eğmek zorunda kalır. Fakat bu bir kabul, bir onay, bir mutlu son olmamıştır. Bu durum çatışmayı kuvvetlendirip romanın devamını sağlarken, İsmet ve Ali için derin ruhsal yaralar anlamına gelir.

Bla bla… Bu bilindik hikâye. Bu hikâyede Ali ile İsmet'e aileden sonra en büyük kazığı kimin atacağını biliyorsunuz değil mi? Din adamları… Batıda bu senaryo böyle yazılmış. Romanlar da bu minvalde geliştirilmiş.

Roman iki farklı anlatım üzerinden ilerler. İlk 14 bölüm İsmet'in bakış açısından, onun hayalleri, korkuları ve çaresizliğiyle anlatılır. Sonraki 13 bölüm ise Ali'nin geleceğe dair bir anlatımıyla, olanların sonrasındaki yansıması üzerinden verilir. Öne çıkan temler: Aşk, özgürlük, gelenek, yozlaşma, direniş. Çatışma: Aşk ile otorite, irade ile despotizm… İleti: Toplumun sahte ahlak anlayışı ve aile içi zorbalık kişinin özgürlüğünü bastırır, aşkı ve hayalleri yok eder. Bu saydıklarımız melankoli, eleştiri ve yer yer lirik tonda sunulmuştur.

Sonuç

İran'da roman türünün gelişmesi, şiire olan güçlü bağlılık nedeniyle bizde olduğu gibi gecikmeli olmuştur. Siyasi baskılar ve toplumsal değişimler sonucu roman da halkın sesi görüntüsü ile batılı bir argümana dönüşmüş ve halkın hayat tarzı ile tavrını eleştiri konusu haline getirmiştir. Kara Hile, İran edebiyatının erken dönem örneklerinden biri olup, gazetede tefrika yoluyla yayımlanan bir romandır. Duygusal, toplumsal ve ideolojik gerilimlerle örülmüş bir aşk, isyan ve gelenek eleştirisidir. Yazar, şair kimliğinin verdiği duyarlılıkla sosyal eleştiriyi, bireysel ve kolektif kararsızlıkları içten ve dengeli bir dille sunmuştur. Zorla evlilik, gençliğin susturulması ve geleneksel inançlar ele alınmıştır. Bu roman için genel geçer bilgi: Roman, klasik kurgudan modern romana geçiş niteliğindedir.

Değerlendirmeyi sonlandırırken spesifik cümlelerimizi kuralım: 1. Gelenek, din, aile gibi dokunulmaz görülen temalar sorgulanırken, dikkati elden bırakmamak gerekir. Salt eleştiri bizi doğrulardan uzaklaştırır. Meselenin altını kazımak şart. Mesela; "İstihareyle meşrulaştırılan, zorla evlilik, Tanrı'nın değil toplumun uydurduğu bir kaderdir." Gibi. 2. Mizah, en zarif silahla en acımasız provokasyonu yapmanızı sağlar. Şair Evlenmesi örneğin. 3. Diğer taraftan doğuyu eleştirirken batıyı da aklamamak gerekiyor. Kültürel emperyalizmin salvolarını, yerli yapının çürük yanları üzerinden saklayamazsın. Misal şu cümleyi kurmak: "Batı'nın romanla açtığı gedik, Doğu'nun kendi çürümüş duvarlarına çarpınca bir 'edebi devrim' değil, bir 'kültürel intihar' oldu."

Kara Hile'yi salt bir roman olarak okumak eksik olur. Bu ve benzeri metinler, birer kültürel semptom sayılmalıdır. Tanzimat'tan İran'a, edebiyatın ideolojik bir araç hatta bir silah olarak kullanılabildiğine dair önemli bir veri ile karşı karşıyayız. Kitapta çeviri kaynaklı olarak Türkçe mantığına göre hatalı cümleler var. Çeviri kitapların kaderi, diyelim. Hece Yayınları bu romanla kültür hizmetine devam etmiş. Benim açımdan roman türünün bizdeki ilk örnekleriyle İran'daki ilk örnekleri bağlamında karşılaştırma imkânı oldu. İlgi çekici bir kitap. İyi okumalar.

Kara Hile

Muhammed Taki Bahar

Hece Yayınları

158 sayfa

Ankara, 2024


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 06.10.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.08.2025 16:02
223

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Yayınlanmış Kitapları

- Cari Şiir: Modern Şiir İncelemeleri, Hece Yayınları, 2025
- Türkçe'nin Çığlığı, Çıra Yayınları, 2024
- Hastalıklı Hikayeler, Hece Yayınları, 2024

- Modernite ve Beyaz Bayrak, Çıra Yayınları, 2024
- Anlatıya Giriş; Roman/Hikaye Öykü İncelemeleri, Ahenk Kitap, 2024
- Şiirden Şaire, Çıra Yayınları, 2021
- Şiirden Şuura, İzdiham Yayınları, 2021
- Ela Bentleri, Yedi İklim, 2017
- Yakaza-n / II Kılıçarslan, Mana Kitap, 2017

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 206 yazı bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com