Gül Yetiştiren Adamın Hikâyesi

Rasim Özdenören… Yedi güzel adam olarak da bildiğimiz güzel insanlardan birisi. Türk öykücülüğünün usta ismi ve en meşhur eserlerinden birisi: Gül Yetiştiren Adam. Yıllarca hep okuma listelerinde ismini gördüğüm ancak bir türlü okuma fırsatı bulamadığım güzel bir roman… Yazarımızın ilk ve tek romanı. Sosyal bir roman da diyebiliriz ve iç konuşma tekniğine rastlamaktayız. Dilinin sade, anlaşılır ve akıcı olması okumayı kolaylaştıran kısmı. Her yaşta okunabilir. Zaten çok kalın değil, 136 sayfadan oluşuyor ve kısa sürede bitirilebiliyor. Yazarımız tarafından 1979 yılında yayınlanan roman, toplumumuzun eski güzel ahlakını ve yavaş yavaş yerleşen batı kültürünün ayrımını çok güzel anlatmış. Özdenören, doğu ve batı arasındaki sentezi, batılılaşma sürecini ve bu değişime karşı direnen ya da direnemeyen eski kuşağın çaresizliğini çok güzel ele almış. Kitabımız bu yönüyle iki farklı yaşam tarzını ele alıyor. Konu geçişlerini tasvirler ve mekânlar ile anlıyoruz. Kitabı okurken anlamakta zorlandığım yerler oldu. Çünkü kitap, sürekli olarak iki farklı yaşam tarzı arasındaki konular arasında gidip geliyor. Bir konu başlığı ile ya da bölüm bölüm ayrılsa daha iyi olurdu diye düşünmeden edemedim. Kitapta hiç bölüm yok, tek bölümde bitiyor. Bu da bazen okurken konunun nereye varacağını, tam olarak neyin anlatılmak istendiğini geç kavramanıza sebep oluyor. Okumayı düşünenler kitapta dikkate alınması gereken yerlere özen göstererek başlarlarsa geçişler arasındaki bağlantıyı daha sağlam kurarlar diye düşünüyorum…
Romanımızın iki yaşam biçimi üzerine kurgulandığını söylemiştik. Birinci kahramanımız kitabımızın da adını aldığı gül yetiştiren yaşlı bir amcamız. Milli mücadele döneminde cephede savaşmış olan bu amcamızın orada yaşadıkları, vicdanında ve zihninde hayal kırıklıklarına yol açmış ve savaş sonunda da yaşadıklarına protesto olarak 50 yıl boyunca evinden çıkmamıştır. Bu süreçte kendisini ibadet etmeye ve gül yetiştirmeye adamıştır. Bu protesto sürecinde ise kendisini ziyarete gelen tek arkadaşı torunu oluyor. Ve yine bu inziva elli yıl sonra torununun ısrarı ile sokağa çıkmasıyla son bulur. O kısma birazdan geleceğim ama şunu da ifade edelim. Rasim Özdenören'in sistem muhalifliği sadece sistem tarafından aldatılma duygusundan değil, satır aralarındaki ince eleştirilere dikkatle baktığımızda batılılaşmayı arzulayan, baskıcı tavra da göndermelerde bulunmaktadır.
Şimdi diğer hikâyeye geçelim. İkinci ana karakterimiz ise az önceki hikâyeden bağımsız olan Sitare'dir. Sitare, günümüzde de moda olan "zengin koca alayım, geleceğimi kurtarayım" kafasında birisi. Bankada çalışan ve para harcamayı seven bir karakter. Kendinden yaşça çok büyük ve hasta bir kocası var. Sitare, gerçek ismini bilmediğimiz ama "Çarli" diye anılan bu yaşlı adamın ikinci evliliğidir. Bu ikinci hikâyede geçen karakterlerin arasında çarpık ilişkiler bulunmaktadır. Kocası Çarli hastanede yatarken kocasının bu durumunu göz ardı eden Sitare, arkadaşlarıyla birlikte tatile, eğlenmeye gider. Bu tatil aslında kumardan, alkolden, dedikodulardan, entrikalardan ve kıskançlıklardan ibarettir. Yazar, bunları konu ederek bir yaşam tarzını açıklamaya çalışır. Kumarhanelerde paraların kaybedildiği, alkolün hatta uyuşturucu hapların tüketildiği, yalanlarla birlikte çarpık ilişkilerin olduğu bu yaşam biçimi her ne kadar bizlere yabancı gelse de yazar aslında bu karakterler ışığında, yönünü batıya çevirmiş olan toplumumuzun bir kesimini anlatmaktadır.
Az önce yarıda bıraktığımız Gül Yetiştiren Adam'ın elli yıl sonra dışarı çıktığında ne yaşadığını merak ediyor musunuz? Bir sabah namazı vesilesi ile dışarı çıkmaya karar veren yaşlı adam, dışarıda olup bitenden habersizdir. Elli yıl boyunca kasabada ve Müslümanlarda meydana gelen değişiklik karşısında hayrete uğrar. Yüksek katlı binalar ve ışıklarla süslenmiş vitrinler gördükçe her şey ona yabancı gelir. Elli yıl önceki düzenden eser kalmamıştır. Camiye vardığında ise hayal kırıklıkları devam eder. İnsanların giyim şekillerinin değiştiğini ve davranışlarının farklılaştığını görür. En son camiden çıkarken dayanamayarak "siz hangi millettensiniz" diye sorar. Daha sonra "kardeşlerim" der yaşlı adam. "İçinizdeki İslam'ı gösterin. Çünkü İslam, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslam açık." Ve "dışı kâfire benzeyen insanın içi de ona benzemeye başlar" diye ekler. Yani cemaate "sizden öncekiler kâfirlere benzemeye çalıştıkları için helak oldular" ayetini hatırlatması sonrasında rejim karşıtlığı ile suçlanarak tutuklanır. Ertesi gün gazetelere toplumu ayaklandıran, halkı galeyana getirerek isyana teşvik eden bir terörist olarak geçer. Kitap, iki farklı hikâye anlatıyor gibi görünse de aslında bu iki hikâye arasında bir sebep sonuç bağlamı var. Yani bence yazar, dinini ve vatanını korumak için her şeyi göze alan bir neslin hayal kırıklıklarını gül yetiştiren adamla ve onların aslında ne kendilerini ne de çocuklarını düşmanlardan koruyamamış olmalarını da Sitare'nin hikâyesiyle aktarıyor… Kitabı okuduysanız sizde yaptığı çağrışımları bizimle paylaşırsanız seviniriz. Bir sonraki kitapta görüşmek dileğiyle.
Rasim Özdenören
Gül Yetiştiren Adam
İz Yayıncılık
1979
İstanbul
136 sayfa
Yazar: Muhammed Fatih Coşgun - Yayın Tarihi: 01.10.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.09.2025 10:58