1930ʼlardan Bir Kitap Tanıtımı: Vazifemiz ❝Kamâlizm❞!

Bir sahne vaazı, tek kişilik ideolojik gösteri.
(Karakter kürsüde, elleri yukarıda, gözleri seyircide geziniyor)
Ey cemaat-i inkılap! Ey cemaat-i ihtilal! Ey devrim neferleri! Ey... (duraksar, gözlerini kısar) "Güve"ye güvenen...
(seyirciye döner)
Evet, "güve"! Yani... inanç. Güve yeni dilde inanmak demektir. Ama öyle bildiğiniz gibi değil. Bu kelime, 1930'ların dil laboratuvarından çıkma. 1930'ların dil laboratuvarı da öyle basit bir şey değildir ha! Neyse gelelim güveye. İnanç demekmiş. (Ama kulağa daha çok dolaptaki siyah kaşe bir paltoyu kemiren şey gibi gelmiyor mu? Yani kurtçuk.)
(Devam eder, sesini yükseltir)
"Savga"ya savaş diyen!
(durur, parmakla tahtaya yazar gibi yapar)
Sav-ga. Savaş. Ama bu da öyle bir savaş değil. Bu, kelimeyle yapılan savaş. Tüh kelime dedik. Neydi o, sözce. Sözcük. Harfe karşı harf. Köküne kadar ideolojik! Topla tüfekle değil bu savga. Tüfekle karanlığa ateş açıp ne vuracaksın? Bu savgada eskinin kör ve kara idrakine karşı… Tüh idrak demeyecektik… Anlak anlak… Anlamakla ilgili işte. Önceki olan her bir şeyle savgamız anlak boyutunda sonsuz sürecektir. Şimdi…
(Bir adım geri atar, gözlerini kısar)
"Genliğe" umut bağlayan münevver halkım!
(seyirciden biri mırıldanır: "Genlik ne?")
Ah, işte geldi o an! Genlik... refah demek. Ama bu refah, ekonomik değil. Bu, kelime refahı.
Yani dilde bolluk, anlamda kıtlık! Biz yine de refah demeyeceğiz, genlik diyeceğiz.
(Kitabı kaldırır, dramatik bir şekilde gösterir)
Bugün size bir kitaptan bahsedeceğim. Hayır, sıradan bir kitap değil bu. Bu bir kutsal metin! Bu bir ideolojik mecmua! Bu, Şeref Aykut'un kaleminden dökülen, 1936 tarihli, "Kamâlizm" adlı mübarek betiktir! Biz burada da mübarek demeyeceğiz, kutlu diyelim. Kutlu bir betiktir Şeref Aykut'un bu kitabı… Yani betiği. Kitap da kalktı artık. (Sinirli bir tavır takınır.) Kitap yok. Kitap artık yok. Olmayacak.
(Duraksar, "betik" kelimesini vurgular)
Betik demişken... Yani... kitap. Ama kutsal olanı. Ama ideolojik olanı. Ama yeni olanı. Yepyeni olanı. Ama... kimsenin okumadığı olanı!
(Sayfayı açar, okur gibi yapar)
"Kamâlizm, bir dindir ki onun en büyük ve ana sıfatlarından birisi de devrimci olmasıdır."
(ellerini açar, seyirciye döner)
Amin! Amin. Amin. Yani artık devrim yaparken secde edebiliriz. Nutuklar dua hükmündedir. Benim şu an yaptığım duadır. Amin deyin. Marşlar... ezan yerine geçer. Her yurttaş, bu dinin müminidir. Mümin öteki din içindi biz inanlı diyelim, kutlu kişi diyelim.
(Duraksar, "mümin" kelimesine tekrar gelir)
Mümin... Yani... inançlı kişi. Ama burada, ideolojiye inanan. Bir dine yani inanıma değil de… Kut diyelim. Kamalizme inanlı olan. Kelimeye yani sözcüğe tapan. Sözlüğü kıble yapan! Sözcüğün kıblesi gibi şeydir. Kutlu yani.
(Sayfa çevirir, gözleri büyür)
Bakınız, sayfa 120 başka başka meseleler de var. Yani sorun, sorun: "Devlet, vergiyi ancak ve ancak ulusun egemenliğine, yurdun bayındırlığına, yurttaşın güve ve genliğine sarf etmek üzere alır." İşte bunları idrak etmeliyiz. Yani anlak şeyi.
(durur, seyirciye döner, önemli bir aydınlanma yaşamış gibidir)
Güve... Genlik... Vergi... Bu cümle bir tür imtihan gibi yani sınav gibi. Anlayan yurttaş olur.
Anlamayanlar ise... Arap'a döner yüzünü, Arapça'ya döner! Müslümanlık inanına döner. Oysa Kamalizm yeni inan, yeni yurttaş, yeni vatan demek.
(Son sahneye gelir, sesini alçaltır)
Kamâlizm, sadece bir fikir değil, bir ritüeldir. Bu kitapta hepsi yazıyor. Her sayfası bir secde, her cümlesi bir kıraat, her kelimesi bir imtihandır. Tabi siz bu secde, kıraat falan kullanmayacaksınız. Biz okurlar, bu metni okurken gördünüz ya işte, kelimelerle, harsla, ekinle, inanla falan boğuşmakla kalmıyoruz. Aynı zamanda tarihle de boğuşuruz.
(Son kelimeyi vurgular)
Boğuşuruz... Ama kelimeyle. Ama anlamla. Ama... susuzlukla!
(Işıklar yavaşça kararır, karakter son kez seyirciye döner)
Kamâlizm, bir dindir. Biz onun inanlı müminleriyiz. Amin.
Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 26.09.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 26.09.2025 11:31