Şairler Geçidi: Yasemin Kapusuz ile Konuştuk, Edebiyat, Ethem ERDOĞAN

Şairler Geçidi: Yasemin Kapusuz ile Konuştuk yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Şairler Geçidi: Yasemin Kapusuz ile Konuştuk

08.11.2022 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Şairler Geçidi: Yasemin Kapusuz ile Konuştuk

Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

İşte geldik, gidiyoruz. Azar azar.

Şiir yazma biçiminizi anlatır mısınız? Şiirin mutfağı sizde nasıldır?

Karmaşık. Karışık. Dağınık. Bazı şiirler var, birdenbire. Diğerleri hep bir hayretin zaman içinde zamansız oluşması. Ya da her nasip vaktine esir olduğundan zamanında yazılmış. Çantamda kâğıt kalem taşıyanlardanım. Peçeteye yazmamak için. Beni durdurabilen şeyler var hala. Şiir de bunlardan. Malzemelerim öyle zor bulunur şeyler değil. Ancak sunumun da göze hitap ettiğini ve lezzetli olabildiğini düşünüyorum. İkisi bir arada zor olabiliyor ya. Mutfakta olmanın kendisini seviyoruz sanırım, dua gibi. Dua olsun da… Şiir olsun da… Çalışarak yazılmış şiirlerim çok az. Hemen hemen hepsi dolup taşanlar…

Günümüz şiirlerinin sorunları nelerdir? Çözüm ne olabilir? Şiirimizin bugünkü durumu hakkında neler dersiniz?

Çok mu ümitliyim bilmiyorum. Çok iyi şairler ve şiirler var günümüzde. Hep denir ya Fuzuli gibi bir şair gelmez daha diye. Neden? Devrin Fuzulileri var, görmek gerek. Ayrıca şiir hala meselemiz. Yıkılmayan kalemiz. Varlık endişesi taşıdığı bir gerçek şiirimizin. Seçkindir şiir. Özeldir ve hala yerli yerinde bence.

Belki şairlerin yol gösterici olmaları gerekiyor ve bu eksik. Nedensizlik ve işlevsizlik. Dergilerin sayısının çok olması, dijital ortamlar… Şiirin sorunu mudur bilemedim açıkçası. Her zaman zaten şiirde manifestolar ve parselleşme olmuştur. Bilinçli veya gar-ı ihtiyari, gelişigüzel. Öyle büyük sorunlar olduğunu düşünmüyorum. Editörlerin insafından biraz kurtarılmalı diye düşünüyorum ama özellikle gençler için. Onlar da gerçi kendilerine yeni alanlar oluşturuyor, yazmayı bırakmıyor çoğunlukla. İstikbale. Ümitle. Kökü mazide atiyiz.

Dergi takip ediyor musunuz? Hangi dergilerde yazdınız/yazıyorsunuz? Dergilerdeki şiirler üzerine neler söylersiniz?

Elbette dergi takip ediyorum. Lise yıllarımdan beri düzenli okuduğum dergiler oldu. Baba ocağım, ana kucağım Yedi İklim. Birnokta. Bunların dışında ara ara yazdığım farklı dergiler de oluyor. Dijital bir dergi, Dilhane. Kültür edebiyat sanat siteleri. Tek tek isim vermeyeyim. Kiminde sadece bir şiir vardır belki de. Dergiler de okumak için tercihim. Yazmaktan ziyade okumaktan yanayım.

Hikâye / öykü türü günümüzün popüler edebiyat türleri arasında. Şiire ilginin az olduğunu düşünüyor musunuz? Evet ise neden?

Evet. Öyle söyleniyor. Demek ki araştırma sonuçları böyle. Hikâye daha çok okunuyor. Şahsen şiire ilginin az olduğunu düşünmüyorum. Şiirin kendi mahiyeti belki az okunmayı gerektiriyor. Sadece bayramlarda ve özel günlerde yediğimiz yemekler gibi. Değil mi? Bence öyle. Hikâye ve şiir kardeş. Yalnız şiirdeki yoğunluk, kapalı anlam, o anlamı aramaya çalışmak… Bazen bugün hiçbir şey okuyamadım diyorum, bir iki şiir okumak öyle yetiyor ki… Sayfalarca roman okumuş gibi oluyorum. Ruh halimiz, zihni hazırlığımız, ortamımız belirliyor okuyacağımız metinlerin türlerini. Şiir bunlar içinde en ayrıcalıklı yere sahip olan. Bir kâse çorba içip bir tabak baklava yiyememek gibi olabilir mi? Sanki öyle.

Şiir sadece bireysel bir düşünüşün eseri mi yoksa toplumsal olay ve olgular da aynı oranda etkili midir?

Şiirde aradığımızı buluruz, bulmalıyız. Şiir de hayat gibi bir bütün ve ihtiyaç. Bireysel hissediş, düşünüşle beraber toplumsal olay ve olguların etkisi. Cam fanusta yaşamıyoruz. Günlük hayatımızda, yaşadığımız çağda ne yaşanıyorsa yaşıyoruz. Yaşadıklarımıza kelimeler yardım ve yataklık ediyor. Örgütleniyoruz. İmgeler, mecaz vb. derken bir de bakıyoruz her şeyiyle, etinde ve kemiğinde biz varız şiirin. Kahvaltıda alelacele içtiğimiz de şiir olabilir, sahilde bir müzik eşliğinde içtiğimiz çay da. Bizzat şahit olduğumuz bir zorbalık da. Bizden uzaklarda ama içimizde bir yangın oluşturan savaşlar, haksızlıklar da. İnsanız. Hani derler ya, her şey bizim için. Şiir de bizim için. Her şeyiyle. Hep aynı şeyler değil. Yeni şeyler. Hep yeni. Mana, derinlik, iç, dış. Ve insan, şiir kadar…

0001910376001-1

Şiiri ortaya çıkartan koşullara ek olarak neler söyleyebilirsiniz?

İnsan. İnsanı ilgilendiren her şey. Kahvaltı yaparken yere düşen bir çatal da ilgilendirir beni, ateşini düşürmeye çalıştığım oğlum, Pakistan'daki sel, Mekke, Medine, Roma, mutfak, balkon, uzay… Hepsi şiir olur mu derseniz? Olur, derim. Pekâlâ, pek güzel şiir olur.

Şiir ve şuur arasında birbirini etkileyen ya da tetikleyen bir ilgiden söz edebilir miyiz? Toplumun akıbeti açısından şiiri değerlendirmek mümkün müdür?

Sosyal sorumluluk yönü var şiirin. Zihni bir faaliyet aynı zamanda ve dolayısıyla, şiir, şuurdur. Özellikle Türk şiiri. Söz önemlidir toplumun akıbeti için. Rabbimiz de bize söz ile sözlerin en güzeli ile seslendi. Biz de insanı, insana anlatıp insanlığa söz ile sesleniyoruz. Kuran nasıl en güzel kelam ise şiir de en güzel sözdür topluma yön vermede. Elbette şiir, şuurdur. Toplumun da hayrınadır, hayrımızadır.

Şiirin metropol ya da taşra ile bağı nedir? "Büyük şiir büyük şehirlerde mi yazılır"?

Divan şiiri veya Halk şiiri gibi mi düşünmeliyiz şiiri? Bu soruyu çok anlayamadım açıkçası. Mektepli, alaylı mı avam mı? Şiirin yeri diye bir şey var mı? Yazıldığı yer mi yoksa okunduğu yer mi? Şiir, her yere yakışır. Saz eşliğinde söylenmiyor belki şimdi ama şiir, söyleniyor aslınsa, ritimle. Bazen piyano bazen rebab, ud, keman, ney… Musiki ve zaruriyet. Büyük şiirlerin yazıldığı yer yoktur. Okunduğu yerler bu çağda daha çok şehirler olabilir. Anadolu'da köy ve kasabalarda başlayan şiir meclisleri zamanla şehirlere göç etmiş gibi. İstanbul'da yaşıyorsanız metropol kelimesi size ağır gelmiyor, taşrada bulunduğunuzda çok ağır. Her ikisinin de ayrı zorlukları var rutin için de şiir için de ancak şiir sanki mekânın üstünde. Mekânı aşan bir güzel diye düşünüyorum.

Şiirde kuşak kavramı üzerine değerlendirme yapmak ister misiniz? Bu konuda neler söylersiniz?

Kuşak dediğimizde şiirde uzlaşı, barış, esenlik gibi hisler geliyor aklıma. Kalbime doğan da diyebilirim. Kuşak var, evet. En yakın seksenler kuşağı gibi. Dönemin şiire, şairlere benzer şekilde yansıması. Kaçınılmaz değil mi? Bir arada olma, tutunma. Şiire, birlikte. Bizi bir yere koyamadım şimdi ama muhakkak biz de bir şiir kuşağındayız.

Şiir eleştirisi var mı günümüzde? Bir şiir eleştirisi nasıl olmalıdır? Bu alanda dikkatinizi çeken isimler kimler?

Tek Kanatlı Senfonim, yani elli iki şiirim iki kapak arasında yer alıp kitap olana kadar ben de kendimi şiir eleştirmeni olarak görüyordum. Şiir kitapları hakkında yazılar yazmayı çok severdim. Çoğu yayınlanmış bu şiirlerimin kitap olmasının ne kadar zor olduğunu görünce yazmayı bıraktım. Şiir eleştirisi var bence. Yalnız Mehmet Kaplan gibi Ahmet Hamdi Tanpınar gibi bir şiir eleştirmenliği değil. Şiirin kendisi zor biliyorsunuz. Şiiri görücüye çıkarmak çok çok zor. Hep söylerim. Arif Ay, Turan Karataş, Fatih Andı gibi şiir hakkında ne söylemiş diye merak ettiğim edebiyatçılar var. Mustafa Uçurum ne yazmış diye mutlaka takip ederim. Ayrıca şiirlerle ve şairlerle ilgili özel sohbet etmeyi sevdiğim, görüşlerine kıymet verdiğim ağabeylerim de var. Şükür.

Şiir, kurucu bir unsur olarak geçmişten günümüze birçok toplumun duygu ve düşünce bütünlüğü içerisinde hareket etmesini sağlayan bir etkiye sahip tür. Bu bakımdan şiirin kurucu rolü üzerinden kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılabilir.

Medeniyet, şiir demektir. Kültürü de şiir istikbale taşır. Şiirsiz kültür ve medeniyetten söz edemeyiz. Etkileyici. Büyüleyici. Evet, şiir birleştirici etkisi ile kültür ve medeniyeti oluşturuyor aslında. Kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılmalıdır? İlk insanlarla, eski çağ toplumlarıyla duygu ve düşünce birlikteliğimiz ne kadar? Asırlara hitap eden eserler, şiirler geliyor aklıma. Halkalar oluşturarak belki. Ayaklarımız yere sağlam basacak, bakışlarımız mazide ve atide olacak. Nerede olduğumuzu bileceğiz. Kaygan zemin. Dikkat edin uyarılarıyla. Ümidimiz baki.

Şiirde usta-çırak ilişkisi bağlamında bu ilişkinin eğitim-etki/gölge riski üzerine neler düşünürsünüz?

Usta-çırak şiirde de bir gelenek. Olmalı. Evet, ilk şiirler tamamen usta etkisiyle yazılmış olsa da çıraklar zamanla özgünleşiyor. Gölge olarak düşünmüyorum. Etkilenme. Taklit diyebiliriz. Olsun. Ne zararı var? Nazire geleneğimiz var bizim değil mi? Şiir yazma atölyeleri günümüzde usta-çırak geleneğini sürdürüyor diye düşünüyor, faydalı buluyorum.

Folklor şiire düşman mıydı hala öyle midir?

Halk bilimi. Halk. Bence şiirin düşmanı olamaz. Türküler, maniler, ninniler… Biz dizelerle ve ritimle yaşıyor, hüzünleniyor, ağlıyor, gülüyoruz. Şiir deyince… Durmalı. Hepsi gelmeli aklımıza. Halk hikâyelerindeki âşık atışmaları bile. Folklor şiirle dosttur, düşman olamaz.

Roman, hikâye/öykü yazarların birbirleriyle çekişmeleri pek gözlemlenen bir durum değilken şairlerin çekişmeleri, Türk edebiyatında en sık rastlanan bir durum olarak görülmektedir. Şiirin ve şairlerin çekişmeleri hakkında neler söylersiniz?

Roman ve öykü yazarları çekişmiyor muymuş? Tahir Efendi geldi aklıma. Dekadanlar. Bir çırpıda ortaya çıkan şiir akımları. Edebiyat öğretmeni olarak inanın bu soruyla fark ettim asıl çekişmelerin şiirde olduğunu, şairler arasında. Bence acilen roman ve hikâye yazarları da çekişmeli. Şairlerin çekişmeleri de üslubunca ve usulünce devam etmeli. "Çıkar asar-ı rahmet, ihtilaf-ı re' y-i ümmetten."


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 08.11.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 26.10.2022 23:34
908

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 176 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 5 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com