Rivayet Kültürü ve Yanlış Din Anlayışı, İlahiyat, Misafir Köşesi

Rivayet Kültürü ve Yanlış Din Anlayışı yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Rivayet Kültürü ve Yanlış Din Anlayışı

20.01.2012 11:47 - Misafir Köşesi
Rivayet Kültürü ve Yanlış Din Anlayışı

Yakup Çak, kitaphaber okurları için kaleme aldı.

Kitabın adından da belli olduğu gibi, rivayetlere dayanan din anlayışının, kültürlerin de içine girmesiyle doğruyu nasıl saptırdığını gösteren oldukça faydalı olacağını inandığım bir çalışmadır. Belki birçok tabuları yıkması sebebiyle eleştirilmeye müsait bir kitaptır. Çünkü rivayetlerle aktarılan birçok hadisin, Kur-an ile irtibatı ve aykırılığı gözler önüne serilmektedir.

Çok titiz bir çalışmanın ürünü olan bu eserde, bir hadis düşmanlığı veya İslami geleneğe bir başkaldırı durumu söz konusu değildir. Fakat bizim dokunulmaz bildiğimiz birçok tabunun, dokunulduğunda nasıl elimizde kalacağını göstermesi açısından, önemlidir. Zira Kur-an'ı Kerim'in koruyuculuğunun bizzat Allah tarafından olması ve onun pratiğe konulması yönünde ise sünnetlerin yol gösterici olduğu şüphesizdir. Fakat günümüze kadar birçok kavim ve cemaatlerin de rivayetler vasıtasıyla bu dine bazı şeyler kattığı bir gerçektir. Bu kitapta özellikle bu gerçeği göz önüne alarak, bazı Hadis'lerin kaynağı araştırılmıştır. Yani söz konusu olan hadisler Kur-an ile karşılaştırılmıştır.

" Hemen belirtelim ki burada hadis düşmanlığı yapmıyoruz ve yapanları da onaylamıyoruz. Yararlı her bilginin müminin yitik malı olarak görüldüğü İslam anlayışında değil hadis kültürüne, doğudan batıya kadar hiçbir kültüre ilke olarak düşmanlık yapmak veya tümünü reddetmek doğru değildir. Yapmak istediğimiz, doğru ile yanlışı, sahihle zayıf ve uydurmayı birbirinden ayırmak ve yanlışların insanların din, inanış, ibadet, ahlak, yönetim ve uygulamasını, tasavvur ve anlayışını yönlendirip etkilemesinin önüne geçmeye çalışmaktır…"

"Fakat ne yazık ki İslam devleti sınırlarının genişlemesi, kısa sürede gerçekleşen yoğun katılımla beraber başka kültürlerin ve felsefelerin İslam kültürüne karışması, oluşan sosyal refah ve bunun yol açtığı iktidar mücadelesi neticesinde üzerinden henüz elli yıl geçmeden ve bütün olumsuzluklara rağmen rayından çıkmayacak şekilde kökleşip yeterince kurumsallaşmadan bu toplum büyük bir travma yaşadı. Fitne kazanı kaynayıp birçok konuda cahiliye anlayışları hortladı. Ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve kutuplaşmalar yüzünden iç mücadeleler, toplumu kamplara ayıran Cemel ve Sıffin gibi savaşlar meydana geldi ve Müslümanlara çok pahalıya mal oldu. Bunun bedelini Müslümanlar bu güne kadar ödemeye devam etmektedir.

Çünkü bunun sonucunda yüksekten düşen karpuzun parçalara ayrılması gibi toplum Emevilik, Haşimilik, Abbasilik, Araplık, Mevalilik, Haricilik, Şiilik, Mutezilelik, Sünnilik, Mürciilik, Kaderilik, Cebrilik vd. şeklinde itikadi, fikri ve siyasi kamplara ayrıldı. Her kampta kendi içinde birçok kollara bölündü. Bu da her fırkanın kendisini haklı ve din anlayışının doğru olduğunu gösterecek diyalektiğini oluşturmasını beraberinde getirdi. Böylece vahyin getirdiği İslam anlayışından ve Rasulullah'ın yolundan ister istemez sapmalar ve uzaklaşmalar oldu…"

Bu bölünmenin getirdiği anlayış farklarının, İslam'ın özünü değiştirmemesi gerektiğinin, bu gibi çalışmalar sayesinde olacağına vurgu yapılmaktadır. Çünkü elimizde hala vahiy olmasına rağmen, rivayetlere dayanan bir din yaşanıyor olması, bu problemlerin kangrenleşmesine sebep olacağını göstermektedir. Bu yanlış anlaşılan din anlayışının eleştirilebilirliğini ortaya koymaktadır. Maksat dini değil, yanlış din anlayışını eleştirmek gerektiği vurgulanmaktadır.

" … Şii-Sünni mezhep ayrılığı, oluştuğu dönemde bir anlama sahip olsa da, günümüzde her iki guruptaki Müslümanlar açısından hiçbir anlam ve içerik taşımamaktadır. Bu anlamsız ayrılığın tarihin mezarlığına gömülme anı artık gelmiştir"

Biraz da üzerinde araştırma gerektiren ve yazar tarafından incelenen, hadislerden örnek verelim.

Dinden dönen/Mürted öldürülmeli mi?
Başkasının yaptığından kişi sorumlu olur mu?
Bir hayvanın yaptığından başka hayvan sorumlu olur mu?
Ölüler konuşulanları işitir mi?
Nazar İslam'ın bir inancı mıdır?
Cihat rivayetleri, fitne ayetleri ve yurtların tasnifi
Mirac rivayetleri.
Mirac rivayetleri ve namaz vakitleri,
Levh-i mahfuz yönlendirici yazılı kader midir?
Şaka ile aile yuvası kurulur yıkılır mı?

Bunlar gibi kırkın üzerinde ki mevzuları ele alarak Kur-an ile karşılaştırmaktadır. Şunu ifade etmekte fayda görüyorum. Bu kitabı okurken ön yargıdan uzak bir zihinle okumak, gerçekten farklı bir bakış açısı sağlayacaktır. Ön yargı ile bakmak, kabul edilse de edilmese de bu titiz çalışmaya verilen emeği heba edecektir. İbrahim Sarmış'ın daha önce ki çalışmalarında da bu çizgiyi görmek mümkündür. Nakledilen hadislerin kaynağından olup olmadığının araştırılmasının lüzumuna dikkat çekmektedir.

Özellikle yazarın bu konuda ki söyleminin oldukça isabetli olduğunu düşünüyorum.

"Onun için diyoruz ki, hadis kitaplarına sünnet veya hadis diye somut örnek olarak Hz. Peygamber'in ancak Kur-an'ın açıklaması ve uygulaması olan sözleri ve uygulamaları alınmalıydı. Ve tıpla ilgili olanlar, tarımla ilgi olanlar, savaşla ilgili olanlar, yiyecek ve içecekle, kap kacakla ilgili olanlar gibi yerel ve tarihsel olanlar, din olarak bağlayıcı olmayan diğer şeylerle ilgili rivayetler başka kitaplarda toplanmalıydı. Çünkü din olarak insanlar için gerekli ve bağlayıcı olanlar, Kur-an'ın açıklaması ve uygulaması olanlardır. Bunun dışında kalan örf, adet, töre, gelenek, görenek, alışkanlık, anlayış, davranış ve sosyal yaşam tarzı türünden bir bakıma tarihsel olan kültürel unsurların hadis kitaplarına doldurulması yerine, o günkü toplumun bu yönlerini anlatan kitaplara alınmalıydı ve orada anlatılmalıydı. Bunlar kültür ve medeniyet tarihçileri için zengin bir materyal olarak tasnif edilmeliydi. Böylece örf, adet, gelenek, görenek, yerel davranışlar ve tarihsel kültür gibi şeyler din olarak anlaşılmaz, insanların kafaları karışmaz, sonra gelen kuşaklar için bağlayıcı örnekler olarak algılanmaz ve kutsallaştırılmaz, böylece kişiler dini entaride, sarıkta, saçta, sakalda ve bunların boyanıp boyanmamasında aramazdı"

Buradan da anlaşılacağı gibi, bu kitapta rivayetlerin tarihsel kültürün, sosyal yaşantının yönlendirmesiyle belki de yorum farkıyla bize sunulmasındaki yanlış metotların analizini okuyabiliriz. Gerçek kaynağa dayanmayan her hadisin sünnet olarak algılanması, yanlışı doğru diye yapma gafletine düşüreceğinden, titizlikle araştırılıp sapla samanın ayrıştırılması gerektiğini görmekteyiz. Bizim için en sağlam kaynak olan Kur-an'a aykırılık içeren hadislerin gerçek hadislerden ayrılması adına yapılan bu çalışmayı Düşün Yayınları okuyucuya sunmaktadır. Son olarak kitabın arka sayfa yazısını paylaşmak istiyorum.

"Allah'ın âlemlere rahmet olarak gönderdiği tevhid ve birlik dini olan İslam, Emevi İslam'ı, Abbasi İslam'ı, Arap İslam'ı, Acem İslam'ı, Türk İslam'ı, Berberi İslam'ı gibi kavimlerin ve devletlerin İslam'ına yahut Harici, Sünni, Şii, Mutezile, Mürcii, Kaderi, Cebri vd. fırkaların İslam'ına ve örneğin Ehl-i Sünnet'in içinde de Maturidi, Eşari, Selefi, Vehhabi, Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbelî, Reyci, Rivayetçi vd. kollarına ayrıldığı gibi her birinin kendi içinde de ayrıldığı onlarca fırka ve mezhebin İslam'ına dönüştü. Bütün bunların oluşturduğu inanç, bilgi, kültür ve anlayışlar ne yazık ki bu hengâmede Rasulullah ve toplumuna ilişkin bilgiler arasında rivayetler olarak toplumdan derlenip kitaplaştırıldı. Doğrunun yanında, çok zaman grupların ve kültürlerin anlayışına yahut amaçlarını yansıtan bu rivayetler insanların İslam anlayışını ve kültürünü oluşturdu ve oluşturmaya devam etmektedir"

Rivayet Kültürü Ve Yanlış Din Anlayışı
İbrahim Sarmış
Düşün Yayınları
534 sayfa


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 20.01.2012 11:47 - Güncelleme Tarihi: 03.12.2021 15:22
4352

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1014 yazı bulunmaktadır.