Unutulmayan Eserlere Mektuplar 1, Edebiyat, Ülker GÜNDOĞDU

Unutulmayan Eserlere Mektuplar 1 yazısını ve Ülker GÜNDOĞDU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Unutulmayan Eserlere Mektuplar 1

04.07.2023 11:53 - Ülker GÜNDOĞDU
Unutulmayan Eserlere Mektuplar 1

Jack London'ın Karakteri Martin Eden'e Bir Mektup

Sevgili Martin Eden,

"Hayata duyduğumuz aşırı sevgiden,

Umuttan ve korkudan azad olan bizler,

Tanrılara, tanrı diye ne varsa;

Şükranlarımızı sunarız,

Değil mi ki, hayat sonsuza dek sürmez,

Ölüler asla dirilmezler

Ve en yorgun ırmaklar bile

Bir yerde denize karışırlar." (s.467)

Karakter olarak sizi ortaya koyan Jack London, gerçek adıyla John Griffith, 12 Ocak 1876'da doğdu. Yaşamı; okuyarak, yazarak, babasını arayarak ve aşık olarak geçti. San Fransisko'da özellikle yerel kütüphanede kitap okuyarak kendi kendisini yazarlıkta eğiten bir edebiyatçıdır. Çılgın bir edebiyatçı olan London, 1894 yılında Buffalo'daki Erie County Cezaevi'nde 30 gün hapis yatar. Burada oluşan hislerini daha sonra Yol adlı kitabında konu eder. Bu hapishanedeki ortamı "düşünülemeyecek" korkunçlukta, "insanın düşebileceği en derin çukur" olarak tarif ettiği derinliği sizi Sevgili Martin Eden isminize ait eserini o derinliğe batmaya karar verdiğinde yazar. Değerli okurlar Bay Martin Eden'i sakın ha sakın okumadan ölmeyiniz!

Bay Eden, eserin sonunda size şöyle seslendim: Hey kasketli, deniz kokulu genç adam: Gitme! Yenice tanıdım seni! Eserin sonu istemediğim gibi. Ellerimden kayıp giden Bay Eden, benim için unutulmaz bir karakter oldu. Bu eseri yedi yüz kelimenin anlatısında yeterli görmüyorum kendimi. Ona göre okuyun, spoiler vermekten kaçınarak anlatacağım ki yaşama gösterilen mücadeleye düşmüş yüreklerin incinmeden incisi dökülmezdi satırlara. Otobiyografik bir eseri satırlara döken Jack London'ı büyük oranda Bay Martin'in, kendisi olduğunu ya da karakterinin kişiliğine tamamen bürünmüş olarak okuyorsunuz. Olayın geçtiği mekân kavgadan kurtardığınız gencin evinde başlar. London ile Bay Eden, aynı mekândadırlar. Yazar ve karakter tabi yine zamanda aynı zamanda yaşamışlardır. Kahramanlar gerçek dünyadan seçilmişler.

İlk gençlik yaşlarında halktan, taşradan olan Bay Martin Eden, yol yordam bilmeyecek doğallıkta bir genç. Denizci iken bir kavgadan kurtardığı gencin davetiyle gittiği evde Ruth ve ailesi ile tanışmaktadır. Tabi o, burjuvazi sınıfıyla da böylece tanışmış olur. Piyanonun üstündeki kitaplardan yer bulamadığı için eli kolu çarpan Bay Eden, masanın üzerinde Swinburne'nin kitabını seçip okumaya başlar, bu kitaba başladığınız anda sabah ilk iş halk kütüphanesinden şairin başka kitabı olup olmadığının izini sürmek istiyorken, genç bir kadının salona girdiğini fark etmemiştiniz...

Algılama, karşılık verme yetiniz olağan üstü, hayal gücünüz okura benzerlik ve farklılık ilişkileri kurduruyor. Lakin Ruth'u gördüğünüz anda imgelerinizi; iri mavi gözler, gür sarı saçlar ve solgun narin yaratık silip atıverdi. Giysileriyle onu ince bir dalda soluk altın renkte bir çiçeğe benzettiniz. Bu duyduğu ya da duyduğunu sandığı aşk onu yazılar yazmaya itiyordu. Ne olacağına karar veriverdi o an. Yazar olmak için çalışmaya başlıyordunuz zamanla.

Bay Martin, sizin kendi sınıfınız içerisinde sevilmenizin nedeni sahip olduğunuz esprili dilinizdi. Aşkınızla girdiğiniz yeni çevrenize alışmaya da ilk dil öğrenirken konuşmanızdaki köklü değişim ile başladınız. Biz okurunuzun, size en büyük hayranlık duyma nedeni ise burjuvazi sınıfına iyi bir yazar olarak girmek için ölümüne gösterdiğiniz azminizdi Bay Eden. Ruth'un dünyasına ait olma mücadeleniz bana tersi bir konumda olan Fyodor Dostoyevski'nin 1869 tarihli Budala adlı eserinin kahramanını hatırlattı. Dostoyevski, "tamamen olumlu... kesinlikle güzel bir doğaya sahip", gerçekten 'Hıristiyan' olan bir karakter yaratmak istedi. Prens Mışkin yozlaşmış bir dünya için fazla iyidir ve bu iyiliği Burjuva sınıfında budalalıkla anılır. Bay Eden, sizin tüm mücadelenizde aşkınıza, acınıza, açlığınıza bizi katık ediyorsunuz. Bay Mışkin budala bir prens iken siz budala bir taşralısınız. Siz, evet siz Baylar, kendiniz dışında bir başkası olduğunuzda budalaya dönüşüyorsunuz. Amacınıza ulaşmak için kendiniz olmamak için niçin böylesine çabalıyorsunuz?

Burjuvazi sınıfının yoksunlukları nelere gölge düşürebilir? Amacımıza ulaştığımız an ne hissederiz? Hedef hissizleştirir mi? özlediğimize kavuşunca daha mı mutlu olacağız? İsteklerinize kavuşmanızın hislerinizi öldürdüğünü ve hissizliğinizi okumanın ne acı verici olduğunu size anlatamam Bay Eden. Her sorgumuza cevabı veren eserin yaşama isteğimizin neye bağlı olduğunu satır satır anlıyoruz okurken. Başkahraman yaşam mücadelesi arttıkça derin bir yalnızlığa gömülürken sizi çekiyor. Ve istekleri gerçekleştikçe o yalnızlığa saplanıyor çırpındıkça kurtulamıyordu. Martin Eden ait olduğu sınıfsal bilinci arttıkça düştüğü trajik durumdan kopma mücadelesi tüm budala çıplaklığıyla sergileniyordu. Hedefine ulaşırken burjuva sınıfının anlamsızlığı sizi iğreti ediyor, sahteliği ve hiçliği karşısında da çaresizliği tanıyordunuz. Bu sürecin onu köklerine yabancılaştırmasıyla her iki sınıfa da ait hissedemeyerek yaşamdan uzaklaşmaya başlıyordu. Bu durum onu hayata daha da yakınlaştıracak dediğimiz yerde tam bir uzaklaşmayla okura soğuk bir dalga gibi çarpıyordu. "Doğru, ancak beni iyi niyetinle de mahvedebilirdin."

Siz, zorluklarla karşılaştıkça nelere sığınırsınız? Okurlar hep kitaplara sığınır. Bay Martin Eden de öyle yaptı iyi bir okur olarak. Okur, özünde birçok parça bulacak o genç adamda. "Ama ben kitapları hep sevdim ve bulduğum her şeyi okudum." (s.72) Sizi okumak okuru mutlu kılmıyor Bay Martin, düşündürüyorsunuz, hayat mücadelesinin hangi kutbu, insanlara dair daha refah… Dönem hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. Dönemin sanatçılarının yaşama tutunma mücadelesine tanıklık etmekte mecbur bırakılıyorsunuz.

Sonuç Analizi

Yazar olmanın mücadelesini veren genç işçi Martin Eden'in mücadelesini konu edinen roman, London'ın aksine hareket eden, yöneten protagonist Bay Martin Eden, köle ahlakı sosyalizmi niteleyerek reddetmektedir.

Kitabın ana karakterisiniz Bay Martin, işçi sınıfına mensupsunuz, Ruth Morse'a âşık olduktan sonra ise hayatınızı ona layık olmak için adayan, kendini geliştirip yazar olan bir denizcisiniz. Bilgi, öğrenme arzusu bir süre sonra sizi farklı türlerde onlarca yapıt veren bir yazara dönüştürdü. Önceleri yayınevleri ve dergiler ile denediniz yazım dünyasına girmeye, ama sıklıkla reddedildiniz.

Aşık olduğunuz, Ruth Morse, burjuva bir aileye mensup, üniversite öğrencisi, ve size İngilizce öğretirken ona olan aşkınız büyür. Ailesi, sizin ekonomik ve sosyal statünüzden dolayı, evliliğinizi istemez. Ruth, sizi ailesine karşı savunmaz ve birbirinize olan inancınızı kaybedip sizden ayrılır. Bay Martin, burjuvazide sözünüz geçince Ruth size tekrar dönmek ister. Siz neden kabul etmediniz peki?

Ben sizi ortaya çıkartan Jack London ile köy ilkokulu kütüphanemizdeki yedi kitaptan biri Beyaz Diş eserinizi on, on beş kez okuyarak tanıdım. Ve sizin 33 yaşınızda Martin Eden'i yazdığınız yaşta ben eserinizi okudum. Bu eserlerinizin yanı sıra Vahşetin Çağrısı ve Deniz Kurdu ile uluslararası başarı elde eden London ünlü olunca birden hayal kırıklığına uğrayarak Güney Pasifik'te deniz yolculuğuna çıktınız. İki yıllık zorlu yolculuğunuzdan sonra mücadelenizin içinde düş kırıklıklarınızı, ergenlik çağında yaptığınız çete kavgalarını ve yazar olmak için verdiği mücadelenizi Martin Eden ile anlattınız. Kitaptaki Ruth Morse karakteri Jack London'un aşkı Mabel Applegarth.idi.

Jack London, yaşadığı dönemin en romantik figürlerinden biridir. Dünya çapındaki edebi başarısını büyük ölçüde sıkı çalışmasına borçludur. Eserini okumadan ölmeyin ama okuduktan sonra da ölmeyin, daha mutlu olacaksınız diyemem. Hatta on üç yıl önce okumuş olsanız bile büyüterek içinizdeki o huzursuz sonun neden öyle olduğunu sorgulayıp duracaksınız. Martin Eden bunun için yazıldı. "Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü." (s.55) Ruth'un ailesine karşı büyük nefret duygusu nasıl kaybolur? Martin, insanları ve Ruth'u affetseydi kendini affetmiş olur muydu, diye düşünüyorum siz karar verin. Ben affettim gitti.

Jack London

Martin Eden

Modern Klasikler Dizisi

İş Bankası Kültür Yayınları

470 Sayfa


Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 04.07.2023 11:53 - Güncelleme Tarihi: 04.07.2023 11:54
797
Yorumlar
  • Necla Dursun 2023.07.05 10:04

    Son paragraf harika. Güldürdünüz beni, ömrünüze bereket Ülker Hanım.

  • Ülker Gündoğdu 2023.07.06 20:10

    Gülüşünüzle çok mutlu ettiniz. Teşekkür ediyorum Sevgili Necla, öyleyse kitaplara ve kelimelere kahkahalar savurarak hayatı bereketlendirelim.

Ülker GÜNDOĞDU Hakkında

Ülker GÜNDOĞDU

1977 yılının Ocak ayında Konya Ereğli’de dünyaya geldi.  Ereğli Lisesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra iş hayatına; Ankara’da IBM Bilgisayar Satış Temsilcisi olarak atıldı. İstanbul’da kendi şirketlerini kurana dek çeşitli işlerde çalıştı. İstanbul’da yaşamakta. Kütüphanesini oluşturduğu yirmi üzeri alandaki, beş bini aşkın kitabının anlamını, canına okudu. 

Bilgisayar, dil, gitar, estetisyenlik alanlarında eğitimler aldı. Yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yirmi şehri, kültürel gezme imkanı buldu. Kitaplara, yazmaya, tablolara, eski ve yeni objelere, tüm renklere ve dört sitil yüzmeye tutkun. “O kadar derinim ki” diyen okyanusu kıskanmakta.

18.08.2020 tarihinde Kitap Haber ailesine katıldı. Kitap Haber Kültür Sanat Editörü olarak biteviye yazmaya devam etmekte. Kitap Haber Dergisi, Yolcu Dergisi, Şehir ve Kültür Dergisi, Teferrüc Dergisi, Aydos Edebiyat Dergisi’nde yazdı ve yazmakta. İlk yazmaya amatör olarak bir roman ile başladı. Şu ana kadar bir roman, bir deneme, bir öykü, bir Kadıköy’ün Semtleri, iki değerlendirme dosyaları; en güzel haliyle gün yüzüne çıkmak için naçizane enikonu hazırlanmakta. 

1998’de evlendi. Bir oğul ve bir kız evladı var. Ailesi ve kitaplarıyla huzurlu bir yaşamın diğerkâm ve müptezel yolcusu. Bibliyomani değil sadece bir kitap daha okuyacak…

Ülker GÜNDOĞDU ismine kayıtlı 139 yazı bulunmaktadır.