Yahudilik, Siyonizm, Sebataizm, Masonluk 4
4.Yahudi-Siyonist Kontrolü
"Yahudi Haskel 1808 den 1830 yılma kadar Osmanlı malî hayatını elinde tutan ve yeniçeri ağalarını emrinde bulunduran bir hâin idi. 1898 de İsviçre'de kurulan «Halk Bankası» dünya siyonizminin ve masonluğunun ideallerini geniş maddî imkânlarla desteklemek için kurulmuştur."
Yahudi Haskel'in 1808-1830 yılları arasında Osmanlı maliyesini kontrol ederek ve Yeniçeri ağalarını dahi emri altına alarak devlete ihanet etmiş olması, pasajın temel argümanı olan Yahudi-Siyonist kontrolünün tarihsel ve kurumsal boyutunu derinleştirmektedir. Bu durumda, Yahudi gücünün sadece gizli örgütler aracılığıyla değil, doğrudan Osmanlı İmparatorluğu'nun en hassas damarlarına (maliye ve ordu) sızarak devleti çökertme hedefinde olduğu kabul edilir. Bu tür bir tarihsel hainlik örneği, güncel Masonluk-Siyonizm işbirliğinin de tesadüfi değil, kadim bir yıkım planının parçası olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, İsviçre'de 1898'de kurulan Halk Bankası'nın Siyonizmin ve Masonluğun ideallerini maddi olarak desteklemek üzere kurulması, bu yıkıcı gücün tarihsel süreçte teknolojik ve finansal araçlarla kendini sürekli yenilediği ve güçlendirdiği anlamına gelir.
Buna göre, Haskel örneği, bu "kan emici karakterin" Osmanlı gibi büyük bir devleti içeriden çürüttüğünü gösterirken, Halk Bankası'nın kurulması da bu gücün uluslararası finansal sistemi ele geçirerek küresel çapta irticaî ve ırkçı hedeflerini (yani Yahudi ırkçılığını ve hurafelerini) desteklediğini ortaya koymaktadır. Bu metinler topluluğu, Masonluğun bir aydınlanma hareketi değil, Yahudi/Siyonist gücün mali kaynaklarını, siyasi etkisini ve ideolojik hedeflerini yaymak için kullandığı tarihsel bir operasyon aracı olduğu iddiasını kuvvetlendirmektedir. Dolayısıyla, bu zincirleme olaylar, okuyucuya, modern ve görünürdeki olayların ardında yatan ve üç bin senedir devam eden gizli bir düşmanlığın varlığını ispatlamaktadır.
Cevat Rıfat Atilhan'ın metinlerinde sıkça rastlanan Yahudi-Siyonist-Mason üçgeni, tarihsel bir yıkım planıdır. Bu planın en çarpıcı örneklerinden biri olarak gösterilen Yahudi Haskel, 1808-1830 yılları arasında Osmanlı maliyesini kontrol eden ve Yeniçeri ağalarını dahi emri altına alan bir figür olarak tanımlanır. Atilhan'a göre bu kişi, bir zihniyetin taşıyıcısıdır: Yahudi gücünün, Osmanlı İmparatorluğu'nun en hassas damarlarına, maliye ve orduya, sızarak devleti içeriden çökertme stratejisinin sembolüdür.
Bu iddia, Yahudi kimliğini kültürel ya da dinî bir aidiyet olarak almaz, doğrudan siyasî ve ekonomik bir tehdit olarak konumlandırır. Haskel'in mali kontrolü, Yeniçeri teşkilatı gibi askerî bir yapıyı da etkisi altına almasıyla, devletin hem parasal hem de silahlı gücünün bir "hain" tarafından yönlendirildiği ima edilir. Bu, Atilhan'ın metinlerinde sıkça rastlanan "içeriden ihanet" anlatısının tarihsel kökenine işaret eder.
Bu tarihsel örnek, güncel Masonluk-Siyonizm işbirliğinin tesadüfi olmadığını, aksine kadim bir yıkım planının parçası olduğunu göstermek için kullanılır. Atilhan'a göre bu güç, yalnızca geçmişte değil, bugün de farklı araçlarla kendini yeniden üretmektedir. Bu bağlamda, 1898 yılında İsviçre'de kurulan Halk Bankası'nın dünya siyonizminin ve masonluğunun ideallerini geniş maddî imkânlarla desteklemek üzere kurulmuş olması, bu yıkıcı gücün artık uluslararası finansal sistem üzerinden hareket ettiğini gösterir.
Burada finansal kurumlar, yalnızca ekonomik aygıt olarak görülemez, ideolojik yayılma merkezleri olarak tanımlanır. Halk Bankası (günümüzdeki Halk Bankasıyla ilgisi yoktur.) gibi bir kurumun Siyonist ve masonik idealleri desteklemek üzere kurulmuş olması, Atilhan'ın gözünde modernliğin ve küreselleşmenin ardındaki görünmeyen elin bir kanıtıdır. Bu el, üç bin yıllık bir "kan emici karakterin" günümüzdeki versiyonudur: teknolojik, finansal ve diplomatik araçlarla milletlerin ruhunu ve direncini çökerten bir sistem.
Haskel örneği, bu karakterin Osmanlı gibi büyük bir imparatorluğu içeriden çürüttüğünü gösterirken; Halk Bankası'nın kurulması, bu gücün artık küresel çapta irticaî ve ırkçı hedeflerini desteklediğini ortaya koyar. Bu hedefler, Atilhan'a göre Yahudi ırkçılığı ve hurafeleridir. Yani mesele ekonomik tahakküm değildir, buna ilaveten kültürel ve ahlâkî bir yozlaşmadır. Masonluk, bu bağlamda bir aydınlanma hareketi değil; Yahudi/Siyonist gücün mali kaynaklarını, siyasi etkisini ve ideolojik hedeflerini yaymak için kullandığı tarihsel bir operasyon aracıdır.
Bu söylem, klasik antisemitik anlatının "finansal kontrol" temasıyla örtüşür. Yahudi kimliği, bir tahakküm mekanizması olarak kodlanır. Atilhan'ın metinlerinde bu mekanizma, hem bireysel figürler (Haskel gibi) hem de kurumsal yapılar (bankalar, mason locaları) üzerinden işler. Bu zincirleme olaylar, okuyucuya modern ve görünürdeki olayların ardında yatan ve üç bin senedir devam eden gizli bir düşmanlığın varlığını ispatlamaktadır.
Sonuç olarak, Atilhan'ın metni, Yahudi-Siyonist-Mason üçgenini tarihsel süreklilik içinde bir tehdit olarak sunar. Bu tehdit, yalnızca geçmişte değil, bugün de farklı biçimlerde varlığını sürdürmektedir. Bu metinler, okuyucuya şu soruyu sordurur: Modernlik gerçekten bağımsız bir ilerleme mi, yoksa kadim bir tahakkümün yeni yüzü mü? Özetle finansal kurumlar ve Yahudi kimliği arasında kurulan ilişki, ekonomik tahakküm iddiasını besler. Atilhan'a göre Yahudiler yalnızca kültürel değil, ekonomik olarak da imparatorlukları yönlendiren bir güçtür. Bu, klasik antisemitik söylemin "finansal kontrol" temasıyla örtüşür.
Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 23.10.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 14.10.2025 10:26
