Eşitlik mi Adalet mi? Çocuk Edebiyatından Yansıma

Son yıllarda hayatımıza giren "toplumsal cinsiyet eşitliği" meselesi daha en başta kavramsal açıdan hedefinden sapan bir konu. Zira ne kadınla erkek arasında ne erkekle erkek arasında "eşitlik"ten söz etmek pek mümkün değil. Eşitlik adalet getirmiyor. Haliyle iki cinsi eşit hale getirerek haklarını teslim etmek mümkün olmayacağı gibi aksine onlara zulmetmek oluyor. Son tahlilde olan da aileye oluyor.
Yaşadığımız toplumda aile kurumunu dinamitleyen, yanlış giden şeyler olduğu bir gerçek. Bunlardan biri de iş bölümü meselesi. Bir takım ayet ve hadislerin çarpıtılması, yanlış bazı örf ve adetlerin tabu haline gelmesi gibi onlarca faktör var bu duruma sebep. Fakat bir tarafın hakkını teslim ederken diğer tarafa ait olanı da alıp diğerine vermek yeni başka sorunlara kapı aralamak oluyor. Geldiğimiz noktada bunun ceremesini çekmeye başladık gibi. Süreç, sürekli olarak kadının "kurban" rolünde erkeğin "zorba" pozisyonunda olduğu bir toplumsal denklemin tamamen tersine çevrilmesi şeklinde ilerliyor. Kimsenin "kurban" ve "zorba" olmadığı, herkesin kendi yaratılış gereklerini yerine getirdiği bir aile hayatı mümkün olduğu halde ikisi arasında çekişmeye rağmen ayakta kalmaya çalışan bir aile kurumu karşımızda duruyor.
Toplumsal her meselede olduğu gibi bu konunun da çocuk edebiyatına yansımalarını görüyoruz. Aslı Tohumcu'nun kaleminden çıkan "Benim Babam Kötü Örnek" kitabı toplumsal rollere atıfla yazılmış. Kitap ters köşe bir isimle okurun dikkatini çekmeyi başarıyor. Aslında konuyu ele alışı itibariyle oldukça başarılı.
Kitabın çocuk kahramanının babası evde annenin yapacağı her işi hatta fazlasını yapıyor. "Biri akrobat olduğunu söylüyor, diğeri bukalemun... Kimisi çok iyi bir koşucu olduğu için küçümsüyor onu, kimisi ise bir mutfak sihirbazına dönüşebildiği için... Babam ne yapsa yanlış onlara göre! Bilirim, bütün babalar gibi değildir babam. Ama bilemem, kötülük bunun neresinde?"
Diğer erkeklerin, her işi yapan babayı eleştirmesi ve kötü yakıştırmalarda bulunması esasen toplumun bir gerçeğine dikkat çekmesi bakımından çok yerinde. Zira eşine yardımcı olan erkeklerin bile çirkin yakıştırmalarla dışlandığı, eleştirildiği günler hala geride kalmadı. Koca bir erkek nesli, eli sıcak sudan soğuk suya değmeden büyütüldü. Onlar gibi olmayanlar "kılıbık" damgası yedi. Bu etiketten korktuğu için el içinde çocuğunu bile kucağına almaktan imtina eden erkekler toplumun gerçeği oldu yıllarca. Bakıldığında konunun ne dindarlıkla ne sekülerlikle de ilgisi yoktu üstelik. Nereden geldiği bile belli olmayan bir takım yanlış uygulamalar bir tarafın ezilmesine meydan verdi. Bir bardak su alıp içmeyi kendine hakaret addeden erkek profili kadınlarda haklı bir öfkeyi biriktirdi. Fakat öfke böyledir. Sağlıklı bir duygu olmasına karşılık, doğru kanalize edilmediğinde işler çok karışır ve manipülasyona varır.
Modern yaşam biçiminin benimsenmesi ve kadınların çalışma hayatına daha fazla girmesi ile bu dengeler değişmeye başladı. "Eşine yardımcı olan erkek" imajı bile yeterli değildi artık. Kadın eve para getirdiğine göre erkek de onun yaptığı her işi yapabilmeliydi.
Keza Aslı Tohumcu da baba karakterine hemen her işi yaptırmış. O kadar ki kitabı bitirdikten sonra "E doğum yapmadı bu adam!" demekten kendinizi alamıyorsunuz. Baba sürekli kılıktan kılığa giriyor. İş yerinde öğle arasında bile eve ait işler için koşturuyor. Mavisu Demirağ'ın yaptığı çizimlerde babayı bazen dev bir çamaşır yığınının içinde görüyoruz. Aslında kitabı müstakil olarak ele aldığımızda çoğumuz, ne var bunda, karısı çalışan bir erkek yapmalı diye düşünebiliriz. Fakat bazen servis şoförü bazen aşçı, bazen oyun arkadaşı, temizlikçi, öğretmen gibi rollere bürünen taraf kadın olduğunda karakter bu kadar minnoş gelmiyor gözümüze. Aksine ezilen, kurtarılmaya muhtaç bir figür gibi görüyoruz. Mesele gerçekten iki tarafın eşitliği mi yoksa bir tarafın diğerine üstün geldiği bir mücadeleyi savunuyoruz? "Benim Babam Kötü Örnek" kitabında hayatın "müşterek"liğine vurgu yapılarak "müşterek" kavramı da ele alınıyor. Fakat biz anneyi işlerin içinde pek göremiyoruz. Anne o sırada arkadaşlarıyla buluşmuş oluyor mesela. Dolayısıyla eşitlikten bile söz etmek biraz zor görünüyor. Kitapta hamasete varan duyguların kokusunu alıyoruz. Babayı kötü örnek görenler de dede, dayı gibi erkek karakterler.
Aile kurumu tek tarafın üstünlüğüyle ayakta kalamayacak. O zaman burada üstünlükten ne anladığımızı iyi saptamamız gerekiyor. Kaldı ki fedakarlık, sabır, hoşgörü gibi temel insani değerleri de yitirmeden konuya yaklaşmamız gerekiyor. Tek taraflı bir bakış açısıyla aileyi ayakta tutamayacağımız ortada.
Benim Babam Kötü Örnek
Aslı Tohumcu
Mavisu Demirağ
Can Çocuk Yayınları
44 Sayfa
2010
Yazar: Vildan KINALI - Yayın Tarihi: 23.04.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.03.2025 11:14