Günümüzün Anlatıcıları: Ahmet Erkam Saraç İle Konu�, Söyleşi, Müzeyyen ÇELİK K.

Günümüzün Anlatıcıları: Ahmet Erkam Saraç İle Konuştuk yazısını ve Müzeyyen ÇELİK K. yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizde

Günümüzün Anlatıcıları: Ahmet Erkam Saraç İle Konuştuk

28.11.2024 09:00 - Müzeyyen ÇELİK K.
Günümüzün Anlatıcıları: Ahmet Erkam Saraç İle Konuştuk

Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?

Birçok yazarın aksine yazma arzum küçük yaşlarda değil, dünyaya daha fazla temas ettiğim yaşlarımda, benliğimle ve dünyayla çatışmalarımın başladığı dönemlerde ortaya çıktı. Dolayısıyla beni yazmaya yönelten temel etkenin gelişen şartlar olduğunu söyleyebilirim. Fakat zaman içinde dünyaya duyurmak istediğim sözleri tahkiye etmenin yolunun da elbette hayal gücünden geçtiğinin farkına vardım. Haliyle içinde bulunduğum şartların etkisiyle doğan yazma isteği, hayal gücüyle gerçekleşebildi diyebilirim.

Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?

Kutsal denebilir mi bilmiyorum zira anlatmanın her zaman doğruya yönlendiren bir işlevi olmadığına tarihten tanığız. Tabii burada doğru olan nedir sorusu ya da kutsal olan daima doğruya mı yönlendirmelidir sorusu da gündeme gelebilir. Fakat insanoğlunun bu kadim arzusunun bende her zaman şaşkınlık, heyecan ve hatta kafa karışıklığı yaratması sanırım anlatmayı benim için kutsal yapmaya yeterli. Cevabın başı ve sonu arasındaki fark da yarattığı kafa karışıklığının bir örneği mesela.

Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?

Okuduğum metinlerin herhangi bir şablona uyması gibi bir takıntım yok fakat yazdığım metinlerin belirli bir şablon içinde olması beni daha rahat hissettiriyor. Yazdığım metin öyküyse öykü gibi, romansa roman gibi olsun istiyorum.

Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Edebiyatla ilgilenmem ve sonrasında öykü yazmaya yönelmem neticesinde elbette uzunca bir süre edebiyat dergilerini takip etmeye çalıştım. Hala özellikle az sayıda kalan basılı dergilerde hangi yazarların hangi öyküleri yayımlanıyor incelemeye gayret ediyorum. Fakat özellikle hem mevcut ekonomik koşullar hem de bana göre okur kitlesinde yaşanan radikal değişimlerle dergilerin edebiyat ortamı içinde ağırlığının azaldığını düşünüyorum. Ama bunda bir nebze üstü kapalı çeteciliğin de etkisi olduğuna inanıyorum. Aslında cevabımda zamanında namlı edebiyat dergilerinden aldığım retler ya da alamadığım cevapların etkisi de yok değil, bunu inkâr edemem.

Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?

9789750762574_front_cover Yazmaya ilk başladığım zamanlarda, beni yazma konusunda teşvik eden yazar tanıdıklarımı alıyordum karşıma. Yazdıklarımı okusalar ne düşünürler, nasıl eleştiri getirirler, nerelere takılırlar diye ihtiyatla yazmaya çalışıyordum. Fakat yazdıkça zaman içinde bu takıntım hafifledi. Ta ki ilk kitabım için editörümle çalışana kadar. Bu sefer de yazmaya çalışırken karşımda sanki o var gibi hissediyorum.

Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?

İlk yazı denemelerim kendimce başarısızlıkla sonuçlanınca uzunca bir süre yazmadım, deli de olmadım. Fakat bir gün Dino Buzzati'nin Tanrı Görmüş Köpek kitabını okudum. Evet o güne kadar deli olmamıştım ama o dakikadan sonra yazmasaydım, en azından yazmak için uğraşmasaydım tekdüze bir hayatı olan sıkıcı bir insan olacaktım. Şu saatten sonra ne kadar yazabilirim, bu konuda inatçı ve dirayetli olabilir miyim bilmiyorum, fakat sıkıcı bir insan olmamak için çaba göstereceğimi biliyorum.

Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?

Gerçekten öykü olarak nitelendirebileceğim ilk öykümü, yeni doğmuş kızımı kaybetme korkusu üzerine yazmıştım. Hem de ortada hiçbir görünür sorun yokken. Kaderimi etkilemedi sanırım ama en azından korkularımı aldı götürdü. Bir de COVID salgını döneminde yazdığım bir öyküde ikinci dalga salgın gibi bir ibare vardı, ümit edelim ki kaderimi(zi) etkilemesin.

Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?

Kitabım çıkalı bir yıl oluyor bu süre zarfında tanık olduklarımdan yola çıkarak öykücülerin genelde birbirini sevdiği fikrine tam olarak katıldığımı söyleyemeyeceğim. Çağdaşlarımla nasıl bir yarış içinde olabilirim onu da bilemiyorum, daha fazla kitap, daha fazla baskı, daha fazla okur, daha fazla imza günü ya da daha fazla olumlu eleştiri. Açık söylemek gerekirse kendimi henüz yazar olarak tanımlamıyorum. Haliyle bir yarışın içinde olmam zor. Bunun yerine şöyle desem sanırım daha mutlu olurum, ismimin Mustafa Çevikdoğan, Engin Türkgeldi gibi sevdiğim öykücülerle birlikte anılmasını isterim.

Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?

Ben edebi tür olarak öyküyü tercih ediyorum. Öte yandan hikayeyi ise tüm kurgusal türlerin omurgası olarak görüyorum. Bu açıdan öykü benim için modern bir yazın türüyken, hikaye ise kadim bir anlatı aracıdır.

Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?

İyi hatta kısmen takıntılı bir öykü okuru olduğumu düşünüyorum. Her ne kadar son zamanlarda yoğunluğu azalsa da çağdaşım olan öykücülerin çoğunu okumaya gayret ediyorum, yetişemediğim yerlerde en azından bir kitabını okumaya çalışıyorum. Son birkaç ayda çıkan kitapları ne yazık ki henüz okuyamadım ama Duygu Terim'in bu yıl başında yayınlanan Aslında Her Şey Yolunda kitabı ile Kevin Barry'nin O Eski Türkü kitaplarını tavsiye edebilirim.


Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 28.11.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.11.2024 13:55
2.057

Müzeyyen ÇELİK K. Hakkında

Müzeyyen ÇELİK K.

Müzeyyen ÇELİK KESMEGÜLÜ 1983 Kütahya doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kütahya’da tamamladı. Trakya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda “Edebî Yönden Hazîne-i Evrak Dergisi” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Hayal Bilgisi, İzafi, Hece Öykü, Hece, İtibar, Mahalle Mektebi, Aşkar, Nordik, Türk Dili, Karagöz, Olağan Hikâye, Geçerken dergilerinde öyküleri yayınlandı. Halen Kütahya’da öğretmenlik yapıyor. Evli ve Ali Mahir’in annesi. 

Yayınlanmış Kitapları

- Dünya Artık Büyülü Değil İhsan, Hece Yayınları, 2025
- Elim Kolum Kulaklığım, Tulu Kitap, 2024
- Mutlu Dinozor Tontinosoruz, Tulu Kitap, 2023
- Kudüs’e Yolculuk, Mecaz Çocuk Yayınları, 2022
- Akşemseddin, Diyanet Vakfı Yayınları, 2021
- Bütün Ağırlıklarım, Hece Yayınları, 2021
- Nasiruddin Tusi, Kaşif Çocuk Yayınları, 2020
- Omzumda Biri, Hece Yayınları, 2017
- Kamu Baş Rüyacısı, Ebabil Yayınları, 2014

Müzeyyen ÇELİK K. ismine kayıtlı 116 yazı bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com