Çağdaşlaşma Sancısı Üzerine Bir Roman, Edebiyat, Ülker GÜNDOĞDU

Çağdaşlaşma Sancısı Üzerine Bir Roman yazısını ve Ülker GÜNDOĞDU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Çağdaşlaşma Sancısı Üzerine Bir Roman

09.11.2020 09:00 - Ülker GÜNDOĞDU
Çağdaşlaşma Sancısı Üzerine Bir Roman

Her türlü hayatı, düşünce biçimini ve sanat yönelimlerini anlatan kitaplar, toplumsal değişim ve dönüşüme de ayna tutar. Toplumun yaşadığı değişim ve dönüşümü; eşyalar, şahıslar, kurumlar, mekânlar ve duygular üzerinden aktarırken, bunları ayrıntılar üzerinden konuşulur kılarlar. Bu eserlerden biri yazıldığı zamana ışık tutan Peyami Safa’nın Fatih Harbiye adlı eseridir.

Tramvay yolu gibi birbirine bağlanan ama bir biriyle bağdaşması/birleşmesi mümkün olmayan, fakat birbirini de olabildiğince besleyen kültür ve zihin gerilimi Fatih Harbiye adlı eser üzerinden kendini göstermektedir. Peyami Safa’nın toplumumuzun yaşadığı sancılarını ustaca yansıttığı bu eser, ilk basımını 1931 tarihinde yapmıştır. Bu güne kadar sayısız insanın elinde dolaşmış, elden ele dilden dile aktarılmış, üzerinde yoğun bir şekilde durulan bir eser olmuştur. Toplumsal olarak bir yaraya temas eden eser, Peyami Safa’nın dil bilinciyle, dikkat ve rikkati sayesinde yeni nesillere Türkçe’nin zenginliğini gösterirken, ele aldığı konu bağlamında da toplumsal bir gerçekliğe ayna tutmaktadır. Peyami Safa, dertli bir insan olarak belirginlik kazanır, toplumsal meseleler, yaşanan değişim ve dönüşümler, zihinsel ve kültürel durumların sorgulanması ve özellikle dönemin insanın psikolojik durumları, ilgi alanlarını oluşturur. Bu bakımdan eksikliğini gördüğü alanlarda kendi kendisini yetiştirmiş bir dehâdır o. Sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık ile romanlarını oluşturan Peyami Safa, romanlarında olaydan çok tahlile önem vermiştir.

Fatih Harbiye’nin Odak Noktası

Medeniyet fikri bir kültür meselesi olarak anlaşılmamalı. Hakiki gelişme, kültür sahibi ve ideal sahibi olmakta yatmaktadır. Fantezi düşkünü olanlar, sadece hayalden beslenenler hakikat karşısında aldanırlar. Çünkü hayal, görünenlerden yola çıkarak kurgulanan bir oluşumdur. Kültür; bir medeniyetin dünya üzerinde bıraktığı izlerin toplamıdır. Bu olgunun oluşabilmesi için, değerler, inançlar, yaşantı koşulları, dünyayı algılama biçimleri etkilidir. Bizler doğulu bir toplum olarak İslam Medeniyet Havzası içerisinde kendini bulmuş bir milletiz. Batı kültürüne gözü kapalı girmemiz elbette beklenemez. Kendi kültürel ve milli manevi değerlerimiz bağlamında çeşitli unsurları yine bahsettiğimiz milli ve manevi değerlerimize çelişmeyecek şekilde dâhil edebiliriz. Peyami Safa da bu bağlamda, Şark ve Garp kültürlerinin mücadelesini ele alırken şuursuzluğun ve şekilciliğin üzerinde durmaktadır. Garbın bizi bizden daha iyi bildiğini ifade eden Peyami Safa, bizim asıl düşmanımızın bu yine “biz” olduğunu karakterler üzerinden değinerek açıklamaktadır. Bu yüzden Peyami Safa’nın eserleri, bir toplumsal tahlil örneği sunmaktadır.

Kültürlerin birbirleri ile olan mücadelesi yerleşmiş anlayış ve uygulamarın değişmesine yol açar. Peyami Safa’nın Fatih Harbiye adlı eserinde romanın satır aralarına gizlenen anlamlar insana ve onun geleceği ve mazisi ile ilgilidir. İnsanın değişimi takip ederek geliştiğini, fakat bu değişimlerin değer ve yargılarla çelişmemesi gerektiğini ortaya koyar. Dünya aldatıcı unsurlarla doludur, fakat gelecek, gözlerimiz önünde şekillenir, güzelliğin geçici olduğunu bilir yine de onu temaşa ederek hayale dalarız. Büyük eserler, büyüklüğünü yazarın gayretinden alır. Yazar, gayretin sanatkârıdır. Peyami Safa da büyük bir gayretle eserlerini “toplumsal bir mesaj” iletme kaygısıyla yazmıştır. İnsanı kemiren duyguların sebeplerine, derinliklerine, köklerine iner. Cemiyetteki çalkantıların kişileri nasıl etkilediğini tesbit etmeye çalışır. Batıya yönelişin, cemiyet ve aile üzerindeki tesirini işler. Gelenekçiliğin çağdaşlaşma ile mücadelesini ortaya koyar.. Medeniyetler arası çatışmanın babayı aynı dünyada bırakıp, çocuğu batıya çektiğini gösterir. Bunlar yazarın üstünde durduğu unsurlardır.

Bir Tahlil

Fatih Harbiye; bir devrin ve o devrin insanlarının bir tahlili niteliğinde olup betimlemeleriyle insanın, zaman, mekân ve eşya karşısındaki durumunu gözler önüne sermektedir: Gaz lambası, ihtiyar babası, dökülmüş sıvalar, eğilmiş korniş ve çatlamış eski atlas perdeler, yeni silinmiş küflü tahta kokuları arasında insan mes’ut olabildiğini görüyordu” (s.44) ifadesi bu durumun bir özeti niteliğindedir. Fakat romanın ana karakterlerinden biri olan Neriman’ın zaman, mekân ve yaşadığı durumlara eleştirel biçimde bakması, hatta nefret ve isyanla bakması o dönem insanlarının yaşamış olduğu durumun özeti niteliğindedir.

Kitabın Düşündürdüklerine Dair

Şark tembel, miskin, Garp çalışkan, kazanıyor, iyi yaşıyor görüntüsü ve algısı insanların zihine yerleşmiş durumdadır. Maneviyat ile zihin gayretine sahip Şark, vücut ile beden gayretine sahip Garp... Peyami Safa, aslında bir durum tespiti yaparak geri kalınmışlığın sorgulamasını yapar bu romanında. Şark neden yorgun? Şark, neden geride kalmış? Garp neden çalışkan ve ışıltılı, neden büyüleyici bir durumda.... Bunu sorgulamak, düşünmek ister ve okurları da bu eksene çağırır.

Medeniyet; gözlere cazip renklerden hitab eder. Gelişmek için kültür sahibi olunduğunda değişim ve çağdaşlaşma gerçekleşir. Kültür; gelişme için önemlidir ve dünya üzerinde bir iz bırakma derdidir. Kültürüne sahip çıkan millet, bu dünyada iz bırakır. Japonların çay seramonileri yüzyıllardır devam ediyor. Fakat bizlerin maalesef bu şekilde sürdürdüğümüz bir seramonimiz mevcut değil. Her ne kadar benzer olsa da çoğu uygulamalarımız artık dejenere olmuş durumdadır. Asırlardır söylenen türkülerimiz varken, pop müziğin şarkıları neden ertesi yıl unutuluyor.

Kültür, bir milletin asli unsurudur. Gerisi şekilciliğiyle kalır. İnsan, Şark ve Garp ile bütünleşerek kültürel zenginliğini geliştirip çağımıza bunu adapte edebilir. İnsanlığı ileriye taşıyacak olan bu bütünlüktür. Bilgiye ulaşmanın yolu nereden geçiyor ise insanlık o yoldan ilerleyerek kültürel zenginliğini geliştirebilir. Gazali, bize insanın merakından doğan harareti bilgi ile giderirken bilgiye susayıp bilgiye boğulalım mesajını şu sözleriyle bırakır; “Hararet ve su, benim yatağım ve yastığımdır: yanmak ve boğulmak. İşte benim ayinim!”

Peyami Safa

Fatih Harbiye

Ötüken Yayınları

127 Sayfa


Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 09.11.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 30.10.2020 12:13
3521

Ülker GÜNDOĞDU Hakkında

Ülker GÜNDOĞDU

1977 yılının Ocak ayında Konya Ereğli’de dünyaya geldi.  Ereğli Lisesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra iş hayatına; Ankara’da IBM Bilgisayar Satış Temsilcisi olarak atıldı. İstanbul’da kendi şirketlerini kurana dek çeşitli işlerde çalıştı. İstanbul’da yaşamakta. Kütüphanesini oluşturduğu yirmi üzeri alandaki, beş bini aşkın kitabının anlamını, canına okudu. 

Bilgisayar, dil, gitar, estetisyenlik alanlarında eğitimler aldı. Yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yirmi şehri, kültürel gezme imkanı buldu. Kitaplara, yazmaya, tablolara, eski ve yeni objelere, tüm renklere ve dört sitil yüzmeye tutkun. “O kadar derinim ki” diyen okyanusu kıskanmakta.

18.08.2020 tarihinde Kitap Haber ailesine katıldı. Kitap Haber Kültür Sanat Editörü olarak biteviye yazmaya devam etmekte. Kitap Haber Dergisi, Yolcu Dergisi, Şehir ve Kültür Dergisi, Teferrüc Dergisi, Aydos Edebiyat Dergisi’nde yazdı ve yazmakta. İlk yazmaya amatör olarak bir roman ile başladı. Şu ana kadar bir roman, bir deneme, bir öykü, bir Kadıköy’ün Semtleri, iki değerlendirme dosyaları; en güzel haliyle gün yüzüne çıkmak için naçizane enikonu hazırlanmakta. 

1998’de evlendi. Bir oğul ve bir kız evladı var. Ailesi ve kitaplarıyla huzurlu bir yaşamın diğerkâm ve müptezel yolcusu. Bibliyomani değil sadece bir kitap daha okuyacak…

Ülker GÜNDOĞDU ismine kayıtlı 140 yazı bulunmaktadır.

Twitter Instagram LinkedIn Kişisel