Dilin Kanatlarında Bir Yolculuk: Türkçe'nin Muhafızları
Mehmet DEDEOĞLU yazdı...
Prof. Dr. Muharrem Ergin'e göre dil, "İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir."
Dil, kelimelerin bir araya gelerek oluşturduğu bir iletişim aracı olmasından ziyade bir milletin ruhu, hafızası ve kimliğidir. Dil, bir toplumun geçmişine, kültürüne ve milletin varoluşuna sıkı sıkıya bağlıdır. Her bir kelime, asırlar boyunca birikmiş tecrübeleri, sevinçleri, hüzünleri ve hayalleri içinde barındırır. Dil, geçmişten geleceğe kurulan görünmez bir köprüdür ve çağların ötesinden gelen bir ruhun derinliklerini keşfetmektir.
Eğitimci- Yazar Özgür Aras Tüfek'in yazdığı ve yazarın bu kitapla, 2018 yılında ESKADER (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) ödülünü kazandığı Türkçe'nin Muhafızları serisinin 2. kitabı olan Simurg'a Yolculuk & Ali Şir Nevayi Romanı isimli kitap, kendisine başlangıç noktası olarak, doğu klasiklerinin en önemli eserlerinden biri olan Mantıku't Tayr'da (Hakikati Arayan Kuşların Hikâyesi) geçen Simurg (Otuz Kuş) hikâyesini alıyor.
Simurg, Pers mitolojisinde ortaya çıkan ve zaman içerisinde doğudaki hikâye ve efsanelerde de yer almaya başlayan bir kuştur. Türk Mitolojisi'nde "Zümrüdüanka Kuşu" olarak bilinir.
Rivayete göre kuşların hükümdarı olan ve Kaf Dağı'nda yaşayan Simurg, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilir. Kuşlar Simurg'a inanır, Simurg'un kendilerini kurtaracağını ve dileklerini gerçekleştireceğini düşünürler.
Türkçe'nin Muhafızları- 2 Simurg'a Yolculuk & Ali Şir Nevayi Romanı'nda tanrısal bakış açısı tekniği kullanılıyor, iyi/kötü- hayal/hakikat ve adalet/adaletsizlik çatışmasına yer veriliyor, 15. yüzyılda yaşanan olayların büyük bir bölümü Herat'ta geçiyor.
Yaklaşık olarak 50 yıllık bir zaman dilimini kapsayan anlatı, bir bahar mevsiminde, Ali (Ali Şir Nevayi) ve Hüseyin'in (Hüseyin Baykara) eğitim gördüğü medresede başlıyor. Dersin konusu Mantıku't Tayr'da geçen Simurg hikâyesidir. Ali ve Hüseyin kendilerini bu hikâyenin büyüsüne o kadar çok kaptırırlar ve bu hikâyeden o kadar çok etkilenirler ki dileklerini ve hayallerini gerçekleştirmek amacıyla, hemen ertesi gün, hem de hiç kimseye haber vermeden Simurg'a doğru bir yolculuğa çıkarlar. Ali ve Hüseyin, kısa süren bu maceradan ve hocaları tarafından hikâyenin devamının anlatılmasından sonra anlarlar ki Simurg kendilerinden başka bir şey değildir ve dileklerini çok çalışmak koşuluyla ancak kendileri gerçekleştirebilir.
"Madem Simurg biziz, biz ne istersek ne dilersek olacak demektir." (s. 35)
"Evet ama sadece dilemek yetmez, çalışacağız da..." (s. 35)
Hüseyin, Türkleri bir araya getiren, adaletle yöneten büyük bir hükümdar olmak istemekte, Ali ise Türkçe'nin güzelliklerini, üstün yönlerini anlatan büyük eserler yazmayı tasarlamakta, yazdığı bu eserlerle Türk milletinin birleştiğini hayal etmektedir. Bu iki arkadaş hedeflerine ulaşmak için birbirlerine her zaman destek olacaklarına dair söz verirler ve ideallerine kavuşmak için macera dolu bir serüvene çıkarlar.
Kitap boyunca Türk dilinin anıt ismi ve ilk hamse sahibi Ali Şir Nevayi'ye karşı olan büyük minnet duygusu çok güçlü bir şekilde hissediliyor ve bu ilim ve kültür abidesine gelecekten geçmişe doğru adetâ bir selâm gönderiliyor.
Didaktizmin ölçülü bir şekilde kullanıldığı eserin, dil ve üslûp açısından da oldukça başarılı olduğunu söylemek mümkün. Kitabın monotonluktan uzak yapısı hemen dikkat çekiyor ve yazarın çocuk okura iletmek istediği mesajları, anlatının içine serpiştirmesini ise son derece doğru bir yaklaşım olarak değerlendirmek gerekiyor.
Dil, kültürün en temel ögesidir. Dil yok olursa millet de yok olur ve insanlık tarihi bu tür örneklerle doludur. Türkçe, dünyanın en kadim dillerinin başında gelmektedir ve dünyadaki birçok dilden çok daha üstün niteliklere sahiptir. Türkçe'nin bu inceliklerini ortaya çıkarmak, dilimizi korumak, iyi öğrenmek, iyi öğretmek, doğru kullanmak ve dilimize sahip çıkmak, her Türk'ün aslî görevlerinden biridir.
Türk tarih sahnesi, Ali Şir Nevayi gibi nice "Türkçe'nin Muhafızı"na şahitlik etmiştir, Türkçe bu güzide insanların üstün gayretleriyle ve tüm güzellikleriyle günümüze kadar gelmiştir ve Türk milleti bu gönül insanlarına karşı sonsuz bir şükran borçludur.
Sevgi, saygı, dostluk, vefa, sabır, ilim sevgisi, azim, adalet, devlet yönetimi, ihtiras ve entrika gibi temaların işlendiği kitabın alt metninde yer alan "Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın her Türk, Türkçe'ye sahip çıkmakla mükelleftir ve sonuç itibarıyla her Türk, Türkçe'nin gönüllü bir muhafızıdır." mesajı ise oldukça büyük bir anlam taşıyor.
Eğitimci - Yazar, Özgür Aras Tüfek, Türk diline karşı göstermiş olduğu bu hassasiyetten ve söz konusu eserin edebî kalitesinden dolayı almış olduğu ödülü sonuna kadar hak ediyor. Türk Çocuk Edebiyatı'na oldukça güzel bir kitap armağan eden yazar bu eseriyle kendisinin de "Türkçe'nin Muhafızları"ndan biri olduğunu kanıtlıyor.
Dil, bir milletin tarihini, kültürünü ve ruhunu taşıyan en güçlü kalesidir. Dildeki her bir kelime, geçmişin mirası, bugünün sesi ve geleceğin umududur.
Türkçe'nin Muhafızları - 2 Simurg'a Yolculuk & Ali Şir Nevayi Romanı, özellikle ortaokul öğrencilerinin mutlaka okuması gereken nitelikli bir yapıt.
Keyifli okumalar dileğiyle...
Türkçe'nin Muhafızları- 2 Simurg'a Yolculuk & Ali Şir Nevayi Romanı
Özgür Aras TÜFEK
Erdem Çocuk Yayınları
İstanbul- 2021
7.Baskı
112 s.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 03.11.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.11.2025 09:24

Türkçe bizim kimliğimiz ve millet olarak varlığımızın en bariz göstergesi. Türkçe hassasiyeti konusunda yazılan kitapların tanıtılması ve okunması çok önemli. Bizleri böyle bir kitapla tanıştırdığınız için çok teşekkür ederiz.