Şairler Geçidi: Erkan Kara ile Konuştuk, Söyleşi, Ethem ERDOĞAN

Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Bir ayağı gelenekte bir ayağı modern şiirde olan ve buradan kendi şiirini kurmaya çalışırken, "oynumu oynamadığım zaman ben kimim?" diye de sorabilen biri...

Şiir yazma biçiminizi anlatır mısınız? Şiirin mutfağı sizde nasıldır?

Genelde yaptığım okumalar beni tetikler, sonra üzerinde çalışırım. Yani, şiirin kabasını çıktıktan sonra, uzun süren bir ince işçilik süreci olur. Ayrıca bekleterek okumalar burada önemlidir.

Günümüz şiirlerinin sorunları nelerdir? Çözüm ne olabilir? Şiirimizin bugünkü durumu hakkında neler dersiniz?

Şiirin değil de şairin sorunu diyelim. Herkesin sözde her şeyi bildiği zamanlardan geçiyoruz; kimse kimseyi okumuyor. Şair, şiirinin yer aldığı dergiyi bile alıp okumuyor. Bizden öncekileri susup dinlemeyi, bizden sonraki

lere kulak vermeyi bilmiyoruz. "Ben her şeyi hak ediyorum" edası içinde şair, maalesef.

Dergi takip ediyor musunuz? Hangi dergilerde yazdınız/yazıyorsunuz? Dergilerdeki şiirler üzerine neler söylersiniz?

Evet, genelde takip ederim. Birçok dergide yazdım. Dergilerdeki şiirler üzerine en güzel sözü zaman söyler diye düşünüyorum. Beklediğimizde de görüyoruz.

Hikâye / öykü türü günümüzün popüler edebiyat türleri arasında. Şiire ilginin az olduğunu düşünüyor musunuz? Evet, ise neden?

Öykü okumayı ben de severim. Şiire ilginin az olduğunu düşünmüyorum. Şiir her dönem az okunan bir türdü. Çünkü hem eşyaya hem de manaya sahip olma meselesidir, şiir. Bunun için, eşyanın perdesine takılıp kalanlarda, ilgi az oluyor düşüncesi olabilir.

Şiir sadece bireysel bir düşünüşün eseri mi yoksa toplumsal olay ve olgular da aynı oranda etkili midir?

Bilindiği gibi, insan fıtratı gereği bireysel bir varlık olduğu kadar sosyal bir varlıktır da. Burdan hareketle sanatçı, somut olan ile soyut olanın iyi bir karıcısıdır. Bir yazımda da dediğim gibi: bir şiir, her türlü dünyevi iktidarın büyüsünü bozmakla anlam kazanmış bir şiir, ama bu şiirle burdan bir iktidar kurmak değil tersine, insana, hayatın o muhteşem varlığının yanında, yokluğunu, hiç'liğini de gösterebilmek. Hem hayatı yakalamak hem öteye dair bir bilgilenme, bir bilinç hali ifade edebilmektir.

Şiiri ortaya çıkartan koşullara ek olarak neler söyleyebilirsiniz?

Var olan, içinde yaşadığı genel dil yanında, şair için kendi dilini yani bir üst dil kurmaktır şiir.

Şiir ve şuur arasında birbirini etkileyen ya da tetikleyen bir ilgiden söz edebilir miyiz? Toplumun akıbeti açısından şiiri değerlendirmek mümkün müdür?

Şair şiiriyle saflık ve sevgi halinin de çekimi olabilmelidir. Çünkü şiirin biraz da insanı iyi yapmak gibi bir derdi olmalıdır.

Şiirin metropol ya da taşra ile bağı nedir? "Büyük şiir büyük şehirlerde mi yazılır"?

Yer olarak bende, taşra ham, metropol ise rafine yer, demektir. Dolayısıyla, metropolde daha "ince bir zaman" üstündedir şair. Bir de İstanbul-Suriçi (tarihi yarımada) dışındaki her yer bence taşradır.

Şiirde kuşak kavramı üzerine değerlendirme yapmak ister misiniz? Bu konuda neler söylersiniz?

Benim için her zaman şair ve şiiri vardır. Gerisi lafügüzaf

Şiir eleştirisi var mı günümüzde? Bir şiir eleştirisi nasıl olmalıdır? Bu alanda dikkatinizi çeken isimler kimler?

İşini iyi yapan her şair aynı zamanda bir şiir eleştirmenidir de.

Şiir, kurucu bir unsur olarak geçmişten günümüze birçok toplumun duygu ve düşünce bütünlüğü içerisinde hareket etmesini sağlayan bir etkiye sahip tür. Bu bakımdan şiirin kurucu rolü üzerinden kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılabilir.

Hayatın, neden, niçin ve nasıllarına cevap aramadan artık çok hızlı yaşıyoruz. Günbegün "insan"ın kaybedilmesinden dolayı, insanın, düşünce, inanç ve yaşam biçiminin yeniden yapılanması için, içe doğru yolculuk yapmaktır şiir. Yalnızca dünyada başlayıp dünyada biten (nefsin hilesine düşmüş) bir düşünce ile yorumlanmış olan eserlerle, insan ruhunu ne kadar yüceltebiliriz diye düşünüyorum.

Şiirde usta-çırak ilişkisi bağlamında bu ilişkinin eğitim-etki/gölge riski üzerine neler düşünürsünüz?

Aslında sanatın her alanında bir usta-çırak ilişkisi doğru olanıdır, fakat orda fazla kalmamak şartıyla.

Folklor şiire düşman mıydı hala öyle midir?

Burda, denge ne büyük bir lütuftur insana, diyorum.

Roman, hikâye/öykü yazarların birbirleriyle çekişmeleri pek gözlemlenen bir durum değilken şairlerin çekişmeleri, Türk edebiyatında en sık rastlanan bir durum olarak görülmektedir. Şiirin ve şairlerin çekişmeleri hakkında neler söylersiniz?

Çünkü şiir bu topraklara daha ait bir türdür.