Günümüzün Anlatıcıları: Merve Çakır İle Konuştuk

Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?
Beni yazmaya yönelten şey evimizdeki kitaplardı. Kitaplığın karşısına geçip hayran hayran izlerdim kitapları çocukken. Sonra ben de yazmak istedim. Birileri yazabilmişse ben de yazabilirim diye düşünüyordum. Şartlar sağ olsun yani. Eğer kitaplarla çok erken yaşta tanışmamış olsaydım hiç yazmak istemeyecektim belki, bilmiyorum.
Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?
İnsan eksiktir, kusurludur. Fakat kutsalda eksiklik, kusur yoktur. Dolayısıyla anlatının kutsal bir yanı olduğunu düşünmüyorum. İnsan elinden çıkan herhangi bir şey kutsal olamaz.
Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?
Hayır, kurmaca şeyler yazıyoruz neticede. Hikâyenin belli başlı gereklilikleri vardır evet ama bunlar çok temel şeylerdir. Ortada bir "hikâye" olması gibi mesela. Fakat genel manada kurmaca yazmanın bir kuralı olduğunu düşünmüyorum.
Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Edebiyat dergilerinde görünüyorum, hatta hâlihazırda Olağan Hikâye dergisinin yayın kurulundayım. Herkes dergilerde görünmeli diyemem ama görünmenin özellikle yazmaya yeni başlayanlar için faydalı olduğunu düşünüyorum. Bugün pek çok edebiyat dergisi çıkıyor malumunuz. İçlerinde gerçekten güzel işler yapanlar var, ben de keyifle takip ediyorum. Hepsinin yolu açık olsun.
Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?
Yazarken karşımda yazdığım karakter dışında kimse olmuyor genelde. Onun yaşadığı hemen hemen her şey gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyor.
Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?
Öykü yazmak için en haklı nedenim dünyayla derdimin olması. Yazmasaydım da hiçbir şey olmazdı, yaşardım bir şekilde ama muhtemelen şimdikinden daha mutsuz olurdum, belki biraz da eksik hissederdim. Her zaman olmasa da zaman zaman.
Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?
Böyle bir deneyim yaşayanlar olabilir, ben de inanmıyorum diyemem ama böyle bir şey yaşamadım.
Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?
Benim yarışım kendimle daima. O yüzden geçmek istediğim tek kişi en son öyküsünü yazan Merve. Onun yazdığının daha iyisini yazmak için uğraşıyorum daima. Ama pek çok yönden imrendiğim isimler var tabii.
Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?
Konuşurken, yazarken hikâye de diyorum öykü de. Kelime kullanımı anlamında benim için bir fark yok. Ama tür ayrımına gelecek olursak hiçbir şey anlatmayan, birtakım süslü sözcüklerden oluşan, şiir mi hikâye mi olduğu belli olmayan metinlere öykü deniyorsa o zaman aslolanın hikâye olduğunu söylemek gerekiyor.
Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?
İyi bir okur olmak için çabalıyorum. Dergileri ve yeni çıkan kitapları da mümkün mertebe takip ediyorum. Son zamanlarda Fatma İçyer'in Teyzeler ve Maymunlar'ını, Kadir Daniş'in Belki de Yanlış Bir Leyla'sını, Sema Bayar'ın Vakitsiz Ölüler Yurdu'nu ve Gökhan Yılmaz'ın Boşlukdikeni'ni severek okudum. Herkese tavsiye ederim.
Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 24.08.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.08.2023 09:17