Şairler Geçidi: Hikmet Kızıl ile Konuştuk, Söyleşi, Ethem ERDOĞAN

Şairler Geçidi: Hikmet Kızıl ile Konuştuk yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Şairler Geçidi: Hikmet Kızıl ile Konuştuk

29.09.2022 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Şairler Geçidi: Hikmet Kızıl ile Konuştuk

Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Hayata ve insana dokunan, yılgınlığı, sıradanlığı, boş vermişliği sanatın gücü ile aşabileceğine inanan hikmet hamalı, okumayı ve çayı seven huzursuz bir şair.

Şiir yazma biçiminizi anlatır mısınız? Şiirin mutfağı sizde nasıldır?

Evvela iyi bir şiir okuyucusu olduğuma inanıyorum, klasik edebiyatımızdan tutun çağdaş edebiyatımıza kadar yayımlanmış iyi şiirleri tekrar tekrar okumayı seviyorum. Şiir bir ritim olarak geliyor önce. Bir ses anaforunun içine düşüyor gibi. O anafordan damıtılan seslerin kelimelere, cümlelere dönüşmesi ile şiir zuhur ediyor. O ilham insanın içine düşünce kelimeler ve imgeler de dökülüyor satırlara. Şiir her yerde yazılabilir, bazen yürürken, bazen yolculuk sırasında… Gece yarısı demli bir çay eşliğinde gecenin sesini dinlerken…

Dönüp dönüp okuduğum şairler vardır. Sezai Karakoç ve İsmet Özel başta olmak üzere sıkı bir Osman Konuk hayranıyım. Necip Fazıl, Mehmet Akif, Sezai Karakoç çizgisinden gelen bütün şairleri çok sıkı okudum. Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya ve İlhan Berk şiirlerinden beslendim. Bununla birlikte dergilerde yayımlanan şiirleri de takip etmeye çalışıyorum. Haliyle bu okumalar şiirlerinize etki ediyor. Şiirde sağ sol ayrımı yapmıyorum. Tagore'nin dediği gibi: " Şairin dini yoktur" Bu şair dinsizdir demek değildir elbette, şair; ideolojik bir perspektifle şiire yanaşmaz demektir, kimin yazdığına değil ne yazdığına bakıyorum.

Günümüz şiirlerinin sorunları nelerdir? Çözüm ne olabilir? Şiirimizin bugünkü durumu hakkında neler dersiniz?

Günümüz şiirinin ana problemi bir kavgasının olmamasıdır, Şiir bir sistemdir, bir biçimdir. Bir düzendir, bir işleyiştir. Bu itibarla şiir bir harekettir. Şair bir gerekçeyle konuşur. Günümüz şiirinin bir konuşma gerekçesi yoktur. Bu, belirsizlik ve köksüzlük, "kavgası olmamak"tan neşet etmektedir. Günümüz şairinin kavgadan yoksun oluşu ortaya içi boş, bir özden yoksun bir şiir çıkarmaktadır. Günümüz şiiri onca gelenek ve birikime rağmen, geçmişine kendini kapatmış bir vaziyettedir. Davası güdülecek bir yeniliğin istikameti ve mahiyeti olmaması günümüz şiirini köksüzlüğe saplamış durumda. Sezai Karakoç; "Yapılacak yenilik de, çoğu kez görüldüğü gibi, biçimde olan yenilik değil, ruhta yeniliktir. Ama bu yenilik, esasta, geleneğe karşı olmak değil, belki onun bıraktığı noktadan başlamak demektir. Bıraktığı noktadan alıp ileri götürmektir şiiri yenilik," demektedir. İzi sürülmesi gereken istikamet budur. Sezai Karakoç, "Şair, milletine kafasıyla, gönlüyle ve ruhuyla yapışıktır. Alınyazısı, milletinin alınyazısıdır, derken de bu istikamete işaret ediyordu.

h1

Dergi takip ediyor musunuz? Hangi dergilerde yazdınız/yazıyorsunuz? Dergilerdeki şiirler üzerine neler söylersiniz?

Başta Yolcu dergisi olmak üzere, Edebiyat Ortamı, Aykırı Edebiyat, Yedi İklim, Ay Vakti, Telmih, Ayarsız, Nüktedan, İzdiham, Taşra Edebiyat, Artemis, Kadran, Ot, Temmuz dergilerinde yazdım/ yazıyorum. Ayrıca dünyabizim.com sitesinde kültürel yazılar yazıyorum.

Bugün edebiyat yazarı için edebiyat dergileri önemli bir mektep gibi. Edebiyatçının edebi ciddiyeti ve iddiası bu dergilerden geçiyor. Ne kadar iyi şeyler yazsanız da eğer ürünleriniz görünür bir sayfada yer almıyorsa kulvarın dışında addediliyorsunuz. Bazı dergilerin kendi kadroları dışında yazar ve şairlere yer vermemesi önemli bir problem. Kemikleşmiş bir kadro var ve dışardan kimseye pek nadir yer veriliyor. Haliyle bu ciddiyet sorgulanıyor. Her şairin her şiiri iyi olamayabilir ona rağmen dergilerde yer alabiliyor, bu durum genç şairler için aşılması zor bir duvar gibi duruyor. Doksanlı yıllarda çıkan dergilerde heyecan dozajı daha yüksekti; çünkü oldukça sınırlı sayıda edebiyat dergisi çıkıyordu. Şimdi her ortamda rahatlıkla üç beş kişinin birlikteliğiyle bir edebiyat dergisi kolaylıkla çıkıyor. Elektronik ortamda çıkan dergiler ürün yayınlatmayı sıradanlaştırıyor. Bir taraftan da kadro dergiciliği yapan dergilerde kendini gösteremeyen şair/ yazarlar için de bir kapı aralıyor bu dergiler. Edebiyat dergisi çıkarmanın kolaylaşıp sıradanlaşması seviye sorununu da beraberinde getiriyor. Ama seçkin bir edebiyat dimağı edinenler nerede çıkarsa çıksın iyi şiirin kokusunu alıyor ve o şiirlere bir şekilde ulaşıyor.

Hikâye / öykü türü günümüzün popüler edebiyat türleri arasında. Şiire ilginin az olduğunu düşünüyor musunuz? Evet ise neden?

Günümüzde öykü, edebiyatın mihenk taşı durumunda gösteriliyor. Öykü yazmıyorsanız diğer hangi türde yazarsanız yazın, yetersiz ve eksik olduğunuz düşünülüyor. Oysa öykü de şiir ve deneme gibi edebi bir türdür. Öykü dergilerinin güçlü kadrolar tarafından yönetilmesi böyle bir algı oluşmasında etkin rol oynuyor. Bana göre diğer türler de öykü kadar önemli ve elzemdir, o türde yazanları yok saymak kimseye bir şey kazandırmıyor. Şiir kitaplarının neredeyse çoğu ikinci baskıyı görmeden unutuluyor, haliyle yayınevleri de şiire sıcak bakmıyor. Şiir dergilerde daha çok arz-ı endam ediyor. Şiirin ırmağı dergilerde daha güçlü akıyor.

Şiir sadece bireysel bir düşünüşün eseri mi yoksa toplumsal olay ve olgular da aynı oranda etkili midir?

h2

Şiirde usta çırak ilişkisi sona ermiş gibi görünüyor. Haliyle referanslardan uzak bir şiir ön planda. Gelenekten beslenen şiirlerde; yoksulluğumuz, sömürüldüğümüz, varoşlardaki yalnızlık ve sürgün hayatı işlenirdi. Şiir yaşadığı dönemin aklı, vicdanı ve yüreği olmalıdır. Fildişi kulenizde oturarak, etrafınızda olup bitenleri görmezden gelerek yazdığınız şeyler şiir olabilir; ama şiirin misyonuna aykırı bir tarzı da öncelemiş olur.

Şiiri ortaya çıkartan koşullara ek olarak neler söyleyebilirsiniz?

Artık topluma hitap etmeyen şiirler yazılması, şiirin kan kaybına uğraması, toplumun şiirden kopmasının sebeplerinden biri. "Allı pullu" sözcük derlemelerinin, kontrolsüz bir şekilde yazılı ve görsel medyada yer alıyor olması, toplumun şiir algısını ya da ayarını bozan önemli bir etken. Bununla birlikte, yazılanların daha öncekilerin tekrarı olması, geçmişteki dil ve söyleyiş zenginliğinin yeterince yakalanamıyor olması, heyecan yaratacak yeni bir akımın ortaya çıkamıyor olması gibi hassas noktaların tartışmaya değer olduğunu belirtmek gerek.

Toplumdaki sanat ve kültür açlığının yerini, "sosyal medya" dolduruyor! Günümüzde insanların ilgisini farklı alanlara kaydıracak çok sayıda kışkırtıcı teknoloji ürününün akılları çelmemesi pek mümkün görünmüyor. Bununla birlikte, gelişmiş ülkelerde de teknolojinin inanılmaz boyutlar kazanmasına karşın, toplumun okumaya verdiği önemin büyük oranda kan kaybetmediğine bakıldığında, sorunun hedef sapması yaşamaktan ziyade, okuma kültürüne sahip çıkmamak olduğunu söylemek, sanırım daha doğru bir yaklaşım olur. Düşünce ikliminin gerek şiir, gerek diğer yazın eserleriyle renklenip yeşerdiği, sanat ve kültürün toplumun bütün katmanlarını sarıp sarmaladığı aydınlık günlere kavuşabilmeyi temenni ediyorum.

h4

Şiir ve şuur arasında birbirini etkileyen ya da tetikleyen bir ilgiden söz edebilir miyiz? Toplumun akıbeti açısından şiiri değerlendirmek mümkün müdür?

Şiir kelimesi dilimize Arapça'dan geçmiştir. "Şuur" kelimesiyle aynı köktendir."fehm-i idrak", yani, "anlama, bilme" demektir. Ölçülü, biçimli ifadeler bütünüdür. Bu minvalde şiir, sezgi vasıtasıyla elde edilen bilgi çeşididir.

Şiirin ve şuurun bir "Simurg" olup Kaf Dağı''na uçtuğu böylesi bir çağda hâlâ "şiir" ve "şuur" ilişkisi aramak zor olsa da masumiyetini yitirmiş bir çağın insanlarının masumiyetlerini hatırlama yollarından biri de şiirdir.

Şiirin metropol ya da taşra ile bağı nedir? "Büyük şiir büyük şehirlerde mi yazılır"?

Büyük şiir büyük şehirlerde yazılır diyemeyiz elbette. Ama imkânlar ve ortam açısından büyük şehirlerin şiir konusunda avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Sözlükler, taşranın karşılıklarından birini "dışarlıklı", yani yabancı olarak veriyor. Şiirin tabiatıyla, fıtratıyla dışarlıklı, yabancı, yabanıldır zaten. Şiirin var olan sözcüklerle var olmayan anlamlar oluşturmasını başka türlü izah edemeyiz. Haydar Ergülen, bir yazısında şiirin taşraya ait olduğunu savunuyordu.

Taşra denilince yalnızca köyü ya da kasabayı kastetmeden; onları da, ama onların ötesinde şehirde de yaşanabilecek bir deneyimi; bir dışta kalma, bir daralma bir evde kalma deneyimini, böyle yaşanmış hayatları ifade etmek olarak da algılayabiliriz. Şiir iyiyse zaten coğrafyasını aşan bir şey değil midir?

h5

Şiirde kuşak kavramı üzerine değerlendirme yapmak ister misiniz? Bu konuda neler söylersiniz?

Geçmişi olmayanın geleceği olamaz. Şiirde dönüp geriye bakmazsak, bizden bir önceki halkayı ve ondan da öncesini okumaz, yararlanmazsak, yeni bir şiiri nasıl kurabiliriz? Şiir birbirine eklenerek gelişir, büyür. Kuşak meselesi yazılan şiirin bir önceki şiirle kurduğu bağ olarak algılanmalı. Şiiri yeniden görünür kılabilmemiz; şairin yeniden toplumsallaşmasında ve şiirin, yeniden yaşamın içindeki insanı önceleyen bir söyleme kavuşmasına bağlı. Bu da bizden önce yazarak dünyamızdan geçen şairleri derinliğine anlamak görevini veriyor bize.

Şiir eleştirisi var mı günümüzde? Bir şiir eleştirisi nasıl olmalıdır? Bu alanda dikkatinizi çeken isimler kimler?

Şiir üzerine konuşmak, şiirin biçemi, tekniği ve şiirde kullanılan araçlar üzerine konuşmak ve de tüm bulguları şiirin nesnel ölçütleri ile tartıya vurmak yoğun şiir bilgisi yanında cesaret ve özveri de gerektirir. Şiirin her öğesi, her aracı, her birimi ayrı bir tartıya tartılır. Şiirin her öğesini tartıya tutan eleştirmenin en az şair kadar bilgili ve yetkin olması gerekmektedir, bunu yapabilecek yetkin insanlar yok değil ama onlar da şiir yazmaya soyunduğu için ciddi anlamda bir eleştiri yok denilebilir. Şairin değerini, diğer şairler ile ayrımını ne tek bir eleştirmen ve ne de kitaplarının satış sayısı belirler. Şairin yarına bırakacağı şiir sayısı önemlidir. Yarına kalan şiir sayısı üçü bulan şairler bana göre büyük şairlerdir.

h8Şiir, kurucu bir unsur olarak geçmişten günümüze birçok toplumun duygu ve düşünce bütünlüğü içerisinde hareket etmesini sağlayan bir etkiye sahip tür. Bu bakımdan şiirin kurucu rolü üzerinden kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılabilir.

Yüzyıllarca edebiyatımızın ana anlatım aracı şiir olmuştur. Edebiyatımızda hikâye bile mesnevi yoluyla şiirle anlatılmıştır. Edebiyatımıza giren sayısız yazı türleri olmasına karşın, biz edebi zevkimizi yüzyıllar boyu şiirden almış, şiiri sevmiş, şiiri benimsemişizdir. Binlerce dizeden oluşan destanlarımız manzum olup çeşitli serüvenleri işleyen şiir parçalarından oluşmuştur. Acılarımızı yuğ adı verilen cenaze törenlerinde sagu dediğimiz ağıtlarla dile getirmişiz. Edebiyattan söz edilince önce şiir düşünmemiz, yüzyılların bize bıraktığı büyük mirastan kaynaklanmaktadır. Şiir bir medeniyet, bir dil meselesidir. Hoca Dehhâni'den Şeyh Galip'e kadar geçen süreçte şiir ile örülü bir medeniyet inşasını görüyoruz.

h6

Şiirde usta-çırak ilişkisi bağlamında bu ilişkinin eğitim-etki/gölge riski üzerine neler düşünürsünüz?

Ben bunu bir risk olarak görmüyorum açıkçası. Ustadan etkilenmek risk değil; zenginliktir. Bir süre sonra kendi üslubunu bulmanın yolu taklitten veya etkilenmekten geçer.

Şiirde usta çırak ilişkisi hep olmuştur olmalıdır da. Âşıklık geleneğinin dayandığı temel öğretim yöntemi usta-çırak ilişkisidir. Felsefi anlamda bilgi yığılan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir şeydir. Sanat ve şiir için de bu geçerli ve gereklidir.

Folklor şiire düşman mıydı hala öyle midir?

Cemal Süreya, çağının ve anlayışının ürünü olan bir saikle böyle bir düşünce ifade etse de folklorun şiire düşman olduğunu düşünmüyorum. Sözlü kültür unsurlarının, halk şiirinin ve halka ait söz hazinesinin modern yaşama tarzları ve modern edebiyatla ilişkisi hiçbir dönem değerini kaybetmemiştir. Geleneği reddettiğini dile getiren ve yeni bir söylem geliştirdiğini ileri süren akımlarda bile kolektif bilinç ve belleğin, söz hazinesinin, geleneksel sözlü kültür varlıkları barındırdığı açıkça görülür. Folklor şiirin anlatım evrenini genişleten, zenginleştiren bir unsurdur.

Roman, hikâye/öykü yazarların birbirleriyle çekişmeleri pek gözlemlenen bir durum değilken şairlerin çekişmeleri, Türk edebiyatında en sık rastlanan bir durum olarak görülmektedir. Şiirin ve şairlerin çekişmeleri hakkında neler söylersiniz?

h7

Aynı yıllarda yapıt vermiş şairler arasında birbirine sataşma, amansız polemiklere girişme geleneği Türk edebiyatında neredeyse her dönemde görülmüş. Özellikle Tanzimat ile birlikte yeniden inşa edilen Türk şiir anlayışından kaynaklanan polemikler alevlenmiştir. Hatta tepki olarak "Demdeme" ve "Zemzeme" gibi karşılıklı eserler yazılmış. Ziya Paşa'nın kaleme aldığı eski şiir anlayışını savunan ve zenginleştirilmesini isteyen "Harabat" adlı eserine karşılık, Namık Kemal'in "Tahribi Harabat" adlı eseri Ziya Paşa'ya ağır eleştiriler içeriyordu. Ahmet Haşim ve Yahya Kemal arasında da çekişmeler görülmüştür, Peyami Safa ve Nazım Hikmet arasında da…

Bu tartışmaların zarar verdiğini düşünmüyorum. Hatta bu tartışmalar Türk edebiyatının renklenmesine ve şekillenmesine önayak olmuştur.


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 29.09.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.08.2022 00:01
1539
Yorumlar
  • Hüseyin Türkoğlu 2022.09.29 11:55

    Yazar Hikmet Kızıl'ı severek takip ediyorum. Kurgu, betimlemeleri ve yazı yüklediği anlam ve derinlikleri çok muazzam. Röportaj da öyle olmuş. Emeğinize sağlık.

  • Gülden Akıncı 2022.09.29 22:38

    Şiir şairin gerek geçmiş olayları,gerek güncel olayları,gerekse kendi duygu dünyasını anlatmasıdır.sosyal olaylar karşısında şairin suskun kalması olmaz. Çünkü şair insanların duygularının tercümanıdır. Önemli olan okuyana ulaşabilmesidir.

  • Adıyaman news 2023.04.18 18:58

    Şairi tanıyorum beğeniyorum da. 

  • Aysegul Hafizoglu 2023.10.04 23:25

    Siire ve saire dair Hikmet Kızıl Bey'in duygu ve düşünce dünyasını yansıttigi güzel bir röportaj olmuş. Geçmişten beslenmesi , köklerimize sahip çıkması bence cok önemli. Çünkü geçmiş inkar edilerek sanat yapilamaz. Emeğinize sağlık..

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 176 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 5 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com