Anlatılamayanla Yaşama Yetisi, Edebiyat, Ülker GÜNDOĞDU

Anlatılamayanla Yaşama Yetisi yazısını ve Ülker GÜNDOĞDU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Anlatılamayanla Yaşama Yetisi

09.09.2022 09:00 - Ülker GÜNDOĞDU
Anlatılamayanla Yaşama Yetisi

Fazla zavallı olmamanın en güvenilir yolu, fazla mutlu olmayı beklememektir. A. Schopenhauer

"Hiçbir şey olmadı, hiçbir şey olmadı." Serdar tarafından yazılmış intihar mektubundan…" Bu alıntıyla başlayan ilk öykü, Hiçbir Şey Anlatamayan Hikâyelerin İkincisi, aslında her şeyi anlatır. Esere de adını veren bu öykü, manasını ardına saklayarak bilmek istediğin ne varsa bulmanı sağlar. Serdar'a küsen elem, onu hayatın en son noktasına getiren tek nedenidir. Elem yüklü bir yaşamı olsaydı, elem yüklü bir öyküsü olmayacaktı. İstemem, eleme deva. Hayatta olanları bir olguya bağlayan elem, yaşamı hiçbir şey olmama durumundan çıkarmaz mı?

İnsan ne ısrarla ayakta durur ne devrik cümlelerle yerle bir olur. Diyorum ben. Güray Süngü: Biliyorum, hayat yeniler kendini… öyküsündeki karakter üzerinden ironik aktarımıyla hayatın sıradan döngüsünü şöyle vurguluyor: "Karım: Bebeğimiz olacağı için korkuyor musun? diye soruyor. Ben; karımı öldürüyorum o gece. Siz: Akşam yemeği sofranızda çorbanızı kaşıklarken haberlerden öğreniyorsunuz benim karımı öldürdüğümü…" (s.25) İnsan, olaylar karşısında nasıl durursa dursun hayatın sıradanlığı devam eder ki; her şey baştan yenilenebilsin.

Eleme yenik ve unutulup giderek çekilirken yaşamdan; ıstıraba tutunur insan. "Başka türlüsünü bilmiyordu hayatın.. Duvarın üzerinde oturuyordu, arkasında deniz vardı, önünde tren yolu. Denize değil, tren yoluna bakıyordu. Bir manası olmayabilirdi.. İçinde bir yalnızlık uyanmadı, içinde bir yalnızlık hissetmedi, içinden yalnızlıkla alakalı herhangi bir şey geçmedi.. O an hiçbir şeyin aslı gibi kalmadığını, her şeyin dönüşüp değiştiğini düşünmedi." (s.48) Düşünmeyi sevdiği halde. O an gerçeği anladığı andı. Bazı anlar da vardır ki; tutamadığımız ya da bırakamadığımız anlar, kalbin inceliklerine değmeyen anlar, karar anlarıdır o anlar. Anlar vardır, an vardır. Elindekilere, sahip oldukları anda ya da istediklerine sahip olamadıkları anda boşluğa mı düşüyor insan? Boşluk anları nasıl geçer? Kazanacağını bildiği için olmak istediği an değil, kaybedeceğini bildiği için olmaktan korktuğu anlar. Mesela: Hande'nin zihni kendini kapatıveriyormuş bazı anlarda. Öyküsü, Yara Kabuğu'nda Hande'nin, sevgisinden yitirdiği zihniyle sevgilisine sevgilisini, sorduğu an işte o anın okurun üzerinde bırakacağı etki gibi anlatılamaz, an ve anlar vardır. (s.80) Sen o an ne olduğunu anlayabiliyor musun? Anlıyorum ama anlatılamaz… Cevapsız soruların sorgusuyla kala kalıyor okur. Hiçliğini anladığı an boşluğa düştüğü an mı? Bu boşlukta kaybolur mu insan, boşlukta niçin kayboluyor ki? Kendini anlamıyor ve anlatamıyor mu? Zamanı anlamıyor mu? Kaderi anlamıyor mu, niçin? Yalnızlığı avucunun içine mi almış?

Kendini Anlatamayan Modern İnsan

Modern insan, toplumsal düzenin kıyıcılığına mı kurban? Peki, insan neye sığınacak? Hiçbir şey anlatamayan insan nasıl anlatılır? Hikâyelerle. Güray Süngü yeri ve zamanı, yaşamı ve ölümü, olay ve durumu serim, düğüm, çözüm klasik hikâye gövdesiyle anlatırken ironik ve trajikomik bir vurgu kullanarak anlatıyor. Anlatılması zor ama bir şekilde anlatılması gerekli meseleleri hikâye karakterleri üzerinden söze döküyor. Modern insanın yaşayacağı ama anlatamayacağı durumları mesele ediniyor. Bu meseleyi anlatma imkânı sunarak mücadele yetisi kazandırmayı amaçlıyor. Modern insana, kendini anlatabilme lisanı sunan Güray Süngü, sözünü özgünlüğüyle ince eleyip sık dokuduğu Hiçbir Şey Anlatamayan Hikâyelerin İkincisi adlı eseri ile okura anlatamadığı hiçliğini fark ettiriyor. Güray Süngü, okuru tanıştırma gayretine girdiği tiplerle, yalnızlığından öylesine çekip alıveriyor ki, ruhunuz duymuyor.

Kendini anlatamayanlar üzerinden kurguladığı dünya, okura boşluğun içinde kayboluşu hissettiriyor. "Şaşkındım. Sanki çok yorulmuştum uykumda, belki de bir rüya görmüştüm, kötü bir rüya, kötü yorucu bir rüya. Ama gözlerimi açtığımda sadece çok yorgundum, hatırladığım bir şey yoktu. Öyle yorgundum ki bir rüya gördüğümü biliyordum ama hiç uğraşmadım hatırlamak için hemen giyinip dışarıya attım kendimi.. Herkesten ve her şeyden korktu, gözüne uyku girmedi. Hangisi rüya? ikisi de mi? korkunç. Korkarak uyudu. Nefes nefeseydi, bacaklarına baktı bacakları yoktu. Ne oldu, rüya mı gördü? Hatırlamadı. Gerçekten uyandı mı? Karısı şaka yapacaktı, elinde baltayla odaya girdi, yataktan fırlayıp elindeki baltayı kaptı. İnsan karısını baltayla parçalar mı?" (s.27) Kendini anlatamadığında tutunacak bir şeyi kalmayan insan, hayata kaybını bırakıyor. Kaybolduğu kâbusun farkına varan okuyucu, eseri bitirince bir rüyadan uyanır gibi oluyor.

Fark edin ya da etmeyin herkes dünyayı düşleyerek anlamlandırıyor. İçine daldığımız rüya, gözlerimiz açıkken kâbusa dönüşüyor. Olaylar, bizi kâbusu yaşamanın deneyimiyle zorluyor. Okur, hiçliğiyle tanışıyor. Bu gerçekliği sona erdirmenin yolu, boşluk anının bir rüya olduğunu kavrayarak, ancak uyanmakla kurtulacağı imkânı sunuyor. Düşlenenlerle, kayboluşun hiçliğe yani uyanışa yaslanması sağlanıyor.

Düşlemekle sınırları kırarak daima çıkış yolu olduğunu gösterdiği; Hiçbir Şey Anlatmayan Hikâyelerin İkincisi adlı eser 2014 Necip Fazıl Kısa Kürek Öykü Ödülünü almış bir eser. Modern zamanlar, insanı ıstıraba sokarak puslu konulara sürükler. Modern hikâyelerin realist bir yazarı olan Süngü'nün kaleminden olay, vaka ve kesit vurgusuyla büyük resme çerçeve oluşturulur. Bu gerçekçilik anlayışını eserine yansıtışıyla her okur, hikâyelerde kendine has üslubun farklılıklarını gözler.

Klasik yapısı bulunan hikâyeler, giriş ve sonuç okura bırakılan hikâyeler, doğrudan olay örgüsüyle başlayanlar, sonucu okura bırakılan hikâyeler ve acıdan ders alınarak okunan hikâyeler açık yaraları anlatır. Her olay örgüsünden herkes farklı bir ders çıkarabilir. Mekân ve insan ilişkisine ön planda yer verilirken bazı mekân ve karakterler ayrıntılı tasvirleriyle hafızaya kazınır. Okura doğrudan sunulan kurgunun içine çekilen okur, bilincinin akışında kurmaca dünyasını öylesine canlandırabiliyor ki fiziksel etkisini de uzun uzun hissetmek zorunda kalıyor. Karakter, iç monolog aracılığıyla duygu düşünce ve mantık aktarımında bulunduğunda okuru sorguya düşürür. Yazar, bu şekilde kişilerin iç dünyalarıyla baş başa bıraktığı okura karakter üzerinden çıkarımda bulunmasını sağlatmakla yetinmeyerek alternatif ve yeni düşünceler doğmasına olanak tanır. Bilinç akışı ve iç monolog iç içe amaç edilerek alelade kurgulanan hikâyeler, merak uyandırdığı sonucuyla beklenmeyen bir sonuçla sonlandırıyor. Bütün hikâyelerde bir örge kullanılmayarak, başlangıç ve sonuç bölümleri bulunmadan; aktarıma gizem katılmaktadır. İçindeki acısı yüzüne vuran meczuplara, ruhunu anlatan hikâyeleri ile hayatın böyle süreceğini bundan sonra hiçliğiyle yaşamayı öğrenilmesi gerektiği vurgulanır.

Hikâyelere göre zaman kavramı kullanımı değişiklikler göstermektedir. Süngü, tema olarak ele aldığı ölüm ve yaşamın neden olduğu kayıp hissini öyle derinlemesine ve öyle geniş bir çerçeve içerisinde işler ki; akla gelmeyen hiçbir ayrıntı bırakmaz. Güray Süngü, sözün özüyle ilginç ve dikkat çekici edebi dilini; incelikli üsluba bürüyerek sağladığı etkili duruluğuyla gerçekçiliği anlatır. Sıradan insanların olağan yaşamlarında derinden hislerine empati kurdurur. Görmezden gelerek içimize attığımız gerçekleri bize aktarır. Birbirini anlayamayan insan ilişkilerini irdeletir. Hayatımıza girmemiş insanlar üzerinden hiç varlığını anlayamayacağımız gerçeklere yöneltir. Duygu ve düşüncelerimizi zenginleştirmemize olanak sağlar. Hiçliği, yalnızlığı ve kaybolmuşluğu fark ederek hislerimizi kullanma ve anlamlandırma becerimizi geliştirmemize katkı sağlar. Başkalarını anlamaya çalışarak kendimizi anlama olanağı tanır. Modern insanın hayata ve birbirine yabancılaşarak; hiçbir şeye tutunamayan rahatsız tipler haline dönüşmesine mâni olmak ister. Hayata karşı sergiledikleri tutum ironi ile anlatılırken aslında hiçbir şey anlatamadıkları okura fark ettirilerek hayata karşı güçlü duruş kazandırılmaktadır.

Güray Süngü

Hiçbir Şey Anlatamayan Hikâyelerin İkincisi

Okur Kitaplığı


Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 09.09.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.09.2022 01:48
709
Yorumlar
  • Molla Kasım 2022.10.21 03:43

    Eserin Osmanlı Türkçesiyle de yayınlandığına değinilseydi keşke.

  • Ülker Gündoğdu 2022.12.15 01:06

    Eserin, Osmanlı Türkçesiyle yayımlanmış olduğuna; buradan değindiği için Molla Kasım adlı okura teşekkür ediyorum.

Ülker GÜNDOĞDU Hakkında

Ülker GÜNDOĞDU

1977 yılının Ocak ayında Konya Ereğli’de dünyaya geldi. 18.08.2020 tarihinde Kitap Haber’e katıldı. 1998’den beri İstanbul’da yaşamakta.

Ülker GÜNDOĞDU ismine kayıtlı 143 yazı bulunmaktadır.

Twitter Instagram LinkedIn Kişisel