Büyük Engisizyoncu, Edebiyat, Misafir Köşesi

Büyük Engisizyoncu yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Büyük Engisizyoncu

21.02.2023 09:00 - Misafir Köşesi
Büyük Engisizyoncu

Ayşe Altıntaş yazdı...

Dostoyevski'nin hayata veda etmeden üç ay önce tamamladığı, yaklaşık dört yüz bin kelimelik dev romanı "Karamazov Kardeşler" yazarlık yaşamı boyunca değindiği temaların işlendiği, dramatik olaylarla bezenmiş bir düşünce romanı, bir başyapıttır.

Dostoyevski'nin hayatından pek çok izler taşıyan bu roman hem bir aile dramı, hem bir cinayet romanı, hem de eşsiz bir felsefi metin olarak nitelendirilebilir. Okuru adeta 19. yüzyıl Rusya'sına götüren bu dev eser, edebiyat kadar psikolojide de özel bir yer edinmiştir. Nitekim Stefan Zweig, "Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dovstoyevski" isimli kitabında, şöyle söylemiştir: "Dostoyevski bilinçdışının yeraltı dünyasına doktorlardan, hukukçulardan, suç uzmanlarından ve psikologlardan daha derin bir şekilde sokulmuştur".

Dostoyevski'nin eserlerinde, öncesinde hiçbir yazarda rastlamadığımız bir yoğunlukta, derin psikolojik tespitler ve insan davranışlarına ilişkin ayrıntılı yorumlar görürüz. O hiç kimsenin yapamadığı ölçüde insan dünyasının derinliklerine inmeyi ustalıkla başarmış, deyim yerindeyse insanın karanlık yanını aşikâr etmiştir. İşte bu nedenle birçok psikoloji tezinde ve kitabında eserleri inceleme konusu olmuştur.

İç çatışmaların ve günahların gizli derinliklerinde dolaşan Dostoyevski'nin, en son ve en iyi yapıtlarından biri olan "Karamazov Kardeşler" de dört kardeşle, toprak sahibi olan yaşlı babaları Fyodor Pavlovoviç Karamazov'un aralarında geçen anlaşmazlıklar usta bir dille anlatılmaktadır. Baba Karamazov'un, "Duygusal Dimitri", "Entelektüel İvan", "Gizemli Alyoşa" ve "Gayrimeşru Oğul Smerdiyakov" adlarında dört oğlu bulunmaktadır. Karamazov kardeşlerin hepsi de kendine özgü karakter özelliklerine sahip olmalarının yanı sıra arzuları bakımından da birbirlerinden farklılaşmaktadır. Dimitri bedeni, İvan aklı, Alyoşa ise ruhu temsil etmektedir.

Onun eserlerinin büyük çoğunluğu fikirler ve ideolojiler üzerine inşa edilmiştir. Ne var ki bir fikrin sanatsal temsilinde aslolan didaktikliğe düşmemektir. Bir fikri desteklemek için, diğer tüm fikirleri eleştirmek, birini yüceltmek ve birini yermek bir eserde sanatsal temsili zedeler. Elbette diğer fikirlerle yeni fikir çatışır ama bu takdim monolojik değil diyalojik olur. Onun yaptığı da hayatın içindeki fikirleri farklı anlayışlarla test ettirmek, karşı karşıya getirmektir. Fikirler romana girdiğinde tartışılmaz gerçekler olarak değil, sanatsal bir nesne olmak için çırpınan değerler olarak var olurlar. Kahramanların ileri sürdüğü aforizmalar, uzun manifestolar, karşıt düşüncelerle kırılıp, dökülüp sanatsal manzarayı tamamlar. Onun tercih ettiği İsa'ya bağlılık, Hristiyanlık düşüncesine sadakat temaları her ne kadar eleştiri oklarını üzerine çekse de bu düşüncelerin sanatsal manzarası her şeyden önemlidir. Bütün bunları ise diyalog aracılığıyla yapar. Bu durum edebî metnin temel işlevlerinden biridir onun için. Dostoyevski'nin romanlarında her şey diyalojik bir karşıtlığa yönelir. Diğer her şey birer araçtır. Tek bir ses hiçbir şeyi sona erdirmez, hiçbir şeyi çözmez. Hayatın, varoluşun asgari ölçütü iki sestir.

André Gide bu ele avuca gelmez, bir kalıba sokulmaz yazarı şöyle tarif etmiştir: "Gelenekçi olmaksızın tutucu, Çarcı ama demokrat, Roma Katolik'i olmaksızın Hıristiyan, ilerici olmaksızın özgürlükçü olan Dostoyevski, kendisinden nasıl yararlanılacağı bilinmeyen bir insan olarak kalmaktadır." Ülkesinde de maalesef aynı kaderi yaşar. Onun amacı ülkesini bir görüş etrafında birleştirmek olsa da ancak ölümüne yakın bunu gerçekleştirebilmiştir. Ama kitapları hâlen benzer serüvenini sürdürmektedir.

Budala'daki Nastasya Filippovna, Ecinniler'deki Nicholas Stavrogin ve Kirilov, Karamazov Kardeşler'deki İvan Karamazov gibi karakterlerde, Dostoyevski inanılmaz bir yaratıcı hüner ve dramatik kudretle, hür iradenin delâlet ettiği tahripkârlığı teşhir etmiştir. Nicholas Stavrogin son haddine kadar hürriyet içinde yaşamaya muvaffak olur, korkuyu yener, ahlâkî prensiplere ve halkın bakış açısına aldırış etmez fakat onun hikâyesi intihar ile son bulur.

Kirilov, mutlak hürriyetin mantıkî neticelerini dehşet verici bir açıklıkla sezer ve bu mantığın zarurî bir neticesi olarak kendini öldürür. Hürriyet, hayatı mahvetmesi mümkün olan yegâne netice değildir. Zira hayat veren bir hürriyet de vardır. Dostoyevski, Suç ve Ceza'nın Raskalnikov'unda ve Budala'nın Prens Miyshkin'inde müphem bir başarıyla ve en ziyade muvaffak olduğu Karamazov Kardeşler'deki Alyoşa ve Zosima Baba tipleriyle, "hayata kavuşturan hürriyeti" cisimleştirmeye çalışmıştır.

Dostoyevski Hürriyetin bu iki çeşidini "Büyük Engizisyoncu'nun Menkıbesi"ndeki Büyük Engizisyoncu ve İsa şahsiyetlerinde tam manasıyla cisimleştirmiş ve birbiriyle mücadele halinde tasvir etmiştir. Karamazov Kardeşler'deki bu pasaj, bugüne kadar yazılmış nesir edebiyatının en büyük parçalarından biridir. İsa'nın hürriyeti, rasyonel ispatın teminatıdır. Mucizelerin yahut kalabalığın desteği olmaksızın, yalnızlık içindeki endişeli bir insan tarafından verilen duygu dolu bir mücadeledir. Kayıtsız şartsız, sadakat ve iman tezahürüdür. Büyük Engizisyoncu'nun hürriyet anlayışı ise, en cazip formu içinde takdim olunmuş, üstün iradenin hürriyetidir. Büyük Engizisyoncu, insanı sever, her ne kadar onun zayıf olduğunu bilse de onu ruhî ve maddî bakımdan rahatlatmak için çalışır.

Dostoyevski, Büyük Engizisyoncu'nun İsa'ya ve onun hürriyet anlayışına karşı yürüttüğü mantığı o kadar kuvvetli bir şekilde dramatize etmiştir ki İsa'nın mı, yoksa Büyük Engizisyoncu'nun mu haklı olduğu hususunda tenkidî görüş ikiye bölünmüştür. Şüphesiz Dostoyevski, İsa'nın yanındadır ancak her okuyucunun hür ve endişeli bir yalnızlık içinde hangisini tercih edeceğine kendisinin karar vermesini istemiştir.

'Büyük Engizisyoncu' hikâyesine Lionel Trilling'in yazdığı tefsirde, "Büyük Engizisyoncu" kadar modern şuura tesir etmiş veya insan kaderine dair her nevi spekülasyona bu kadar müsait olmuş, başka hiçbir edebî eserin bulunmadığını söylemektedir. Dostoyevski son derece cüretli bir biçimde, modern zihniyeti meşgul eden iki büyük kavramı, bir yanda hürriyeti diğer yanda emniyet ve mutluluğu karşı karşıya getirmiş. Bu kavramları iki insan karakterinde görünür hale getirmiştir. Hikâyedeki bütün konuşmaları yapan şahıs, otoritesini bize, sadece çok yaşlı, güçlü ve akıllı olduğu için empoze etmiyor, bilâkis o şeytanı ve hiç konuşmayan diğer şahıs ise ulûhiyeti temsil ediyor. Başka hiçbir modern yaklaşımla ilerleyen edebî eser insan kaderi üzerinde bu kadar heybetli münasebetler çerçevesinde spekülasyon yapmamıştır.

İnsan iyi ve kötü hakkındaki ayrımın ve bunlar arasında bir tercih yapma ıstırabının ve yanlış seçim yapmanın doğuracağı neticelerin ağırlığını taşımadıkça tam bir insan sayılamaz. Büyük Engizisyoncu, insanın mutluluk için hürriyetini feda etmesinden bahsediyor ve bilhassa iyi ve kötüyü bilme ve bunlar arasında, acı çekerek de olsa, bir tercih yapabilme hürriyetini kastediyor. Onun yeryüzü cennetinin bütün gayesi, hürriyetin doğurduğu ıstıraplardan insanı kurtarmaktır.

Dostoyevski, hürriyetten vazgeçmeyi reddetmekten daha fazlasını bekliyor. Bir devletin, halkının maddî refahı için attığı her adım ile o devletin halkının, pasifliğe, bağımlılığa ve ruhî tükenmeye daha fazla yaklaşmış olduğunu ve bize sadece en aşırı uçları göstererek, vahşet içinde ruhî hürriyet ile birlikte bir hayat yahut 'cemiyet içinde bir köle hayatı, tercihini takdim ediyor.

Karamavoz Kardeşler
Dostoyevski
Çev: Nihal Yalaza Taluy
İş Bankası Yayınları
1008 Sayfa


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 21.02.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 23.02.2023 17:43
631

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1193 yazı bulunmaktadır.