Paulo Coelho’nun Simyacı’sı, Edebiyat, Faik ÖCAL

Paulo Coelho’nun Simyacı’sı yazısını ve Faik ÖCAL yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Paulo Coelho’nun Simyacı’sı

04.08.2023 09:00 - Faik ÖCAL
Paulo Coelho’nun Simyacı’sı

Ne zaman ki beni firavunincirlerine, Fatima'ya ve kaderime götüren düşlerimi yitirdim, o zaman başkalarının evlerinde gözlerimi açtım, başka nehirlerin yatağında akmaya başladım, başkalarının yaşam değirmeninin su taşıyıcısı oldum. Oysa el emeği, göz nuru firavunincirlerim orada beni bekliyorlardı, ilk ve tek aşkım Fatima hep aynı yerde tebessüm ediyordu, kaderimin dümenine geçmemek için önümde hiçbir engel yoktu. Benim kalbim delik deşik, aklım tarumar olmuştu.

Ben Santiago, daha doğar doğmaz sürüsünden ayrılan Endülüslü çoban. Yola çıkmak benim yazgımdı. Bunu anlamam için sayısız kitap okumam, başkalarının hayat hikayelerine öykünmem, içimdeki gemileri yakıp bütün köprüleri atmam gerekirdi. Athena kuşu hep kafamın içinde kanat çırpıp duruyordu. Hüthüt kuşu hiç rahat vermiyordu kalbime. Nihayetinde kendi yoluna yazgılı bir Haymatlos'tum. Filozofların üzüm şarabından içmiştim. Athena aklımı yiyip bitirmişti. Hüthüt kalbimi didiklemişti. Onların yaşamlarının gölgesinde bir başıma çırpınıp duruyordum. Athena ve hüthüt benimle düşlerim, düşlerimle yazgım arasına girmişti. Ben de çareyi koyun sürümü satmakta, yerimi yurdumu terk etmekte, yazgımın peşinden gitmekte bulmuştum. Biliyordum ki gitsem de benim yolumda hep firavunincirleri, Fatima ve yazgım olacaktı. "Belki de yolu güzelleştiren yoldaki görünmez kasislerdir" demişti filozoflarım. Takılmayacaktım kayıplarıma, yitiklerime, acılarıma. Ben Santiago'ydum ve yazgımın iplerini tutmuştum, bırakmaya da hiç niyetim yoktu.

Gözbebeklerimde parlayan ışık bana yol gösterecekti. Kalbimde bir Yakubî sancı, gidecektim ve geri dönecektim. İnsan sahip olduklarının değerini onları yitirmeden anlayamıyormuş, bir daha anladım. Babamın hikayesinde yerimi almam için uzaklara gitmem, firavunincirlerine, Fatima'ya ve kendime çok uzaklardan bakmam lazımmış. Gençken insan çılgınca akan bir nehir gibidir. İnsanın yazgı denizinde sükunete kavuşması için baba ocağını terk etmesi gerekirmiş. Baba ocağını bir daha dönmeyecekmiş gibi terk etmeyenler yazgısına layık olmaz, yazgısını kutsayamaz, denizine kavuşamaz, firavunincirlerini bulamaz, Fatima'sına kavuşamaz, kendi sözleriyle hayat hikayesini yazamazmış.

Ben Santiago, kader kuyusundan kendi yoluna yürüyen kardeş. Düşlerim yol göstermişti bana. Her kesi ve her şeyi terk etmem gerekti. Ben de terk ettim hiç tereddüt etmeden. Babam sır dolu sözüyle uğurlamıştı beni. Anlamıştım, baba ocağım hep bekleyecekti beni.

Ayaklarımın altında firavunincirleri, kalbimde Fatima'nın gözleri, dilimin ucunda yazgımın sözleri, yürüyorum bir başıma. Başımın üzerinde Endülüs rüzgarları, başkalarının yolunda gitmemeye, başkalarının yol bineklerine binmemeye dikkat ediyorum. Ayaklarımla toprağın arasına hiçbir şey girmesin, istiyorum. Hem yaşam kokacak ayaklarımla toprak arasında hem de ölüm yürüyecek benimle beraber. Ötesi mühim değil. İki ayağımda olsun yaşam ve ölüm. Gece ve gündüz gibi dönsün ayaklarımda varlık ikizleri. Kendimce yaşayayım, kendimce öleyim, ne gam.

Başımın üzerinde Mısır firavunlarının gölgesi. Hiç korkmadım onlardan, hiç hizmet etmedim onlara. Onlar piramit korkuluğu, ben yaşam yolcusu. Onların ne kendilerine ait bir yaşamı oldu ne de onlar insanca öldü. Duyguları mumyalaşmıştı, akılları ilahlaşmıştı. Kendilerini yaşam bezirganı ve ölüm korkuluğu kılmışlardı. Sermayeleri zulümdü. Onlardan korkmadığım için firavunincirlerinden piramitlere gidecek bir yol bulmuştum. İstemiştim ve yazgım o yolu karşıma çıkarmıştı. Yerimi yurdumu, babamı anamı, tereddüt etmeden terk etmiştim.

Aşka tutulmuştum, aşka inanmıştım. "Fatima" demiştim, koyunlarının merhameti ve incirlerin kutsallığıyla korunan ilk ve tek aşkım. Fatima, ben seni hiç terk etmedim. Sen uzaklarda bekliyordun beni, ben yakınlarda kolluyordum yazgımı. Sadece vaktini bekliyordum. Her şeyin bir vakti olduğunu sen bana söylemiştin. Aşkın da vakti varmış. Aşkın vakti de varını yoğunu, her şeyini terk etmekmiş. Aşk yoluna girdiğimde hiçbir şeyim yoktu. Sadece gözlerin yolumu aydınlatıyordu. Gözlerin yaşam ışığım, ölüm durağım, yolculuk biletim. Gözlerin yazgımın görünmez işaret taşları, yol levhaları. Gözlerin sadece bana açılan cennet kapısı, aşk yuvası. Aşkın gücüyle yazgımın iplerini tutmuştum ve kendimi bulmuştum. Bu başka bir şey, Fatima. Bu kelimelerle anlatılmayacak bir duygu. Bu beni, seni, bizi aşan bir sır. Bu ötesi görünmeyen bir uçurum çiçeği…

Ben Santiago, firavunincirlerinin sırrını bilmek için yola çıkan gezgin. Gittim ve bir başkasının yanılgısında kendi gerçeğimi gördüm, yola çıktığım için ayaklarımın altındaki hazineyi buldum.

Ben Santiago, gözlerinin önündeki aşka kavuşmak için her şeyini kaybetmeyi göze alan gariban. Fatima'nın yurduna iltica ettim. Fatima'nın gözlerine bakıp düşlerimin çatısını kurdum. İlk ve son aşkımın toprağında açmıştım gözlerimi ve aynı yerde dönecektim toprağıma.

Ben Santiago, kendi yolunda bir başına giden çoban, hikayesinde bir başkası olmayan, acısıyla sevinciyle bir başkasına benzemeyen.

Ben Santiago, filozofların üzüm şarabından, peygamberlerin ölümsüzlük suyundan içen yaban…

Başka Bir Not: Bir İntihal Örneği: Paulo Coelho'nun Simyacı'sı

İntihal her zaman kötülenmiştir. İntihal yapanlar, büyük bir günah işlemiş gibi gösterilmiştir. Fakat biz meşhur yazarlara intihali kondurmayız. Sanki bir yazar meşhur olunca bütün büyük günahlardan ve hatalardan muafmış gibi. Oysa gerçek hiç böyle değildir. Buna meşhur Brezilyalı yazar Paulo Ceolho'nun Simyacı romanını örnek verebiliriz.

Borges Alçaklığın Evrensel Tarihi'nde, Düş Gören İki Adamın Masalı'nı, "Binbir Gece Masalları'ndan, 351"i kaynak göstererek anlatır. Burada bir intihal ile karşı karşıyayız. Paulo Ceolhe'nun Simyacı romanın kurgusu ile Düş Gören İki Adamın Masalı'nınki aynı.

Simyacı'da başkahraman çoban Santiago İspanya'dan Kahire'ye gözünün önündeki hazineyi bulmak için gider. Arap tarihçi el-İshaki'nin halife el-Me'mun döneminde anlattığı hikayede ise başkahraman Muhammed el-Magribî ise Kahire'den İsfahan'a gider. İlginç olan Simyacı'da Santiogo'nun karşılaştığı ve düşünü anlattığı gezgin ile Düş Gören İki Adamın Masalı'ndaki asesbaşı ile aynı olmasıdır. İşin daha ilginci her iki hikayenin de anlatım tarzının ve kurgusunun benzer olmasıdır. Bu intihal değil de nedir?

Borges'in şahitliğiyle söyleyebiliriz ki Pauolo Coelho Simyacı romanını Binbir Masalları'ndan 351. masaldan aşındırmıştır.

Simyacı

Paulo Coelho

Çev. Özdemir İnce

Can Yayınları

Sayfa 188

İstanbul, 2018


Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 04.08.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.07.2023 10:46
911
Yorumlar
  • Fethiye 2023.08.04 21:23

    Harika👏🏻

Faik ÖCAL Hakkında

Faik ÖCAL

2000’de Cumhuriyet Üniversitesi Sosyoloji mezunu... 2004 yılında Franz Kafka’nın Romanlarında Birey ve Devlet İlişkisi üzerine yaptığı tez ile yüksek lisansını yaptı.

Çeşitli sitelerde ve dergilerde yazıları çıkmakla birlikte 2008’den beri düzenli olarak Yolcu Dergisi’nde yazılar yazmaktadır.

 

Yayımlanmış Kitapları:

Yitik Anılar Şehri, Erguvan Yayınları, 2008.
Aziz ve Aciz Emanetçi, Erguvan Yayınları, 2008.
Dört Mevsim Beş Vakit Hüzün, Roza Yayınları, 2012.
Uzaktaki, Az Kitap, 2021.
101 Kürtçe Roman 1. Cild, Sitav Yayınları, 2022.
Beyaz Hüzün, Az Kitap, 2022
Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi, Zilan Akademi, 2023
Deprem Günlüğü, KDY, 2023 

Faik ÖCAL ismine kayıtlı 88 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 8 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitapyurdu.com