Viyana’da Kahve Zamanı

Buket ÇOKYİĞİT yazdı...
Seyahatleriniz sırasında en zevk aldığınız şey nedir diye sorsam kaç kişi bir kafede oturup bir şeyler içip pasta yemek der acaba. Benim için sıralamanın başında gelen bir durumdur bu. Herkes tarafından tercih edilen bir şehirde, yine herkes tarafından çokça ziyaret edilen kafelerden tutun da kıyıda köşede kalmış, yalnızca o mahallenin müdavimlerini ağırlayan küçük işletmelerin büyük performanslarına kadar tümü ilgi çekicidir benim için. Bir şehre gezmeye gittiysem mutlaka bir pastanede soluklanır, etrafta koşturan insanları seyreder, kulağıma çalınan sesleri dinler ve kahvemi yudumlarım.
2012 yılında eşim ve kızımla şubat ayında bir haftalığına Viyana'ya gitmiştik. Şehir mimari yapısı, müzeleri, parkları, tiyatrosu, tarihiyle oldukça zengin bir şehir. Farklı farklı konular ışığında Viyana'yı uzun uzun anlatabilirim. Ama bu yazımda enfes pastalarını, ünlü kahvesini yazmak istiyorum.
Sevgi Soysal, Tante Rosa ' da şöyle der: "Bir kahveye girdi. Strudel. Yağmur yağdı mı strudel yemek bir kahvede, vallahi hayat güzel...."
Viyana'da olup strudel yemeden, yanında melange içmeden, hele sachertorte'nin tadın bakmadan olmaz. Yapılan seyahatlerin en güzel tarafı belki de, uzun yürüyüşlerin sonunda ya da arasında küçük bir mola verip kahve içip yorgunluk atmak. Kahveyi tek başına içmeyi sevmem, en azından çikolata olmalı yanında. Hele Viyana gibi bir yerde olup o muhteşem pastalarını tatmadan dönmek hiç olmaz.
Avusturya pastacılık alanında isim yapmış bir ülke, Sacher ismiyle ürettikleri pastalar Cafe Sacher olarak tüm ülkeye yayılmış. Sacher Otel de en meşhur otelleri.. Şehri gezerken yorulan ayaklarınızı Cafe Sacher'de oturup kahvemizi yudumlayarak ve enfes Sacher pastadan yiyerek dinlendirip, klasik müziğin o hoş tınısıyla da rahatlayabilirsiniz.. Biz de Viyana'da olduğumuz bir gece oradaydık.
İçerisi tıklım tıklım doluydu. Kasabada yaşayan biri olarak kafelerdeki bu şehir kalabalığını severim. İçeriye girmek için bekleyen insanlar kapıda kuyruk yapmıştı. Bu tarihi kafede bir kahve içmek için bekleyen onlarca turistten biri de bizdik. Hızlıca sıra gelmişti neyse ki.
İçeriye girdiğimiz de garson kız yanımıza gelerek burasının yalnızca otel müşterilerine ait olduğunu söyledi. Biraz daha durup etrafa bakmaya başladık, canım çok sıkılmıştı olanlara. O saate kadar uzun uzun Viyana sokaklarında yürümüş, yorgunluğumuzu özellikle bu kafede gidereceğimiz hayallerini kurmuştum. Kız bize acıdığından mıdır bilmiyorum, bir yerin boşaldığını söyleyip kalabalığın içine aldı. Biraz sonra cam kenarı, kafenin en güzel köşesinde mum ışığında oturuyorduk. John Lennon gibi birçok ünlünün ziyaret ettiği kafe de tabi ki bir sachertorte yenir yanında da Melange kahve içilirdi.
Sacher Torte 1832 yılında Franz Sacher tarafından yapılmış. Kekin dışı çikolata ile kaplı ve arasında kayısı marmeladı var. Geleneksel olarak yanında whipped cream (krem şanti) ile sunuluyor. Sacher Torte'nin yanında Wiener Melange (coffee with milk) içilmesi tavsiye ediliyor. Servis edilen her dilim kekin üzerinde bir adet Sacher yazan çikolata var.
Diğer günlerde ise farklı mekânlarda oturduk. Bunların biri Cafe Hawelka. Yine Viyana'nın yıldızlı kafelerinden biri. 1930 yılından beri işletilen bu ünlü kafe şehir merkezindeki konumuyla birçok insanın uğrak noktası.
İhtişamlı dekoru, kendinizi sarayda gibi hissettiren yönüyle içinde devamlı çalan klasik müzikle sizi gerçekten Viyana'da hissettiren Cafe Central başka bir gün anılarımızda başköşeye yerleşti. Bir masaya oturup kahvemizi ısmarladığımız zaman gözlerimi kapattım, derin bir nefes alıp Allah'ım gerçek mi bu? dediğimi hatırlıyorum. Bir zamanlar Lenin, Troçki hatta Freud tarafından sıkça ziyaret edilen mekân olması sizi daha çok hayallere sürüklüyor. Bazı müzelere de yakın olması sebebiyle gezi rotanızda önemli bir durak olabilir.
Rivayete göre 17. yüzyılda Viyana'dan çekilen Türkler kahve çuvallarını burada bırakmış. Kahveye alışan Viyanalılar zamanla özgün bir kafe-pastane kültürü yaratmış. Bugün Viyana'nın dört bir köşesinde birbirinden zarif pastaneler var. Çoğunluğu çok eski olan yüksek tavanlı bu mekânlar, antika mobilyaları, tabloları ve avizeleriyle gerçekten çok şık pastaneler. Meşhur turtaları ise uzak coğrafyalardan bile müşteri topluyor. Kraliyet döneminden izler taşıyan Viyana pastaneleri sanatçı, yazar ve müzisyenlerin de buluşma yeri. Bu mekânların müdavimlerinden biri olan ünlü yazar Stefan Zweig bu kültürü şöyle özetliyor: "Viyana kahvehaneleri, benzeri olmayan enstitülerdir, demokrasi kulüpleridir, öğrenme ve aydınlanma yerleridir."
Şimdiki durağımız meşhur Cafe Demel... Cafe Demel, Viyana'nın 1786 Yılından beri hizmet veren, yapısı günümüze kadar korunmuş en popüler kafelerinden biri. Gitmeden önce yaptığım araştırmada burada da Appel Strudel ve Sachertorte yemeden dönmemek gerektiğini okumuştum. Appel Strudel, bizim elmalı turta lezzetinde elma ve tarçın karışımından oluşan ve kendi ince hamurunda sarılı bir lezzet. Demel Cafe'nin en tatlı yanı siz kahvenizi içip tatlınızı yerken camlı paravanın ardından mutfakta çalışan şefleri ve yaptıkları eserleri seyredebiliyorsunuz. İmparatorluğun pastacısı olarak da bilinen mekânın ilk katında çikolata ve pasta yapımını seyredip kahvelerimizi sipariş verdik.
Bir hafta boyunca uzun yürüyüşler yaptığımız, müzelere girip çıktığımız bu zaman boyunca da oldukça yorulduğumuz Viyana gezimizde dinlenme duraklarını anlatmak istedim. Viyana gezmek dolaşmak, kendinizi tanımak için eşsiz deneyimler sunan, nadide şehirlerden biri. Bu şehri durup dinlenerek, tadını çıkartarak gezmek ise ancak bahsettiğimiz üzere kafeleri ve dinlence mekânlarında soluklanarak mümkün olacaktır.
Yazar: Pelin YİĞİT - Yayın Tarihi: 07.02.2022 11:38 - Güncelleme Tarihi: 01.09.2022 15:48