Yeni Kitap Söyleşisi: Serkan Türk, Söyleşi, Tuba YAVUZ

Yeni Kitap Söyleşisi: Serkan Türk yazısını ve Tuba YAVUZ yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Yeni Kitap Söyleşisi: Serkan Türk

27.12.2024 09:00 - Tuba YAVUZ
Yeni Kitap Söyleşisi: Serkan Türk

Yazım süreciniz nasıl? Hemen hemen her yazarın belli başlı bazı uygulamaları var. Örneğin Hemingway her sabah 500 kelime yazması, Balzac'ın günlük 50 bardak kahve içmesi, Milton'un kör olduktan sonra her sabah yardımcısının ona İncil'den pasajlar okuması ve ardından bu pasajlardaki imgeleri zihnindeki yansımalardan hareketle yazması gibi. Sizin de böyle bir rutininiz var mı?

İnsanın bir günü bir gününe uymuyor. Geçmiş yıllarda daha disiplinli bir çerçeve içinde her gün yazarak kalemime işlerlik kazandırmaya çabalıyordum. Son yıllarda ise daha çok yazmaya değer bir şey bulup onu günlerce kafamda gezdirmeye, o mesele etrafında neler düşündüğüme odaklanmayı önemsiyorum. Bir duygunun kahramanım aracılığıyla ruhumdaki etkilerini görmek daha fazla hoşuma gidiyor. Her zaman not defterlerim oldu. Onlara zaman zaman aklıma gelenleri eklerim. Bu rüyalarım olabileceği gibi bir manzaranın hissettirdikleri de olabilir. Okuduğum kitapların bana açtığı yollarda gördüklerim, şahit olduğum bir konuşmanın yansımaları da olabilir. Dönüp baktığımda takip edeceğim işaretlerin olmasını önemli bulurum. Gitmek istediğiniz bir yerin olması yola çıkmayı kolaylaştırır çünkü. Yazarken çok sık çay ve kahve soğuturum. Kokunun ve tadın tetikleyiciliği işe yarar düşünce aşamasında. Ve müziğin götürdüğü yerde ne çok gölge surete dönüşür.

Sizin için yazmak hayal kırıklığının dışa vurumu mudur yoksa hayal kurmanın en güzel yolu mudur? Nedir yazmak size göre?

Belki ergenlikte söz ettiğiniz şeydi yazmak. Nice dağınıklığı toparlayacak güç bulma arayışı. Şimdilerde daha çok anlam arayışı. Kapladığımız yerden, dünyanın deviniminden duyduğumuz rahatsızlığın dışa vurumu. Ne isterken neye dönüştüğümüzün bir fotoğrafı. Görgü tanıklığı, bazense olay yerinden nasıl uzaklaştığımız gerçeğiyle yüzleşme hali.

Ben yazar olmalıyım dediğiniz anı hatırlıyor musunuz? Neydi yazmalıyım dediğiniz ilk olay yahut durum? Sizi özellikle teşvik eden biri oldu mu?

Parça parça görüntüler belirse de zihnimde ilk ne zaman yazar olmaya karar verdim hatırlayamıyorum. Belki çocuk dergileri. Çok erken yaşlarda okuma yazma öğrenmemin bunda etkisi vardır şüphesiz. Ajandalar aldığım notlar, tuttuğum günlüklerin sözcük dairesi içinde olmamı sağladı.

On iki yaşımda bir oyun yazdığımı ve arkadaşlarımla birlikte onu sahnelemek için günlerce okulun boş bir salonunda provalar yaptığımızı hayal meyal hatırlıyorum.

On üç yaşında ilk romanımı yazmaya karar vermiş ve günlerce bir mahallede iki aile arasında yaşananlara odaklanmıştım. Nihayetinde yazım süreci bittiğinde birkaç kişiye okuttuğumu, görüşlerine başvurduğumu ve beni yüreklendirdiklerini ve devam etme gücünü oradan almış olabileceğimi düşünüyorum.

Yazar olmak isteyenler genellikle kendilerine bir usta seçip onun önerilerini kılavuz bilir. Yazar adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?

İyi kitaplar bize her zaman doğru kılavuzluk ederler. Bir isme, görüşe saplanıp kalmayı doğru bulmam. Dünyadaki bunca rengin, sesin, sözün bir anlamı var. İnsanın en büyük ustalığı kendisini bulmasıdır. O arayış halinden uzaklaşmamak lazım.

Kendinize en yakın bulduğunuz roman kahramanı yahut bir şiir var mıdır?

Elbette onlarca roman kahramanı var, derdiyle dertlendiğim. Sessiz Ev'in, Dünya Ağrısı'nın, Kırmızı Pazartesi'nin, Kireç Ocağı'nın ve daha nicesinin yansıması değil mi yazma inadım.

Kenan Sarıalioğlu'nun şiirinde çok sık kullandığı hayvan imgesi yalnız dünyalarımızı başka gözle görmeme, kavramamı derinleştiriyor. Şeref Bilsel'in, Gökçenur Ç'nin, Çiğdem Sezer'in birçok şiiri ruhumdaki müziğe odaklanmamı kolaylaştırıyor.

trak_3 Yeni eseriniz "Trak" çıktı, hayırlı olsun. Bir arayış, unutuş ve hatırlayış romanı diyebiliriz Trak için sanırım. Siz nasıl tanımlarsınız Trak'ı?

Trak benim için bir "mesafe" romanı. İnsanın kendiyle, çevresiyle, yaşamla kurduğu bağı sorguladığım bir metin. Bazı sahneler sizi çok etkiler ve hep hatırlarsınız. Bir kadının ayrıldığı adamdan sonra onu fotoğraflarından çıkarışı, ölü fotoğraflarının üstüne kapatılan örtü, koparılmayan takvim yaprakları. Bir kız çocuğunun sevilmeyi bilmediği için omzuna dokunan el yüzünden irkilmesi. Her bir sahnenin yansıması başka türlü. Trak'ın anlatıcısı hayatını anlamlandıracak sözcüklerin izini sürüyor. Yeryüzünde girebileceği bir fotoğraf karesi bulma umudunu taşıyor yüreğinde. Elbette unutmak istedikleriyle, hafızasından yitip gitmesin istekleri arasında salınıp duruyor.

Trak'ta "Geçmiş arkamızdan bir at gibi yavaş yavaş gelir" diyorsunuz. Şiirlerinizde de öykülerinizde de zaman zaman geçmiş, çocukluk ve hatıralar temalarını işliyorsunuz. Sizin için nedir geçmiş yahut çocukluk?

Geçmiş benim için gülümseler, atılan kahkahalar, yürünen yollar, kucaklaşmalar, bakılan manzaralar, tüten bir baca, suya ayaklarını sokak çocuk, cam parçaları, atılan taşlar, haritalar, kâğıt gemiler, ağaçlar, kuyu, yıkılan evler, kuşlar, gökyüzü, farklılıklar, gölgeler, sesler, fotoğraflar… Kimi tekil, kimi çoğul şeyler. Devirdiğiniz yıllar her şeyden sizi uzaklaştırır sanıyorsunuz ama öyle olmuyor. O yavaş yavaş sizi takip eden, sizi siz yapan şey. Alnınızdan okunan alışmanın alametleri.

Trak çok katmanlı kurgusuyla ustaca örülmüş bir roman. Metinler arasılık, geçmişe dönüşler çift zamanlı anlatımlar romanda dikkat çekiyor. Post modern bir roman diyebilir miyiz Trak için? Siz yazarken nasıl tasarladınız?

Matruşka bebekler gibi her epizotla başka zamanlara, olaylara, insanlara, duygulara açılan bir roman. Biçimsel olarak parçalardan bütüne ilerlemeyi seçtiğim bir metin. Bir büyüme ve dönüşüm hikâyesi. Kahramanım aracılığıyla insanın içine doğru yaptığı yolculuğa odaklanmaya çalıştım. Bir önceki romanım Ausgang'ın izinden giden, yavaş bir roman Trak. Çağın gürültü sesinin azaldığı ölçüde öze ulaşmanın, kendini duymanın mümkün olduğuna tanık bir çift göze dönüştürüyor bizi. Ne de olsa romanda da söylediğim gibi, "Göz ruhun dürbünüdür de, aklı olana ne demeli."


Yazar: Tuba YAVUZ - Yayın Tarihi: 27.12.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.12.2024 15:23
2199

Tuba YAVUZ Hakkında

Tuba YAVUZ

1982 yılında Erzincan’da doğdu. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra Ankara’da çeşitli kurumlarda çalıştı. 2008’den bu yana Edirne’de Milli Eğitimde öğretmen olarak görev yapmakta. İki çocuk annesi.

Türk Edebiyatı, Hece Öykü, Ihlamur, Balkan Türküsü, Poyraz gibi çeşitli dergilerde öyküleri yayımlandı.

Yayınlanmış Kitapları

- Sitare, Meserret Yayınları, 2014

Tuba YAVUZ ismine kayıtlı 53 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram