Moğolistan Seyahatnamesi Üzerine Bir İnceleme

John de Paulo Carpini'ye ait olan, tercümesini Ergin Ayan'ın yaptığı Moğolistan seyahatnamesi 13. Yüzyılda Avrupa'dan orta Asya'ya yolculuk adlı eser; dönem ve Moğollar ile alakalı tarihi, dini, askeri, kültürel ve sosyolojik noktada önemli birçok bilgileri içermektedir. Eser sunuş hariç toplam 9 bölümden oluşmaktadır. Bölümler sırasıyla Moğolların yurdu, Moğol halkı, Moğolların dini törenleri, Moğolların örf ve adetleri, moğol imparatorluğu, Moğolların harp sanatı, zapt edilen ülkeler, Moğolların püskürtülmesi ve Carpini seyahatnamesinden oluşmaktadır. İncelemesini yapmış olduğumuz bu eser Dr. Friedrich Risch'in 1930 da C'de yayımladığı Almanca tercümesi esas alınarak yapılmıştır.
Eserin ortaya çıkma süreci kitapta şu şekilde ifade edilmektedir; büyük Moğol istilâsı sırasında Müslümanların bulunduğu doğu dünyasını olanlar karşısında, Hristiyan batı dünyasını da dehşet kaplamıştı. Papa başta olmak üzere batı dünyası bu ilerleyiş karşısında tedbirler almak istiyordu. Bundan dolayı ki 1245 yılında Lyon kentinde toplanan Sinod'da ilk defa Papa İnnocentius, Moğollara elçiler yollanmasının istedi. Papa'nın, elçileri göndermekte ki amaçları Moğolların ya bu ilerleyişine bir son vermesi ya da Hristiyanlığı kabul ederek uğrayacakları felaketlere engel olabilmekti. Bir nevi bir misyonerlik faaliyeti idi. Durum böyle iken Fransisken Tarikatına mensup olan Carpini ve heyeti seçilerek bölgeye gönderilmiştir. Carpini, bu seyahat esnasında gözlemleri, yaşadıkları ve duydukları şeyleri kaleme almıştır. Amaç bir Moğol saldırısı olursa önlem ve tedbir anlamak yani onları daha iyi tanıyabilmektir. Bu vesile ile ortaya çıkan bu eseri de bölgenin sosyal, askeri, dini, kültürel ve ekonomik alanları gibi birçok noktada detaylı bilgiler vermiş ve karanlıkta kalan sırları açığa çıkartmıştır.
Eserde de ifade edildiği üzere; Papa'nın elçiler aracılığı ile Güyük Han'a göndermiş olduğu mektup Moğolları, Hıristiyanlığa davet etme noktasında oldukça önem arz etmekte ve yine bu mektuba verilen cevap da bir o kadar önemlidir. Özellikle cevap kısmı noktasında 2 farklı mektup yani 2 farklı nüshası vardır. İkisinin de temel noktasında şu vardır ki Moğollar, Tanrı'dan almış oldukları güç ile bu teklifi katî suretle reddetmişler ve gereken cevabı vermişlerdir.
Eseri bölümler üzerinden ele alacak olursak; birinci bölüm Moğolların yurdu adlı kısımda, ülkenin coğrafi konumu, arazi durumu ve iklim gibi konular üzerinde durulmuştur. Özellikle bölgenin çakıl taşlarıyla karışık olan zemininden bahsedilmiş ve karın neredeyse hiç yağmadı sadece zaman zaman iri taneli dolu yağışlarının olduğu, coğrafyasının genişliğinden dolayı birçok mevsimin görüldüğünden bahsedilmiştir.
İkinci bölüm olan Moğol halkı adlı bu kısımda; Moğolların dış görünüşleri, aile, kılık-kıyafetleri, evleri ve mülkiyetleri gibi konular üzerinde durulmuştur. Eser de bahsedilen ifadelerle; "Moğolların yanakları ile gözleri arasındaki mesafe diğer insanlardan daha geniştir; Elmacık kemikleri de çenelerini oldukça uzaktır. Burunları düz ve küçüktür. Küçük olan gözleri de göz kapaklarına kadar çekiktir." Ayrıca eserde anlatıldığı üzere; Moğollar, orta boylu olup sakalları da yavaş büyürmüş. Sadece kafalarının üstünde saç bırakır diğer yerleri kazanırlarmış. Bıyıklarında hiçbir zaman kazanamadıkları tek tük kılları varmış. Bu bölümde ayrıca aile noktasındaki önemli noktalar geçmektedir. Örneğin; Moğollarda, aile olarak çok eşlilik mevcuttur hatta eserde geçen şekliyle bir erkek yüze kadar kadın ile evlenebilirmiş. Bu eşlerin hepsine eşit bir muamele gösterilir ve bunlardan doğan evlatlara da aynı şekilde eşit bir muamele ile yaklaşılırmış. Yine diğer bir noktada kısmen geçmiş zamanlarda Anadolu coğrafyasının belli bölgelerinde de görülen bir kardeşin ölümünden sonra diğer bir küçük kardeş veya akrabalardan diğer bir üye onun karısıyla evlenmek zorundaymış.
Giyim-kuşam ve ev noktasında ise Moğollar ile İslamiyet Öncesi Türkler arasında sıkı bir benzerlik eserde görülmektedir. Moğollarda, kadınlar ve erkekler neredeyse aynı kıyafetleri giyer ve bazen ayırt etmek çok güç olabilirmiş. Ceketler ve pantolonların olduğu kıyafetler mevcutmuş. Evleri de keçeden yapılmış, yapılması ve sökülmesi basit Yörük veyahut da göçebe esasına uygun tipte çadırlardır.
Üçüncü bölümde ise Moğolların dini törenlerinden bahsedilmiştir. Moğollar görülen ve görünmeyen dünyayı yaratan bir tanrının varlığına ayrıca bu dünyadaki her şeyim onun adaletiyle yerini bulacağına inanırlarmış. Bu inanışın yanında belli materyaller ile yapmış oldukları cisimleri de inanışlarının bir parçası haline getirmiş ve bu maketleri(putlara) büyük saygı duyarlarmış. Hatta bu maketleri şehirlerin belli yerlerine ordugâhlara, evlere ve birçok yere de yerleştirirlermiş. Cengizhan'ın dahi bir put suretini yaparak ona olan saygılarını ifade etmişlerdir. Bu yapmış oldukları putlara büyük bir saygı duymanın yanı sıra güneşe, aya, suya, toprağı ve ateşe de taparlar ve büyük saygı duyarlarmış. Bir kutsal kitapları olmadıkları için günah saydıkları şeyler yazılı değil sözlü olarak ifade edilir ve aktarılırmış. Günah saydıkları şeyin sonunda ölüme dahi giden cezaları varmış. Örneğin, ağzına bir et parçası alıp bunu çiğneyip yutamayan ve sonra ağzından çıkarmak zorunda kalan kişi acımadan öldürülürmüş. Büyü ve efsun gibi şeylere çok büyük ehemmiyet gösterirler, kam dedikleri şamanlarında özel güçlerle donatıldığını inanırlar gök olaylarını inceler ve bunları ilgi duyarlarmış. Ölü gömme adetleri de kendine has olup bütün eşya ve ekipmanlarıyla sarayında veya otağında oturuyormuş gibi kişi gömülürmüş. Ölen bir kişi soylu ise bunun adı kesinlikle bir daha o bölgede üç nesil boyunca anılmaz, bununla ilgili de örnek olarak Cengizhan'ın ölen torunu Kaş'ın hikâyesi eserde mevcuttur.
Eserde Moğolların örf ve adetleri de dördüncü bölümde bahsedilmektedir. Burada bahsedilen konulardan en önemlisi Moğolların gerek hükümdarlarına gerek birbirlerine karşı duydukları saygı ve muhabbettir. Buna mukabil yabancılara bunun tam tersi bir tavır ve davranış sergilerlermiş. Yine eserde ki ifadeye göre Moğollar ısıra bildikleri her şeyi yiyebilen insanlardan oluşur hatta hayvanların kanlarını dahi boşa akıtmazlarmış. Zina büyük bir suç sayılmış olup bunu yapan erkek ve kadın öldürülür, hırsızlık yapanı gasp faaliyetinde bulunanlar da hiç acımadan öldürülürmüş.
Beşinci bölüm ise Moğol İmparatorluğu'nun kuruluşu, Hanlar, yönetim kadrosu ve mücadeleleri anlatır. Burada en dikkat çeken konulardan bir tanesi Kıtaylarla savaş sırasında ordunun bütün yiyeceklerinin bitmesinden dolayı Cengizhan'ın emriyle her 10 kişiden birinin kesilip diğer arkadaşlarına yiyecek olarak verilmesi emridir. Bu durum nasıl bir irade ve hedefe yoğunlaşmanın olduğunu göstermektedir. Yine bu bölümde Tibet tarafında yapılan bir mücadelede köpek başlı insanlarla yapılan savaştan bahsedilmektedir ve bu savaşın çok şiddetli olduğu Moğolların geri döndüğünden bahsedilmiştir. Devamında ise Büyük Han yani Cengizhan'ın bir yıldırım çarpması sonucu ölmesi ile kendi döneminin bitişi ve ondan sonraki hükümdarlar konu olmuştur.
Diğer bölümlerde; Moğolların harp sanatı, zapt edilen ülkeler, Moğolların püskürtülmesi, seyahatnamenin bulunduğu kısımlardır.
Eser ile alakalı genel bir değerlendirme yapacak olursak; ortaya çıkış öyküsü gereği önem arz eden bir eserdir. Koskoca Hristiyan âleminin, Moğollar karşısında ki acziyetinin en önemli delili niteliğindedir. Bunun yanı sıra Moğolların askeri gücünü ve bu güç ile ulaşabilecekleri coğrafi sınırlar göz önüne serilmektedir. Bir dönemin otoritesinin mahremiyetini ortaya koyması da ayrıca mühimdir. Moğollar, ulaştıkları coğrafi sınırlar ve savaşçı durumlarından dolayı devamlı merak edilmiş hatta efsaneler dahi ortaya çıkmıştır. Eser yazılış dönemi gereği bu efsanevi ve ürkütücü coğrafyaya dair bize en derin bilgileri en iyi şekilde sunmaktadır. Yazar eserde gerek birebir karşılaştığı durumları gerekse de duyduklarını kaleme almıştır. Bundan dolayı ki eleştirel bir nazar ile okunması önem arz etmektedir. Ama her ne şartla olursa olsun Moğol ülkesinin ve halkının; dini, kültürel, sosyolojik, ekonomik, coğrafik ve askeri yanlarını anlatmasından ve en önemlisi bunu var olan dönem içinde gözlem ile anlatmasından dolayı önemlidir. Birinci elden kaynak niteliğinde olup bu alanda çalışma ya da okuma yapanlar için faydalı bir eserdir.
Moğolistan Seyahatnamesi 13. Yüzyılda Avrupa'dan Orta Asya'ya Yolculuk
Johann De Plano Carpini
Tercüme: Ergin Ayan
Kronik Kitap
3.Baskı, Nisan 2020, İstanbul
176 sayfa
Yazar: Murat DENİZ - Yayın Tarihi: 08.08.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.09.2025 21:28