Kaza Geliyorum Der, Faik ÖCAL, Edebiyat

Kaza Geliyorum Der yazısını ve Faik ÖCAL yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Kaza Geliyorum Der

03.11.2025 09:00 - Faik ÖCAL -
Kaza Geliyorum Der

Kaza Geliyorum Der, isminden de anlaşılacağı üzere sosyal mesajlar veren bir öykü kitabı. Yağmur Ertekin tarafından kaleme alınmış kitapta on dokuz öykü var ve on dokuz öykünün de mesajı aynı: İş sağlığını ve güvenliği olmadan çalışmayınız!

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) toplumumuzda hala kanayan bir yara ve maalesef yeterince üzerinde durulmayan önemli bir problem. Amerika ve Avrupa daha geçen yüzyılın ortalarından itibaren bu soruna eğilmişler ve sorunun çözümünde büyük mesafe kaydetmişler. Bizde ise son beş-on yıldır gündeme gelen bir konu. Hala da sorunun yapısal çözümüne ilişkin hiçbir adım atılmış değil.

Önce kitabın içeriğine bakalım. Kitapta on dokuz öykü var dedik. Kitabın ilk öyküsü "Maden." Bu öyküde Hasan'ın başına gelen maden kazasını görüyoruz. Kazanın geçtiği yer çok tanıdık: Zonguldak maden ocakları. 1941'ten beri maden kazalarında hayatını kaybeden insanların sayısı üç binleri çoktan geçip dört binlere dayandı. 13 Mayıs 2014'te Soma'daki maden kazasını hayatını kaybeden 301 kişinin cenazesi gözlerimizin önünden hiç gitmez. Sonra o tekme…

Sırf konunun daha iyi anlaşılması için bir karşılaştırma yapmak gerekirse, dünyanın en önde gelen maden işletmecilerinden Amerika'yı örnek verebiliriz. Bu ülkede son yarım asırda iki büyük maden kazasının olduğunu görüyoruz. 1984'te kazada 27, 2010'daki kazada 25 kişi hayatını kaybetmiş. Ülkemizde ise devlet denetimi tam sağlanmadığı için çok sayıda kazalar meydana gelmekte ve çok sayıda insan hayatını kaybetmekte. Yağmur Ertekin'in asıl üzerinde durmadığı husus tam da bu işte: Neden devlet denetimi tam değil?

"Kaderi İnşaattı"da Yavuz'un başından geçen kazada da aynı ihmalkârlığı görürüz. Sırf kovanın takıldığı asansör kancası olmadığı için teneke Yavuz'un üzerine düşer ve Yavuz ağır yaralanır. Mesela şu soruyu sorabilirdi Yağmur Hanım: İnşaatlarda İş Teftiş Kurulu Başkanlığı denetimini tam yapsaydı, bu ve bunun gibi kazalar yine olur muydu?

"Elektrikçi Ahmet"te hapishanenin elektriğini yaparken yaralanan Ahmet'in hikâyesine şahit oluruz. Çevremizde böyle kazalara sıklıkla karşılaşırız. Yine olay sade bir anlatımla ve basit bir kurguyla ifade edilmekte fakat olayın asıl sorumlularına hiç değinilmektedir.

"Kurtuluşa Bir Kala"da Eşref ile Mualla'nın Alp isminde hasta bir oğulları vardır. Pres makinasına elini kaptıran Eşref, malulen emekli olur. Yine aynı soru/n: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerekli önlemleri alsaydı ve tam denetim yapsaydı yine kaza olur muydu?

"Fındık Tarlası"nda Erhan'ın arkadaşı olan Mehmet'i yıldırım çarpar ve Mehmet ölür. Buna doğa kazası deyip geçemeyiz. Biliyoruz ki yıldırım düşmesi tehlikesi olanlar yerlerde gerekli tedbirler alınsaydı ölümler en aza indirilebilirdi fakat yazar bu konuya da hiç değinmemiştir.

"Böcekli Sokak"ta Tolga'nın üzerine halatı kopan vincin içindekiler düşer ve Tolga hayatını kaybeder. Hiç yoktan bir hayat daha yok olup gider, birilerinin ocağına ateş düşer. Neden?

"Hayati Usta"nın başından da bir sürü kaza geçer. Tesadüf eseri kazalardan kurtulur ama gelinen noktada onun ruhen ve bedenen çöktüğü, enkazdan farklı olmayan bir hayat yaşadığıdır.

"Kötü Bir Gün"de forklift çatalından bulunan trafonun dengeden çıkarak Hasan'ın üzerine düşmesiyle Hasan hayatını kaybeder. Hasan'ın yerinde biz de olabilirdik. Bu bizin bir ülke kadar büyük olduğunu anlamaktan çok uzağız.

Kadriye "Hastalıktan Korkarken" birden üzeri mukavvayla kapatılmış iki metrelik rögara düşer ve yaralanır. Şaka gibi ama gerçek. Sanki birileri özellikle bizimle alay ediyor, hayatımıza bubi tuzakları kuruyor. Neden?

Nişanlısı Esra kendisini terk ettiği için "Depresyon"a giren Alper kalp krizinden ölür. Olay şahsi gibi görünse de sosyolojik yönü ağır basıyor. Gerçekten insana değer verilmiş olsaydı böyle psişik ve asosyal kara deliklere düşmezdik.

"Kaza Geliyorum Der"cesine vincin inşaatın sekizinci katına çıkardığı demir kalıbın üzerine düşmesiyle Mehmet hayatını kaybeder. Bir korku tünelinde gider gibi yaşıyoruz. Ölümün yerden mi aşağıdan mı, içerinden mi dışarıdan mı, sağdan mı soldan mı geleceği hakkında hiçbir fikrimiz yok.

"Hayat Ne Kadar Ucuzdur?"da sınıf öğretmeni Selda ile mühendis Hüseyin'in hayat mücadelelerine tanık oluruz ve şu gerçeği öğreniriz: Önlemlerin maliyetine bakmamak gerekir. Hayatımız paradan daha değerlidir fakat gelinen noktada insan hayatını hiçe sayıp parayı ve gücü hayatın merkezine alan bir gerçeğe teslim olmuş vaziyetteyiz. Hangi ara böyle olduk? Yoksa hep böyleydi de yeni mi farkına vardık?

"Dertli Aile"de Şermin ve Niyazi'nin oğulları Ahmet'in başına gelen ibretlik olaylar bizi bir hayli düşündürür. Niyazi tam bir kumarbazdır. Ahmet okulunu bırakıp kahvehanede çaycılık yapmak zorunda kalır. Adaleti güce, hakikati gerçeğe, sevgiyi menfaate feda etmek en kötü kumar değil midir?

"Aldatma"da sekreteri Handan yüzünden boşanan Orhan ile Necla'nın hikayesi çok tanıdıktır. Orhan'ı ölüme götüren asıl sebep binanın onuncu katından düşmüş olması değildir. Orhan iç muvazenesini yitirdiği için kaza geçirir.

"Elif Gibi"de sanayi tipi bulaşık makinesine müdahale ettiği sırada elektrik akımına kapılıp hayatını kaybeden Elif'in trajik sonu bizi sarsar. Şu gerçeği görürüz: Kazalar fakirler için gelirler, zenginlerin yüzüne bakmadan geçerler.

"Garson"da yine bir aile trajedisine tanık şahit oluruz. Fatih ve Nuray'ın Semih adlı oğulları on altı yaşındadır. Semih ergendir ve babası cimridir. Babası Semih'in isteklerini kendine göre bahanelerle göz ardı eder. Semih bir kafede iş bulup çalışmaya başladıktan sonra hayat ve kazalarla tanışır.

"Yangın"da Ömer'in ailevi sorunlar sonucu meydana gelen dalgınlığı yüzünden bir benzinlik kül olur. Benzinlik yeniden yapılır ama Ömer'in hayatı tarifi imkansız bir darbe alır.

Altan ve Berkay "Asansör"de sıkışır ve zehirli gazdan nefes alamadıkları için hayatlarını oracıkta kaybederler. Ne kadar basit? Bütün yoksul ve kimsesiz hayatlar gibi.

"Remzi Usta"nın Ayşe Hanım ile mutlu bir evliliği vardır. Ta ki kazalar üst üste gelinceye kadar. Emeğin hiçbir değeri yoktur. Bal arıları eşek arılarını mutlu etmek için vardırlar.

10 Maddede Kitabın Genel Değerlendirilmesi

1-Yazarın iyi niyetinden şüphe edilmez. Kitap çevremizde sık sık karşılaştığımız kazaların önüne geçmek niyetiyle kaleme alınmış. Bu açıdan yazar kazaların önüne öykülerle geçmek istemiş, diyebiliriz. Ülkemizde bu alanda yeterli çalışmalar yok maalesef. Yağmur Ertekin'in bu kitabı, bir ilk. Onun tebrik ediyoruz.

2-On dokuz öykünün konusu aynı. İş sağlığı ve güvenliği. Her öyküde söz donup dolaşıp bu konuya geliyor. Bu da bizi sıkıyor, bunaltıyor. Artık her olayın kurgusu, gidişatı ve sonucu bellidir. Monotonluk ve tekdüzelik öykülere damgasını vurur.

3-Her öyküde yazar bizi olay yerine götürür. Yazarın işini severek yaptığı, önceden araştırmalar yaptığı belli. Yazar önce konuyu seçiyor, sonra konu hakkında araştırmalar yapıp tam bir bilgi sahibi oluyor. En sonunda öyküsünü yazıyor. Burada yazarın hem teorik olarak hem de sahada araştırmalar yaptığını görüyoruz. Yazar bilgilerinden ve tecrübelerinden sonuna kadar yararlanmış.

4-Öyküler sosyal mesaj vermek amacıyla yazıldığı için edebi yönden çok zayıf kalmışlardır. Karakterleri dışarıdan izleriz ama onların iç dünyasında neler olup bittiğini bilemeyiz.

5-Ülkemizdeki en ucuz şey nedir? Diye sorarsak buna Yağmur Ertekin'in öykülerini örnek gösterip "insan hayatı" diyebiliriz. Bu açıdan kitap kıymetini ve ağırlığını kaybeden hayatımıza ayrı bir ayna tutmaktadır.

6-Kazalar Geliyorum Diyorlar ama yazar bu kazaların asıl sebeplerine ve faillerine hiç değinmemiş.

7-Öyküler kurgu yönünden de zayıflar. Her öykünün bir kaza üzerine inşa edilmiş olması, işin içine kazayla ilgisi olmayan birçok olayın, ayrıntının ve açıklamanın girmesine neden olmuş. Örnek vermek gerekirse, Maden'in kurgusu dağınık. Yazar önce Hasan'ın babasını, sonra da üç arkadaşı ve Zonguldak'ı anlatıyor. Bunlardan biri olmasa, öyküden hiçbir eksiklik olmaz. Bu durum diğer öykülerde de geçerli. Öyküde bir olay merkezde olur. Diğer ayrıntılar da bu olaya göre tanzim edilir. Ama Yağmur Erçetin'nin öykülerinde merkezde bir olay değil bir kaza olduğu içi ortaya çok dağınık ayrıntılar çıkmış. "Kaderi İnşaattı"da da Yavuz'un başına gelen kazalar, merkezi bir olayın yerini tutmuyor. Yazarın bu öykülerine hikaye deyip de geçemeyiz. Bu da bizi farklı bir tartışmaya götürür. Elektrikçi Ahmet'de olay çok basit. Dikkatsizlik ve tedbirsizlik yüzünden elektrik Ahmet'i çarpar. Olay sadece bu kaza. Bir kazadan edebi değeri olan bir öykü çıkarmak, pek müşkül.

8-İş sağlığı ve güvenliği konusunda hangi seviyede olduğumuzu nasıl bileceğiz? Bu öykülerle diğer kendimizi diğer ülkelerle kıyaslayamayız. Yani iş sağlığı ve güvenliği öyküleri bizi hiçbir yere götürmemekte, yapısal ve idari anlamda bizi hiçbir fikir vermemektedir.

9-Öyküler tamamen sosyolojik bir zemin üzerinde tasarlandıkları için sosyal mesaj vermek amacıyla kaleme alındıkları belli. Ama öykülerde siyasi eleştiri olmadığı için somut hiçbir çözüm yok. Sosyal öykülerde siyasi eleştiri öykünün eli ve ayağıdır. Elsiz ve ayaksız öyküler yürüyemezler ve bu öykülerle hiçbir yere gidilemez.

10-Yine sosyal öykülerde felsefe öykünün gözü ve kulağıdır. Yağmur Ertekin'in on dokuz sosyal öyküsünün felsefesi, yani gözü ve kulağı yoktur. Öyküler şu sorulara cevap aramaktan uzaktırlar: Neden bu kazalar başımıza geliyor? Devlet ve toplum olarak niçin bu kazaların önüne geçemiyoruz. Kazaların asıl sebebi nedir? Sorgulama yok öykülerde. Sorgulamasız öyküler kör ve sağırdır insana. Bu yüzden de insan hayatına kıymet ve ağırlık katmazlar. Sorgulamasız, kör ve sağır öyküler birilerinin ekmeğe yağ sürmekten başka bir işe yaramazlar.

Kaza Geliyorum Der

Yağmur Ertekin

Ayrıkotu Yayınları

Sayfa; 104

İstanbul, 2022


Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 03.11.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 29.10.2025 19:11
1.973

Faik ÖCAL Hakkında

Faik ÖCAL

2000’de Cumhuriyet Üniversitesi Sosyoloji mezunu... 2004 yılında Franz Kafka’nın Romanlarında Birey ve Devlet İlişkisi üzerine yaptığı tez ile yüksek lisansını yaptı.

Çeşitli sitelerde ve dergilerde yazıları çıkmakla birlikte 2008’den beri düzenli olarak Yolcu Dergisi’nde yazılar yazmaktadır.

Yayımlanmış Kitapları:

- Kafkaʼnın Eserlerinde Devlet ve Birey İlişkisi, Zilan Akademi Yayınları, 2025
- Asmin -Kürtçe Çocuk Hikayeleri- Sîtav Yayınları, 2025
- Hizran, Az Kitap, 2025
- 101 Kürtçe Roman 2. Cilt Sitav Yayinevi, 2024
- 101 Kürtçe Öykü, Sitav Yayınevi, 2024
- Alacakaranlık Filozofu Nietzsche, 2024
- Deprem Günlüğü, KDY, 2023
- Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi, Zilan Akademi, 2023
- Beyaz Hüzün, Az Kitap, 2022
- 101 Kürtçe Roman 1. Cild, Sitav Yayınları, 2022
- Uzaktaki, Az Kitap, 2021
- Dört Mevsim Beş Vakit Hüzün, Roza Yayınları, 2012
- Yitik Anılar Şehri, Erguvan Yayınları, 2008
- Aziz ve Aciz Emanetçi, Erguvan Yayınları, 2008

Faik ÖCAL ismine kayıtlı 150 yazı bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitapyurdu.com