Kroyçer Sonat’a Dair Bir Sonat
Kroyçer Sonat[1] Rus edebiyatının seçkin isimlerinden Tolstoy'un romanı. Felaketle sonuçlanan bir evliliğin dramatik hikâyesini anlatıyor aslında. Tolstoy bu romanında Rus toplumundaki yanlışlardan hareketle çağımız insanının içine yuvarlandığı buhranı anlatıyor. Romanın adını Beethoven'in bir bestesinden aldığını da hatırlatmış olalım.
Pozdnışev adında biri karısını öldürüyor. Roman bir tren yolculuğu boyunca bir kompartımanda yapılan konuşmalardan ibaret. Pozdnışev'in ağzından Tolstoy evliliğin bir ruh ve ideal birliği olması gerektiğini anlatıyor. Konu evlilik olunca aile kurumunu da masaya yatırıyor.
Tolstoy "Büyüklerimden hiç kimse bana yaptığım işin fenalığını anlatmamış olduğu için fenalığın derecesini de kavrayamıyordum. Gerçi bunları din derslerimizden öğrenebilirdik. Fakat din derslerini ancak imtihanlarda papazlara cevap vermek için ezberlerdik" (s.25) diyor. Kitabı okurken bizim toplumumuzdaki bazı eksiklikleri ve yanlışlıkları da görme imkânına sahip oluyorsunuz. Ezberci, aile bağları kopan bir toplumun felaketlerle karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu anlatıyor yazar. Her ne kadar din derslerini göstermelik olarak öğrendiklerini söylese de kitabına İncil'in Matta bölümünden cümlelerle başlamayı da ihmal etmiyor. Aslında bu durum bütün "Klasik" kitaplar için geçerli. Hal böyle olunca rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör'ün tespitini yeniden hatırlamak gerekiyor.
Erol Güngör'ün tespiti şu:
"Hıristiyan dünyasında yazılan eserlerin başlıca referansı kutsal kitaptır… Dine ve özellikle Hıristiyanlığa en çok düşman olan batılı filozof ve düşünürlerin bile Hıristiyan düşüncesinin ana temasından bütünüyle kurtulamadıkları görülür. Hıristiyan olmayan ülkelerde okuyucuların büyük çoğunluğu Tolstoy'un, Dostoyevski'nin romanlarını büyük bir zevkle okurken çok defa bu romanların birer Hıristiyan romanı olduğunu bilmezler. Bu romanlar hayat-ölüm, ruh-beden, günah-kurtuluş, suç-ceza gibi Hıristiyanlığın ana temaları üzerinde dönüp dolaşır…"[2]
"Ahlâksızlık Yok Edilmeli"
Bu temel tespiti hatırlattıktan sonra kitapla ilgili yorumları sizlerle paylaşmaya devam edebiliriz.
Tolstoy'un yaşadığı dönemde Rus gençlerinin ölçüsüz bir hayat yaşadıkları, hiçbir ahlâki sınır tanımadan çarpık ve karmaşık bir ilişki ağına girdikleri ve amansız hastalıkların pençesinde kıvrandıkları yazar tarafından çarpıcı bir şeklide anlatılıyor. Tolstoy'un kendisi de bu durumdan memnun değildir ve bir çıkış yolu aramaktadır.
"Frengiyi tedavi etmek için harcanan çabaların yüzde biri ahlâksızlığı yok etme yolunda harcansaydı frenginin izi çoktan dünyadan silinmiş, kökü çoktan kurumuş olurdu…" (S.81) diyen Tolstoy çağındaki ahlâksızlıklardan şikâyet eden bir aydın tipi olarak çıkıyor karşımıza. Tolstoy'un bu serzenişi Hz. Peygamberin "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" kutlu sözünü aklımıza getiriyor. Bu hadisin hikmeti üzerinde ne kadar düşünülse azdır. Ne çok ihtiyacımız var güzel ahlâkla ahlâklanmaya…
Tolstoy evrensel bir özlemi dile getirerek şöyle diyor: "Baştan çıkmış, çirkefe bulaşmış bir adam olduğum halde evlenmek için temiz, masum bir kız arıyordum." (s.29) İnsanlar ne kadar kötülüğe bulaşmış olurlarsa olsunlar aslında etraflarında temiz, düzgün, güvenilir kimseler olmasını arzu ederler.
Erkek kadın ilişkilerine de değinen Tolstoy'un bu konudaki düşüncelerini de yorumsuz olarak sizlere aktarmak istiyorum:
"Dünyanın bütün süslü, şatafatlı eşyasını yalnız kadınlar tüketir. Hayatın bütün lüksü kadınlar içindir. Fabrikalara bir bakın, birçoğu yararsız şeyler, mobilyalar, süsler, kadın bibloları yapmakla uğraşıyor. Milyonlarca insan kuşaktan kuşağa, köle gibi yatak arkadaşlarının isteklerini yerine getirmek için fabrikalarda en ağır koşullarda çalışıyor." (s.38)
Kadınların sömürü aracı olarak kullanılmasından da rahatsız olan Tolstoy, "Kumar niçin yasak oluyor da, ondan bin kere daha tehlikeli olan bir şeye, kadınların yarı çıplak ortaya çıkarılmalarına ses çıkarılmıyor?"(s.39) diye soruyor?
Tolstoy Kurtuluşu Nerede Buldu Acaba?
Elbette bizim inancımıza göre haramlar ve helaller bellidir. Neyin yasak edilip, nelerin serbest bırakılacağını biz ondan öğrenecek değiliz. Zaten Tolstoy'un da böyle bir niyeti ve iddiası yok. O da yaşadığı çağın insanını girdaptan girdaba sürükleyen hastalıklara, çirkinliklere tahammül edemiyor ve isyan ediyor bir yerde… Rus toplumunun hızla çözülmekte, çürümekte ve sürüleşmekte olduğuna dikkat çekiyor. Bünyesi öldürücü bir hastalığa yakalanan insan nasıl ki yaşayamazsa, sosyal hastalıkların pençesine düşen bir toplumun da fazla uzun ömürlü olamayacağını haykırıyor bu kitap bize.
Tolstoy'un edebiyatın zirvesinde bir yazar olduğundan kimsenin kuşkusu yoktur. Bu yazımızın Tolstoy'un biyografi denemesi olmadığı da açıktır. Biz onun bir kitabını tanıtmış olduk sizlere. Tolstoy'un bütün kavgası yaşadığı çağla, çağın putlaştırılmış anlayışlarıyladır. Karşımızda ruh dünyasının kahraman bir savaşçısı vardır. Bu gerçeği görmezden gelemeyiz.
Kitap, yaldızlı örtülere sarılan ve medeni denilen âlemin perdesini çekiyor üzerinden ve çağın kirini, pisliğini, ahlâksızlığını göstermiş oluyor insanlara. Kitaptan gerekli dersleri çıkarmak da bize düşüyor.
82 yaşında Astapova tren istasyonunda hayata veda ederken Tolstoy'un İstanbul'a hareket etmek üzere o tren istasyonuna geldiği yazılıdır günlüklerde.
Tolstoy da Prens Bismark ve benzerleri gibi, "Sana muasır bir vücut olamadığım için üzgünüm ya Muhammed" diye feryat eden ve kurtuluşu O'nun sancağı altında arayanlardan mıydı acaba? Kim bilir?
[1] TOLSTOY, Lev Nikolayeviç. (1996) Kroyçer Sonat, Şule Yayınları. İstanbul – 1996
[2] GÜNGÖR, Erol. (1997) İslam'ın Bugünkü Meseleleri. Ötüken Yayınları. (1.Basım) İstanbul s.96-106)
Yazar: Hayrettin DURMUŞ - Yayın Tarihi: 28.06.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.06.2024 15:15