Susanna Tamaro İle Adana’ya Yolculuk, Edebiyat, Faik ÖCAL

Susanna Tamaro İle Adana’ya Yolculuk yazısını ve Faik ÖCAL yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Susanna Tamaro İle Adana’ya Yolculuk

09.02.2024 09:00 - Faik ÖCAL
Susanna Tamaro İle Adana’ya Yolculuk

Dönüp dolaşıp hep aynı yere gidiyorum. Hayatımı yitirdiğim, ölümü kazandığım yer: Adana. Hep de 1990'lı yıllar. Seyhan ve Ceyhan'ın arasında gidip geliyorum, kendimi arıyorum. Susanna'ya verdiğim sözü tutuyorum: Kendi düşüncemi arıyorum. Anlıyorum: Önce insanın kendine ait bir düşüncesi, bir fikri, bir görüşü olmalıdır. Asıl devrim budur. Asıl devrim kendi içinde, kendine ait olmayan düşüncelerden kurtulmaktır.

Adana'ya gidiyorum ve başkalarına ait düşünceleri bir kenara bırakıyorum. Yolculuğum hep içten içe kanayan kalbimin gölgesinde. Artık başkaları değerinden fazla olmayacak hayatımda. Aşk ve acı olacak her köşe başında. Sonra umut ve özgürlük şarkıları düşmeyecek dilimde. Kızılırmak'ı Seyhan ve Ceyhan ile buluşturan umut ve özgürlük şarkıları. Onun aşkı ve benim acım. Dilimin altında biriktirdiğim karıncalanmış dizeler, hiç kimseye ait olmayan, hiç kimsenin okuyamayacağı.

Yüreğim Çukurova'nın derinliklerinde atıyor. Bereketi kalmadı yaşam tarlamın, esenlikten yoksun dağ rüzgarlarım. Tadı tuzu yok yılların, yolu yordamı yok yolların. Yüreğim çocukluğumun ellerinde. Gitmeliyim uzaklara. Başkalarının gitmediği yerler bulmalıyım. İşe eski kitaplarımı yakmakla başlıyorum. Yanıma çok sevdiğim kahramanlarımı alıyorum. Bir çocuk-Küçük Prens, bir balık-Küçük Kara Balık, bir martı-Jonathan. Onlar yanımda olduğu müddetçe yolumu bulacağım, yüreğim bana ait düşüncelerle atacak.

Küçük Prens ile insanların dünyasına katılacağım. Onlar gibi görüneceğim, onlardan biri olmadığımı bilerek. Küçük Kara Balık ile uzak denizlere açılacağım, keşfedilmemiş bir deniz bırakmayarak. Martı Jonathan ile gökyüzünde özgürce uçacağım, başkalarının ne dediğini umursamayarak. Üç kahramanım yanımda olduğu müddetçe kalbim beni hep doğru yere götürecek. Şaşırmayacağım. Yer, gök ve deniz kardeşliğini kuracağım, Ursula'ya özenmeden. Kendi hikâyemi yaşayacağım ve yazacağım. Başka yolu yok anneanne. Aşkımın ve acımın sesini duyuyor musun? Şiirlerimde anlatamadığım aşkımın ve acımın sesini. Ama Küçük Prens biliyor, Küçük Kara Balık anlıyor, Martı Jonathan duyuyor. Bu bana yeter. Benim yüreğimin hikâyesi anneanne, işte bir çocuk, bir balık ve bir martı. Yer Adana, hep de aynı yıllar, 1990'lar.

Herkes kendi kalbindekini yaşarmış anneanne. Ben Çukurova'da düştüğümde hiç kimseler yoktu. Annem dahi yoktu yanımda. Sadece annemin duası ve babamın gölgesi vardı üzerimde. Küçük Prens gelip kaldırdı beni ölüm yatağından. "Kalk" dedi, "daha yaşanacak çok şey var. Benimle çocukluğuna yolculuk yapmadan, nereye gidiyorsun!" Kalktım, Seyhan ve Ceyhan'ın suyunda yıkandım. Küçük Kara Balık yanımda. Kardeşlerim dahi yoktu yanımda. Sadece onların haritanın delik deşik yerlerine düşmüş hikayelerinin acısı vardı yüreğimde. Küçük Kara Balık ile beraber yüzdüm. Yüzdükçe kendimi tanıdım, geçmişimi hatırladım, özümü gördüm. Küçük Kara Balık ile yüzmek nerden gelip nereye gittiğimi hatırlatmıştı bana. Duvar sorularım beynime çakılmıştı. "Sen kimsin?" diyordu külahlı bir ses. "Nerden gelip nereye gidiyorsun?" diyordu aşina bir ses. "Bir ödevim olmalı" diyordu kübistik bir başka ses.

Ben Çukurova'da düştüğümde bir başımaydım. İstanbul'un gölgesi düşmüştü üzerime. İstanbul'un gölgesi ile ölümün gölgesi savaşmıştı başımızın üzerinde. Yüzükoyun yere kapaklandığımda, bir arkadaşım dahi yoktu yanımda. Yattığım yerde bir başıma kalakalmıştım. Yüzüm toprağa gömülü ölmek istememiştim. Son bir gayretle yorgun gövdemi çevireyim diyorum ama olmuyordu. Çok zorlanıyordum. İflas etmiş böbreklerim aman vermiyordu, temiz kan damarlarımda durmuyordu, yanımdan geçip gidenler can çekiştiğimi görmüyordu. On sekiz yaşımdan aldığım güçle gövdemi çevirmeyi başarıyorum, sırtımı toprağa teslim ediyorum, Adana'nın açık berrak göğünü görüyorum. Her şeyi öyle açık ve net görüyorum ki kelimelerle anlatılamaz.

Gençliğim masmavi ve külrengi Adana göğüne benziyor. Gözlerimi alamıyorum. Geçip giden gençliğim ve Adana'nın göğü birbirine karışıyor ufalan göz bebeklerimde. Böyle ölebilirdim. On sekizlik bir yaşamı ölüme hediye edebilirdim. Buna hazırdım anneanne. Anlıyor musun? Senin gibi seksenini göremeyecektim. Olsundu. Hazırdım her şeyimle ya da hiç hazır değildim. Sadece hazır olduğumu sanıyordum. Bir insan on sekizinde nasıl ölüme hazır olabilir ki. Ölüm gerçeği, yüreğimde aşk ve özgürlük damarlarını kanattırıyordu. Gökte Martı Jonathan'ı gördüm sonra. "Dostum, bensiz bir yere gidebileceğini mi sanıyorsun? Kalk yattığın yerden. Ölmenin sırası değil. Sonra ölürsün." Kalktım düştüğüm yerden. Martı Jonathan ile birlikte uçmaya başladım kendi göğümde, kendi düşüncelerimle. Dediğin gibi yaptım anneanne: İlk devrimi kendi içimde yaptım ve kendi hakkımdaki ilk düşünceme kavuştum: Uçmak kendi kanatlarıyla bir başına, kendi göğünde daima.

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

Susanna Tamaro

Çev. Eren Cendey

Can Yayınları

149 sayfa

İstanbul, 2018


Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 09.02.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 16.11.2023 21:40
537

Faik ÖCAL Hakkında

Faik ÖCAL

2000’de Cumhuriyet Üniversitesi Sosyoloji mezunu... 2004 yılında Franz Kafka’nın Romanlarında Birey ve Devlet İlişkisi üzerine yaptığı tez ile yüksek lisansını yaptı.

Çeşitli sitelerde ve dergilerde yazıları çıkmakla birlikte 2008’den beri düzenli olarak Yolcu Dergisi’nde yazılar yazmaktadır.

 

Yayımlanmış Kitapları:

Yitik Anılar Şehri, Erguvan Yayınları, 2008.
Aziz ve Aciz Emanetçi, Erguvan Yayınları, 2008.
Dört Mevsim Beş Vakit Hüzün, Roza Yayınları, 2012.
Uzaktaki, Az Kitap, 2021.
101 Kürtçe Roman 1. Cild, Sitav Yayınları, 2022.
Beyaz Hüzün, Az Kitap, 2022
Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi, Zilan Akademi, 2023
Deprem Günlüğü, KDY, 2023 

Faik ÖCAL ismine kayıtlı 88 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 8 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitapyurdu.com