Dergi Soruşturması: Mehmet Şamil Baş

Sizin için dergi nedir?
Bir edebî ürün üç aşamadan oluşuyor. "Neden" yazdığımız, "nasıl" yazdığımız ve "sonuç" olarak yayınlanışı. Dergiler bu işin sonuç kısmıdır. Okurla müellifi buluşturan bir mecra… Elbette tüm ürünlerin bir kitaplaşma süreci var ama dergiler kitaptan önce edebiyatı tabir yerindeyse canlı yayınla sunar. Bu yüzden dergileri takip etmeden ve orada bulunmadan bir müellifin edebiyatın içinde olduğu düşünülemez. Aynı durum sahih okur için de geçerlidir.
Takip ettiğiniz dergiler hangileridir?
Ürünlerimi gönderdiğim dergileri aylık olarak mutlaka takip etmekle ve satın almakla birlikte ciddi bir dergi arşivine sahip olduğum için fırsat buldukça eski dergilerden de istifade ediyorum. Sanırım burada hâlen ürün yayınladığım iki derginin ismini belirtmekle iktifa edeceğim: biri Yolcu diğeri ise Söğüt.
Hangi dergilerde yazdınız ve ilk eseriniz hangi dergide yayınlandı?
Yazdığım dergiler arasında hatırladıklarım Yedi İklim, Kırağı, Şehrengiz, Düş Çınarı, Kırklar, Kırknar, Sühan, Ardıç, Kertenkele, Lika, Kum Yazıları, Okuntu, Tekne, Hayal, Tasfiye, İstanbul Bir Nokta, Gerçek Hayat, Cümle, Sonsuzluk ve Birgün, Aralık, Kafdağı, Tasavvur, Taşra Edebiyat, Reyhan, Yol Düşleri, Lacivert Sanat, Ay Vakti, Zemheri Edebiyat, Ada, Dil ve Edebiyat, Aşkın e-Hali, Buruciye Edebiyat, Mağrib, Az Edebiyat, Yolcu, Diyanet, Keşke, Mor Taka, Şiâr, İtibar ve son olarak Söğüt.
Esasında ilk şiirim henüz yayınlanmadı. Ancak yayınladığım ilk şiirim lisede 1995 yılında Ahenk dergisindedir. Edebiyat dergileri bağlamında sanırım bu sorunun cevabı 1996 yılında Kırağı dergisi olacaktır. Çok fazla dergide göründüm. Aslında bu okurun bizi takip etmesi açısından sıkıntılı bir durum. Ne var ki yazdığım çoğu derginin kapanmış olması işin farklı bir boyutu.
Yazarlık sürecinde dergilerin yeri hakkında neler söylersiniz?
Salonda yemek pişirenlerden değiliz ve bunu da hoş karşılayamıyorum. Dergilerin mutfağı edebiyat lezzetini tatmak ve yetişmek için en iyi mekânlardır. Hem lise dergisi hem lisans dergisi hem edebiyat dergisi hem de hakemli dergilerin yayın kurullarında bulundum. Kiminde editör koltuğunda sabahladım. Her birinden farklı bir tecrübe kazandığımı söyleyebilirim. Yayın kurulu işlerliği olan, tek bir ismin himayesinde ve otoritesinde çıkmayan edebiyat dergilerinin edebiyatımız için kritik eşikler sunacağı kanaatini taşıdım hep. Hakemli dergilerdeki hakemin rolünü edebiyat dergilerinde yayın kurullarının yapabilmesinin o derginin ciddiyetini yücelttiğini ve bir mektep seviyesine çıkarttığını düşünüyorum. Ancak burada uzakta olanlar için ciddi yazışma trafiği gerekiyor ya da bu durum eleştirel bakış açısıyla dergiyi okuyarak üslubunuzda yenilenmeye ve onu pekiştirme gayretine sizi sevk ediyor.
Türkiye'deki genel dergicilik hakkında neler söylersiniz?
Çok iyi işler olmakla birlikte üretme eyleminin yayınlama aşamasına dönüşmesinde bazı sıkıntılarımız var. Edebiyat dergilerinin çeşitliliği her zaman için bir kazanımdır ancak eline dergi çıkarma imkânı geçirenin edebiyatın iktidarını eline geçirmiş havası estirmesinden, kendinden ve ekibinden başkasını yazar-şair kabul etmemesinden, o üstten bakıştan, o görmezden gelişlerden, çeşmenin başında bulunuştan, sürekli ve yoran bir benmerkezcilikten ciddi anlamda sıkıldık. Bu bizi iyi bir yere götürmüyor ve götürmeyecek.
Sosyal medyanın edebiyat dergilerine tanınırlık ve ulaşılabilirlik açısından ciddi bir katkısı oldu ancak aynı sosyal medya mekânının sahte yücelikler için de kullanıldığını görmek zamana ve popülariteye oynadığımızı gösteriyor. Övdükçe övülüş, yerdikçe yeriliş... Sen bana, ben sana. Dergicilik bu değil. Edebiyat dergilerinden, editörlerinden, yayın kurullarından, yazarlarından ve okurlarından bu bağlamda daha saf ve daha sağlam bir ciddiyet beklemek hakkımızdır. Örneğin hakkını veremediği bir dosya konusunu yegâne kaynak dosya olarak gösteriyor olmaya akademisyenler ciddi anlamda gülüyor. İmlâdan haberi yokken imlâ dersi vermek gibi. Hulâsâ, gerek editörü gerek yazarı gerek okuru olarak bir şekilde bağ kurduğumuz dergiyi diğer dergilere üstün saymak ve bunu iktidârî bir yapı olarak kullanmak dergiciliğe zarar veriyor. Kamaralarımız farklı yerlerinde olsa da hatta kameralarımız farklı yerleri çekiyor olsa da hepimiz aynı gemide yayın rotasına doğru ilerliyoruz.
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Metne değil söyleyene baktığımız için esasta zor olsa da bir dergide tüm yazıları isimsiz yayınlamak, isimleri bir sonraki sayıda ya da derginin en sonunda topluca yayınlamak, ismi değil ürünü öne çıkarmak nasıl bir etki bırakırdı acaba? Böyle bir derginin de çıkması gerek.
Teşekkürler.
Kısa Özgeçmiş:
1977, Trabzon doğumlu. KTÜ Rize İlâhiyat Fakültesi mezunu. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk İslâm Edebiyatı alanında akademisyen. Yüksek Lisansını "Aşkî Mustafa Efendi'nin Vahdetnâme Mesnevîsi" üzerine (DEÜ-2007); doktorasını "Ömer Hulûsî ve Dîvânı" üzerine İzmir'de yaptı (DEÜ-2013). Bayrak Fm'de beş yıl şiir programı hazırlayıp sundu. Pek çok şiiri ödüllendirildi. Alanında yayınlanmış makaleleri, ansiklopedi maddeleri, kitap içi bölümleri ve Osmanlı Türkçesi çevirileri yanında yayınlanmış kitapları bulunmaktadır. Fırsat buldukça "Şiir Usûlü" ders-etkinlikleri yapıyor.
Gönülden Gelen Seda (şiir, 1995); Posta Kodu AŞK (mektup, 2008): Kırk Kanatlı Bahçe (şiir, 2012); Beni Merak Et Çünkü İyiyim (şiir, 2014); Aydınlı Bir Uşşâkî Şeyhi Ömer Hulûsî ve Dîvân'ı (araştırma, 2014); Osmanlı Türkçesi Okuma-Yazma Kılavuzu (editör: araştırma, 2016); Şâirân Osmanlı Türkçesiyle Günümüz Türk Şiiri Atlası (editör, antoloji, 2018); Sesimin Avlusunda (şiir, 2017); Ahlakî Sorunlar Gençlik ve Değerler Eğitimi (editör, araştırma 2019)
Yazar: Kitaphaber - Yayın Tarihi: 28.08.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.11.2021 12:44