Şairler Geçidi: Adem Yazıcı ile Konuştuk, Söyleşi, Ethem ERDOĞAN

Şairler Geçidi: Adem Yazıcı ile Konuştuk yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Şairler Geçidi: Adem Yazıcı ile Konuştuk

25.08.2022 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Şairler Geçidi: Adem Yazıcı ile Konuştuk

Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Tanımlayamam aslında. Yaşama dair birtakım tanımlar yapabilirim belki ama yetersiz kalır. Şiir yazmadan duramayan biri veya Allah'ın sevgisine muhtaç ve onu anlamakta zorluk çeken biri desek şair, öğretmen sıfatlarından daha iyidir diye düşünüyorum.

Şiir yazma biçiminizi anlatır mısınız? Şiirin mutfağı sizde nasıldır?

Çok mutsuz olduğum zamanlarda bunun sebebini düşünürüm. Ya şiirden uzaklaşmaya başlamışımdır ya şiir geliyordur. Biriken şeyler şiire dönüşmeden mutsuzluğu üzerimden atamam. Şiiri yazdığımda ise mutluluğu kısa sürer. Şiirle dünya işlerini ayırmadan şiire geçemiyorum. Şiire geçtiğimde dünya küçülüp kalıyor aşağıda ve ayaklarımın altından çekiliyor arz. Sınıfta, odamda, arabada, durakta, otobüste şiir gelebiliyor ve o an yazmam gerekiyor. Yazdıktan sonra en fazla bir gün demlenmeye bırakırım-keşke fazla bırakabilseydim.-Artık kağıt kalem kullanmıyorum desem yeridir, kağıt kaleme geçemeden telefona veya pc'ye yazıyorum. Şiire başladığım ortaokul yıllarında da elime bir not kâğıdı geçtiğinde ve alelade kalem, hemen bir şeyler yazma isteği uyanırdı. Önüme gelen her kâğıda bir şeyler yazdığım için uyarı aldığım da olmuştur mekân sahiplerinden. Şiir bittiğinde birine okutmam gerekiyor. Evdekiler bu işten bıktı artık, başka birilerini buluyorum veya bulamazsam kendim okuyup ses kaydı yapıp dinliyorum. Dinledikçe pürüzler çıkıyor, gideriliyor ve sonra şiir yola çıkıyor. Modern şiirin şu özelliğini unutmadan söyleyeyim: Modern şiir, farklı zamanlarda farklı okumalar yapmadan es geçmeyi affetmiyor. Şiir kadar onurlu ve kibirli bir sanat yoktur. Yazarken sizi göklere çıkarıyor sonra acımasızca yere vuruyor. Netice itibariyle dengeyi korumak için epey çaba sarf etmelisiniz.

adem_yazici_3

Günümüz şiirlerinin sorunları nelerdir? Çözüm ne olabilir? Şiirimizin bugünkü durumu hakkında neler dersiniz?

Aslında şiirin sorunları olmaz, şiir kendi ırmağında akar, kimi zaman tıkansa da kendi yolunu bulur, çatlatır ve sızar. Şunu söylemek mümkün ama: Günümüz şiiri uçlarda bir şiir, belli kategorilerde tanımlanacak bir şiir değil. Yine de Neoepik ve deneysel şiir günümüz şiirine yeni olanaklar açtı bana göre. Ayrıca modern hece şiiri beni şevklendiriyor. Yazmasam da farklı şiiri seviyorum ve yazı'nın alanını genişleten çalışmalarla şiirimizin nefes aldığını düşünüyorum. Ülkemizde şiirin hala destan geleneğinden gelen sözlü edebiyatın sözcüsü olarak görülüyor olması, ezberlenen, yüksek sesle söylenebilen, epik bir söyleyiş nesnesi olarak görülmesi şiirimizin halk tabanında karşılık bulmasını engelliyor. Birkaç örnek hariç günümüz şiiri somut değil. Ben dahi konuşamadığım, toplumu şoka sokacak her şeyi şiirde kapalı dile getiriyorum. Yıllar sonra karşılık bulacak benim şiirlerim diye düşünüyorum. Biçimce bu çağın, içerikte başka bir çağın şiirlerini yazıyor olduğumu hissediyorum. Günceli ya hiç ya kapalı vermeye çalışıyorum. Çağın büyük sıkıntılarına tercüman olan modern şiir insan'ı daha çok tahrip ederek onu parçalarına ayırarak mutlak olan varlığa ait duyuşlar peşinde. Son yirmi yılda dünya çok değişti, sosyal medya şiirin ve şairin göğsüne oturup satirik bir görünüm de kazandı. Bu da benim için sevindirici bir şey. Gençlerin güzel şiirler yazdığını düşünüyorum. Geleneğe eleştirel bakan bir genç şiir var.

Dergi takip ediyor musunuz? Hangi dergilerde yazdınız/yazıyorsunuz? Dergilerdeki şiirler üzerine neler söylersiniz?

Edebiyat dergileri benim her şeyim. Onlarla varlık bulduğumu, nefes aldığımı hissediyorum. Gücüm yettiğince birçoğunu takip etmeye çalışıyorum. Benim edebiyat dergileriyle serüvenim "İpekdili" seçkisiyle başladı. Sonra Dergâh, Merdivenşiir, Yedi İklim, Hece, Birnokta, İtibar ile zaman zaman devam etti. Şimdi ise Muhit, Karabatak, Edebistan dergilerinde yazmaya devam ediyorum. Dergiler birçok şairin gün yüzüne çıkmasına vesile oluyor. Bazen vasat şiir yayımlamaları normal bence. Derginin ekip işi olması, fedakârlık gerektirmesi ona omuz verenlerin bazen kötü şiirlere yer vermesine sebep olabiliyor. Çok önemli bir şair ve editörden işittim. Olgun şairlerin gelen şiirlerini bakmadan bastıklarını söyledi. Dergilerin çok farklı yaş gruplarının ve ustalarla genç yeteneklerin şiirlerini bir arada yayımlaması gerekir çünkü. Dergâh'ta şiirlerimi yayımlamaya başladığımda ve daha sonra Merdivenşiir'de İsmet Özel ile aynı sayılarda yer almak, şimdi bazı hocalarımızla aynı dergide bulunmak mutluluk verici bir şey. Koltuğunda oturup dergileri eleştiren, atıp tutan insanlar görüyorum, onlar emek nedir bilmiyorlar bence.

adem_yazici_4

Hikâye / öykü türü günümüzün popüler edebiyat türleri arasında. Şiire ilginin az olduğunu düşünüyor musunuz? Evet ise neden?

Öykü, usta işi gibi gelir bana. Şiir ise kaderdir. Şiir, şairin özüdür. Şiir olurken şair hızla ölür. Öykü, ne derseniz deyin harekete, olaya, akıp giden zamana bakar. Şiir öyle midir? Hayır, şiir ölüleri diriltir, görünmezi de görünür kılar. Öykü ile şiiri bir şekilde kıyaslamak, birinin diğerine alan açıp bırakması söz konusu olamaz. Bu popülerlik zaman zaman yer değiştirebilir. Şimdi hikaye ve roman, yarın şiir ve tiyatro olabilir. Sinema bugün hepsinden daha zirvede mesela.

Şiir sadece bireysel bir düşünüşün eseri mi yoksa toplumsal olay ve olgular da aynı oranda etkili midir? Şiiri ortaya çıkartan koşullara ek olarak neler söyleyebilirsiniz?

Elbette bireysel bir düşünüşün eseri fakat şairin zihnini kurcalayan hep olaylar ve olgulardır. Bu ikisi arasında bir bıçak sırtı var. Şair, olaylardan ve olgulardan kaçtıkça veya şair onların üzerine saldırdıkça şiir daha çok ortaya çıkar. Burada merkezde daima şair vardır ve geçmişten gelen şiirin şairin belleğinde yeniden şekil alması vardır.

Şiire ilginin az olduğu kesindir. Şöyle baktığımızda siyasetten, ekonomiden, toplumdan, teknolojiden kaçan ve onlara uzaktan, eleştirel bakan bir şiirimiz var. Uzaktan bakmamalı, meydana inmeli, çekici ve örsü eline almalı, haykırmalı hâlbuki. Bunu yapanlar vardı eskiden ve şiir en popüler sanattı. Şiirden düşünceyi, şiirden eleştiriyi, şiirden biçimi, şiirden davayı ölçüsüz bir şekilde uzaklaştırdığımızda şiirin de insanla bağı kopmaya başlıyor.

Şiiri ortaya çıkaran koşullar büyük kopmalardır, büyük yangınlar, büyük yalnızlıklar ve büyük çalkantılardır. Bunlar olmadığı müddetçe cılız bir şiirden öteye gidemeyiz.

Şiir ve şuur arasında birbirini etkileyen ya da tetikleyen bir ilgiden söz edebilir miyiz?

adem_yazici_5_1

Şiir ve şuur arasında anlam ve etimolojik açıdan tabi ki ilişki vardır. Hatta bu o kadar fazladır ki bu ilişki günümüz şairleri sonraki asırların şuurunu bile şiirlerine taşırlar ve çağdaşları olan okur buna çok uzak düşebilir.

Toplumun akıbeti açısından şiiri değerlendirmek mümkün müdür?

Mümkündür tabi. Toplum neyse şiiri de çeşitliliği de odur. Toplumun önünden gitse de şiir bazı şairler toplumun çıkarlarına, heveslerine kapılır gider ve toplum her ne yönde giderse gitsin bunda şairlerin payı çoktur.

Şiirin metropol ya da taşra ile bağı nedir? "Büyük şiir büyük şehirlerde mi yazılır"?

Bu soru çok su götürür gibi geliyor. Taşra metropolü anlayamadığı için, onun dışında kaldığı için taşradır zaten. Ama söz konusu şiir olunca başkadır. Şiir, taşranın da taşlarını kırar diye düşünüyorum. Şiir mekânı ve toplumu aşabilen bir türdür diğer sanatlar gibi. Bugün bu daha da kolay yeni iletişim olanaklarıyla. Nice büyük şairler taşradadır, nice büyük şiirler taşrada yazılmıştır. Metropolde yaşayan bir şair de bazen taşralıktan kurtulamaz, bu bir zamanlar "Köylü hep köylü kalır." sözüyle varlık bulmuştur.

Şiirde kuşak kavramı üzerine değerlendirme yapmak ister misiniz? Bu konuda neler söylersiniz?

Ortada bir "kuşak" olduğu kesin. Kültürel bir tanımlama bu. Şiir de kültürün mayası olduğundan kuşak var tabi ama bunu kesin çizgilerle belirlemek çok zor. Biz mesela 2000 kuşağı olarak daha çok seksen kuşağı şairler etkisindeydik ve ikinci yeni ile arasında mekik dokurduk.

Şiir eleştirisi var mı günümüzde? Bir şiir eleştirisi nasıl olmalıdır? Bu alanda dikkatinizi çeken isimler kimler? Şiir, kurucu bir unsur olarak geçmişten günümüze birçok toplumun duygu ve düşünce bütünlüğü içerisinde hareket etmesini sağlayan bir etkiye sahip tür. Bu bakımdan şiirin kurucu rolü üzerinden kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılabilir. Şiirde usta-çırak ilişkisi bağlamında bu ilişkinin eğitim-etki/gölge riski üzerine neler düşünürsünüz?

Az da olsa eleştiri var. Bütün sanat dallarında eleştiri eksikliği var sadece şiirde değil bu eksiklik. En gözde sanat sinema olduğu halde eleştiri onda da yok denecek kadar az. Şiir de söz sahibi olan usta şairler, şair editörler ister istemez bu işin içindedir. Eleştiri olarak kalem oynatmasanız bile birden bir genç, şiir gönderip senden o şiiri değerlendirmeni isteyebiliyor. Bu konuda emek veren, büyük çabalar gösterenler var. Sizin, özellikle Kitaphaber Sitesi'nin ve bu sitede yazan birçok yazarın ayrıca aklıma gelen Osman Özbahçe'nin, Hakan Arslanbenzer'in, Mehmet Can Doğan'ın, Turan Karataş'ın ve daha birçok kişinin gayretlerini görmek mümkün.

Şiir eleştirisi kıran kırana olur. Şiirde kusur örtülmez. Şiirde kusur örtenin şairliği biter. Bu yüzden şiirle başlayıp başka türlere geçen şairler mezarlığıdır Türk edebiyatı. Şiir eleştirisi de poetik birikimin ortaya koyduğu genel kıstaslarla yapılır. O kıstaslardan en önemlisi de eleştiri tarihimizin bilinmesidir, Türk ve dünya şiirinin retoriğinin iyi bilinmesidir. Türk şiirinin, şiir geleneğimizi bilmeyen kişilerin eleştiriye soyunmaları beyhudedir. Esere dönük eleştiri bizde çok azdır. Şaire ve okura, topluma dönük eleştiriye ise pek fazla yer veriliyor. Ben gerçek anlamda bir eleştirinin yapıldığını göremiyorum. Ne sağlam bir okur var ne sağlam bir eleştiri. Ayağımıza ayağımıza dolaşan bir sürü sorularla düşe kalka yürüyen bir şiirimiz var ve Türk şiirinin ne zaman koşacağını kimse kestiremiyor. Ne şair eleştirilmekten yana ne şiir. Şiirden meyve toplama derdinde herkes. Birkaç isim bu konularda kalem oynattı ve onlar da şiirimizin asi kişileri olarak kenarda bekletiliyor. Acımasız bir eleştiri olsaydı Türk şiirinde bu derece az okunan şiirimiz olmazdı bugün.

Kültür ve medeniyet okumaları bağlamında şiirin yerini belirlemek oldukça geniş bir konu. Kültür ve medeniyeti inşa eden pek çok sanat var. Düşünceyi bir tarafa koyarak sadece şiirle bunu anlatmaya çalışmak epey zaman alacak bir çaba olur.

Şiirde usta-çırak ilişkisi zanaatsal bir ifade. Bunu kesin çizgilerle ayırmak mümkün değil. Şiir serüveninizin başlarında özellikle dişinize gelen bütün şiirler ve şairler ustanızdır. Bu ustalar her dilden, her milletten olabilir.

Ustaların gölgesinde kalmak riski hep vardır. Kendini yenilemeyen, özgün olamayan, şiire hayatını veremeyen şairler mutlaka usta şairlerin gölgesinde kalır.

Folklor şiire düşman mıydı hala öyle midir?

Asla değil. Bir zamanlar bunu ben çok sorgulamıştım. Sanırım birçok şairde de böyle oluyor. Çünkü okumalarımız bizim Karacoğlan ile başlamadı-oysa onunla başlamalıydı- Bu yüzden yakın dönem şairlerin etkisinde kaldığımızdan halkla aramızda bir mesafe oluştu. Sonra şiirin zirvesinden merkeze doğru bir yarıçap ile halkın içinden akan o ırmağa geldik. Folklorun şiire düşmanlığı meselesini farklı anlamak da mümkün tabi. Şunu da kastetmiş olabilirsiniz: Şiirin armağan edeceği o derin katmanlardan kaçmayı. Böylesi şiire düşman, evet, rahatça böyle söyleyebiliriz.

Roman, hikâye/öykü yazarların birbirleriyle çekişmeleri pek gözlemlenen bir durum değilken şairlerin çekişmeleri, Türk edebiyatında en sık rastlanan bir durum olarak görülmektedir. Şiirin ve şairlerin çekişmeleri hakkında neler söylersiniz?

Şiirin doğasında var sanırım bu. Şiir mutlak estetik peşinde olmaktan ve düşüncenin de ötesinde gezinmekten ötürü her şeye karşı olmayı ister ve hayatı eksikleriyle kabullenmeyi kendi varlığına zulüm sayar. Böylece şairler ne kadar dost olsa da kendileri ve şiirleri şahsi ve muhteremdir. Her şair büyük Türk şiiri içinde büyüktür şiiri de saygıya değerdir.


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 25.08.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 29.07.2022 22:47
1025

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 176 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 5 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com