Şiirdeki Anlamı Kelimeye Yüklemek, Edebiyat, Ethem ERDOĞAN

Şiirdeki Anlamı Kelimeye Yüklemek yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Şiirdeki Anlamı Kelimeye Yüklemek

27.12.2024 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Şiirdeki Anlamı Kelimeye Yüklemek

Şiir eksenli ilginç düşünceler var. Şairler çoğunlukla şiirin düşünceden arındırılmış olması gerektiğini, düşünürler ve eleştirmenlerin çoğu da düşünceden arınmış bir şiir içeriğinin, şiirin faydalı ve gerekli bir sanat dalı olmadığı ile ilgili yaklaşımlar sergiliyor. Bu neredeyse ilk çağ Yunan filozoflarından itibaren üzerinde sürekli durulan bir konu. Şiirin sadece duygu dünyası olup-olmadığı, sadece duygu dünyasına yönelik olup olmadığı hep tartışılıyor. Öncelikle şiir ne yalnız duygu dünyasına yöneliktir ne de bir düşüncenin savunucusu olabilir. Bu hususta kesin olan bilgi, sosyal kaygı telaşıyla, en temel estetik değerlerden uzak kalması, o uzaklıkta yazılmasının o metni şiir yapmayacağının kesin olarak ortaya konulmasıdır. O halde şiirde düşünce nasıl yer alacaktır? Bu mesele, aslında şiirin görevi / işlevinin ne ile ilgili olduğunu açıklığa kavuşturacaktır.

Şiirin işlevini belirlemeden önce ne olduğu hakkında kaynak gösterelim: Yahya Kemâl'e göre, "şiir kalpten geçen bir hâdisenin lisan hâlinde tecelli edişidir." Ve "Derunî ahenk ile ifâde edilmişse şiirdir." Şiir evvelemirde herkese göre farklılık gösterir. Fakat bizim meselemiz herkesle ilgili değil. Şiirle ilgili. Dolayısıyla Y. Kemal gibi büyük bir estet ne demiştir, nasıl şiir, sorusunun cevabını ondan alalım: "Şiir, nesirden bambaşka bir niteliktedir; musikiden başka türlü bir musikidir. Şiirde nefes ve ses iki temel öğedir. Dize, ister hafif perdeden olsun, ister gür olsun, kulağı bir ses gibi doldurmazsa halis şiir değildir."[1] Şair, şiirde nefes ve ses unsurlarının bütünlüğü meselesine değinmektedir. Bu bütünlükle oluşturulan şiirin ses değerlerinin kulağı dolduracağını belirtir.

Şimdi de niçin şiir, sorusuna bakalım. Şiir insana yeni bir görü ve yeni bir duyu sağlar. Dumanın ve görmenin farklı varyantlarını önümüze serer. Çünkü şiir dili, his ve fikirlerin, yoğunlaştığı bir anlatımdır. Dilin yeni söyleyiş ve anlatım imkânlarını sunar. Bunu aramak öncelikle insani meseleleri iletişimle çözmek için kıymetlidir. Şiir de hem dil hem iletişim açısından bileşkedir. Diğer boyutu var elbette. Şaire gelen ilhamı anlama dönüştürmek için kelimeye ihtiyaç var. Ama esas olarak anlamı tam olarak kelimeye yükleyebilmek çok zor bir mesele. Bunun için dildeki kelimeler yetersiz gelebilir. Şair biraz zoraki biraz ihtiyari şekilde kelimelere kendi anlamlarının dışında yeni yükler ekler. Bu da yeni çağrışım ve anlamlar demektir. "Gözleri göz değil, gözistan[2]" dizesinde şair sevgilinin gözlerinin büyüklüğünü anlatmak için ülke gibi adlandırmıştır. O gözlerin anlamı ve değerini bir ülkenin anlamı ve değeriyle aynı değerde gördüğünü ifade etmiştir. Hem "göz" kelimesinden yeni bir kelime türetmiş hem de yeni türetilen bir kelimeye belleğinde oluşan anlamlardan yüklemiştir.

Şair Tunay Özer'in "Kekemelerin Alacağı Var Dilden" kitabında yukarıdaki ifadelere uygun bir açılım gördüm. Özellikle anne ve annelik temasının çok güçlü durması üzerine bu yazıya ihtiyaç duydum. Benzer hassasiyetler diyelim. Bu şiir kitabında anne imajı canlı bir resim olarak sunuluyor şiir severlere. Şiirselliğin içinde çok yerinde bir duruşu annenin. Muhtemel bir yaşanmışlığın derin yansımaları olsa gerek.

Kitaptaki ilk şiir "Rutinin Zaferi" adını taşıyor. Bu şiir için "Anneme" ithafı yapılmış. Şair bunu yeterli görmemiş olacak ki altına "Annelik payesine" şeklinde bir ithaf daha yapmış. İthaf meselesi aslında derinlikli bir konu ve daha evvel başka bir metinde duruma açıklama getirmiştim. O metinden buraya da kısa bir not almak iktiza etti: İthaf meselesi bütün dünyada yaygın bir durumdur. Bir eser üreten sanatçılarda eseri ya da içindeki bir metni sevilen, saygı duyulan birine adamak yaygın bir gelenektir. Aynı şekilde diğer bazı sanat disiplinlerinde ve bilim dallarında da ithaf geleneği vardır. Divan şiiri dönemindeki kaside takdimini de bu cümleden sayabiliriz. Konumuza dönersek, şair Tunay Özer'in "Anneme" ithafı oldukça doygun duruyor. İlk mısrada bunu okumaya çalışalım: "o benim merhamet kahramanımdı." Bu mısradaki kahramanlık geleneksel anlamdaki bir çağrışımı değil, yeni bir içeriği gösteriyor. O da merhamete en çok yakışan varlığı yani anneyi içerik ediniyor. Bu büyük bir yitirişi de getirmiş aslında. "Kahramanımdı" ifadesindeki geçmiş zaman yitirilen bir anne hikâyesi. Şiire devam edelim: "o benim merhamet kahramanımdı / anti kahramanlar çağında mucizeler zamanı geride kaldı / diye düşündüğümüzde umutsuzlukla…" Şair ikinci mısrada post-modern çağa dair bir yoğunlaştırma da yapmış. Evet kahramanlığın sona erdi-rildi-ği bir çağ yaşıyoruz. Mucizeler zamanı da ilginç bir kullanım elbette. Bu kullanımı da peygambere verilen anlamında kullanmadığını, olağanüstü güzelliklerin artık yaşanmadığına yordum. Bu şiir anlayışı çok katmanlı olmadığı için sanırım isabetli bir yorum. Çünkü okuttuğum birkaç şiir sever de aynı noktaya vardı. Yazının ilk bölümündeki bağlama bu kısmı oturtmak lazım elbette. Bu şiir salt duygu donanımı ile söylenmiş değil elbette. Anne yitimi karşısındaki duygusallıkla örneğin post-moderne karşı duruş mezc edilmiş durumda. Söylediğimiz gibi: Duymanın ve görmenin farklı varyantlarını önümüze serer. Çünkü şiir dili, his ve fikirlerin, yoğunlaştığı bir anlatımdır, demiştik. Şairin hissettiği ile aklının algıladığı birlikte arz ı endam ediyor. Durum neticede şu noktaya eviriliyor: Şiir insana yeni bir görü ve yeni bir duyu sağlar.

İkinci şiir "Beyaz Güvercin." Bu şiirde de ikinci birimde şair muhtemelen yitirilen anneyle ilgili son hatıralarını şiirize etmiş. Anneyle ilgili "son" şair tarafından tüketilememiş, bitirilememiş bir mesele. Trend (!) tabirle aşılamamış mesele. Veda konuşması, ayrılık yürüyüşü gibi ifadeler durumu şiirize ederken meselenin etrafını sınırlandırıyor. Ama bence bu şiirdeki anne mevzuu asıl olarak üçüncü birimde. O birim şöyle: "teselli ve hülyanın / bekler gülümser şamdanı / metruk evin yıkıntılarında / alışkın elleriyle bir kadın / kalkıp tutuştursun diye." Bu birimde de mesele mısralara bölüştürülerek anlatılmış olduğunu görüyoruz. Bir not ilave etmek gerekirse; anlamın mısralara dağılmış olması ve mısraların birbiriyle gevşek bağlı oluşu bu şiir çalışılırken mısra bazlı çalışma yerine birim bazlı çalışıldığı sonucuna ulaştırıyor beni. Büyük risk. Burada bahsedilen kadın da aynı kadın yani anne. Onun alışkınlık meselesi de anne olmakla ilgili. Şairin her yaptığı etkinlikte yitiğini hatırlayıp onu araması, elbette duygulanımlar açısından zor. Hemen sonraki birimde trompet sesleri ve bayram çocukluğu bu kez moderne eleştiri olarak okunabilir. Ben Tunay Özer şiirinde duygu+akıl=şiir denkleminin kurulduğunu söylemek isterim.

Şiirlerinde anne figürü yer etmeye devam ediyor. "Piyanoya dokunur gibi omzuma koyup elini / vereceği yanıtı bekledim / anne ölünce tüm şarkılar onu söyler…" (Piyano). "Bir kabile kraliçesi gibi çıkıyor evden ölü." (Meleğin Geçişi). "Bir hediye miydim sana / Tanrıdan gelen aksâdeler içinde / söylesene anne." (Kırık Dal Sesleri). Kitaptan anne lafzı ya da çağrışımlarının tamamına değinmek istemem. Dolayısıyla bu kadarla iktiza etmek isterim. Ama bu noktada yeniden not düşmek isterim. "Kabile kraliçesi" tabiata uygun değil. Aksâde kelimesi de genel dil kullanım sahasında değil. Şiir iletişimdir ya iletişimi yavaşlatan bir durum.

Tunay Özer şiirinden aldığım metin parçaları üzerinden şairin duygu ve akıl ikiliğinde şiirini hangi konumda tuttuğuna açıklama getirmeye çalıştım. Şiiri ile ilgili bazı notlar da ilave ettim. Şairin önceki şiir kitaplarını da inceleyen birisi olarak onun şiirinin yatay seyirde devam ettiği gerçeğini ifade etmeliyim. Duygu-akıl denkleminde duyguların ağır basma eğilimi bariz görülüyor. Şiirle alakalı başka hassalar üzerinden değerlendirmeye açık bu şiirler. Biz bu metinde "anne" figürü üzerinden şiirlerde gördüğümüz dengeyi anlamaya çalıştık. Sonrası..? Sonrası iyilik sağlık.

[1] Cevdet Kudret, Edebiyat Kapısı, YKY

[2] Cemal Süreya

Tunay Özer

Kekemelerin Alacağı Var Dilden

Hece Yayınları

136 sayfa


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 27.12.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.11.2024 11:06
2086

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Yayınlanmış Kitapları

- Cari Şiir: Modern Şiir İncelemeleri, Hece Yayınları, 2025
- Türkçe'nin Çığlığı, Çıra Yayınları, 2024
- Hastalıklı Hikayeler, Hece Yayınları, 2024

- Modernite ve Beyaz Bayrak, Çıra Yayınları, 2024
- Anlatıya Giriş; Roman/Hikaye Öykü İncelemeleri, Ahenk Kitap, 2024
- Şiirden Şaire, Çıra Yayınları, 2021
- Şiirden Şuura, İzdiham Yayınları, 2021
- Ela Bentleri, Yedi İklim, 2017
- Yakaza-n / II Kılıçarslan, Mana Kitap, 2017

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 186 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 9 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com