Şairlerle Şiir Soruşturması: Ömer Fatih Andı, Söyleşi, M. Hüseyin ÖZER

Şairlerle Şiir Soruşturması: Ömer Fatih Andı yazısını ve M. Hüseyin ÖZER yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Şairlerle Şiir Soruşturması: Ömer Fatih Andı

09.11.2023 09:00 - M. Hüseyin ÖZER
Şairlerle Şiir Soruşturması: Ömer Fatih Andı

Bize Ömer Fatih Andı'dan bahseder misiz?

Kendimi bildim bileli bir şeyler üretmeyi, sanatla uğraşmayı seviyorum. Henüz küçük yaşta bir çocukken elime aldığım kalemi halen bırakmadım. 2020 yılında ilk şiir kitabım Şark Köşesi çıktı. On yılı aşan süredir çeşitli dergilerde, edebiyat alanında yazılarım yayınlandı. Yakın gelecekte çıkmasını hedeflediğim çeşitli kitap tasarılarım var. Eğitim hayatıma gelecek olursak; Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı okudum. Yeni Türk Edebiyatı alanındaki yüksek lisansımı "Günümüz Türk Şiirinde (1990-2000) İmge Üzerine Bir İnceleme" başlıklı tezimle tamamladım. Halen, akademik maceram sürüyor.

Şiir ile ünsiyetiniz nasıl gelişti?

Hikâye anlatmak ve şiir söylemek, çocukluğumdan beri ilgimi çekmiştir. O yıllardan itibaren zihnimde dönen hikâye tasarıları halen hafızamda diri ve olgunlaşarak çeşitli edebi türlerde kâğıda dökülme zamanları yaklaşıyor. Çocukluğumdan bana miras kalan muhayyileyi de yitirmemek için çaba gösterdim. Çünkü bugün, en büyük sermayem, muhayyilem. Şiir yoluyla kelime, kavram ve imgelerin katmanlı bir anlam dünyasına sahip şekilde yeni bir gerçeklik içerisinde yeniden üretilebiliyor olması ve bu yeni gerçekliğin -buna şiirsel gerçeklik de denilebilir- okura yaşanılan gerçeklikle, yaşadığımız dünya ve hayatla ilgili berrak bir bakış sunabilmesi şiirin beni cezbeden tarafı olmuştur.

Şiir ile yaşadığınız hayat arasındaki ilişkiden biraz bahseder misiniz? Hayatınızdan şiiri çektiğinizde geriye ne kalır?

Hayat, şiire ve imge dağarcığına katkı sağlıyor. Şiir ise, insanın iç dünyasıyla, yaşadığı fiziki dünya arasında bir köprü vazifesi görüyor. Ruh dünyası ile maddeler dünyası arasında bir tercüman. Lakin şiir de edebiyat da "hayatın anlamı" değil, anlam arayışının estetik şekilde ifade ediliş kanallarıdır. Asıl olan insanın iç dünyasını, yaşadığı dünyaya tercüme ederken en doğru ve iyi yolu seçmesi. Bütün sanatlar, aslında iç dünyayı dışarıya taşırmak ama bunu muhatap alınabilir incelikte yapmak gayretidir. Hayatımdan şiiri çeksem, geriye hayatım kalır. Ama iç dünyamı ifade etmede elsiz ayaksız kalırım. Muhtemelen böyle bir durumda yine de kendimi ifade etmekten geri durmam. Farklı bir ifade kanalı, belki başka bir sanat yahut edebiyat uğraşı ararım. Ama elbette şiirin kişisel yolculuğumdaki yeri ayrı ve özel olarak kalır.

Şiir yazım hayatınızda bir ustanız var mıdır? Var ise kimdir ve katkıları nelerdir?

Sanatçı etkilenmelerle beslenir, etkileri dönüştürüp temellük ederek kendi yolunu çizer ve ortaya özgün bir şey koyar. Bu etkilenmeyi her zaman rol modellik bağlamında da düşünmemek lazım. Bazen bir metinlerarası gönderme, bazen bir yüzleşme bazen de saygıyla anma hali şiirde başka şairlerin izini içerir. Şiir yazım tekniği olarak benzeşmesek bile, düşünce dünyama etki etmiş ufkumu açmış bir isim olarak merhum Nuri Pakdil'i ve merhum Sezai Karakoç'u burada anabilirim. Her ikisinin vefatı da beni derinden üzmüştür. Şark Köşesi'nin dosyasını yayınevine teslim ettiğim tarihten sonra vefat etmiş olmasına rağmen, Nuri Pakdil'in vefatı üzerine yazdığım "Karşıkaranlık" adlı şiiri son anda kitabıma aldım. Belki de başka türlü ilk şiir kitabımın dosyasının kapanmasına gönlüm razı gelmedi. Çünkü özellikle lise yıllarımda büyük bir iştahla neredeyse bütün külliyatını okuduğum Pakdil'in bende yeri ayrıydı. Bir müddet sonra vefat eden Karakoç'a ise aynı hassasiyetle "Büyükdağ" isimli bir şiir yazdım, nasipse bir sonraki şiir kitabımda da bu şiir yer alacak. Ama dediğim gibi, bu isimlerin etkisi daha çok düşünsel birikimim üzerinden dolaylı yolla şiirime geçmiştir. Doğrudan şiirimin üslup ve tekniğini dayandırdığım bir usta yok.

Şiir, şuur ve şiar üçlemesine bakış açınızı anlatır mısınız?

Şiirin duygusallıktan çok duyarlılıktan beslendiği fikrindeyim. Duygular, terbiye edilerek, işlenerek duyarlılığa dönüşür. Duygusal parlayışlar, şiirde havai fişek gibi gelip geçici bir etki yaratır, çünkü iç dünyamızdaki bir anlık bir dalgalanmadan beslenirler. İstisnalar hariç, bu parlayışlar; şiir inşası için sağlıklı bir zemin sunmazlar. Duyarlılık, duygunun fikirle yoğurulması, bir şuura dönüşmesi halidir. Duyarlılık hem şiir inşa eder, hem de kişinin poetik şiarının temelini atar. Şiir, çoğu kez yalnız duygunun ve fikir katışıksız hayalin emrinde bir serseri mayın gibi düşünülür, oysa bu yanlıştır. Şiirin ortaya çıkışındaki doğallık, okuru yanıltmamalı; şiir çokça zihinde dolaşmış ve olgunlaşmış fikir ve duyarlılıkların; bir anlık ilhamla su yüzüne çıkması gibidir. Ani duygusal parlayışların membası değildir.

Taşra, kasaba, köy ya da metropollerin mekânsal açıdan şiire katkıları nelerdir? Şiirinizde hangi mekâna sığınırsınız?

Yaşadığımız mekanın duygu durumumuza, bir şeyler üretmekteki hevesimize etkileri olduğu doğrudur. Ama toplumsal algıya yerleşen ve bir stereotip halini alan "manzaraya bakıp içlenen şair" portresinin, günümüz şiiriyle pek bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla şairin taşra ve tabiatla ilişkisi bu şekilde değerlendirilmemeli. Bir şairi tabiatın ortasına hatta Miyazaki ve Takahata'nın Heidi çizgi filmindeki nefis suluboya Alp dağları manzarasının ortasına bırakalım ve şaheserler üretmesini bekleyelim, muhtemelen hüsrana uğrarız. Çünkü şiir daha çok tezatların ve ikilemlerin yol açtığı kriz ortamından, ruhsal çatışmalardan beslenir. Bu bakımdan, ömrü metrolarda, aktarmalı toplu taşıma vasıtalarında insan kalabalığında boğulurken geçen bir insan belki de ömrü huzur ve dinginlikle geçen, her sabah nefis pastoral manzaralara uyanan bir şairden daha iyi bir şiir yazabilir. Bu, kurala şarta bağlanamaz, çünkü doğrudan manzarayla değil, sanatçının tabiatıyla ilgili bir durum. Sanatçının ilhamını ya da yazma eylemini tetikleyen şeyin ne olduğu sanatçıya mahsus öznel bir konudur. Şahsen, şiirlerimi yazarken bulunduğum mekân, evimin duvarlarından başka bir manzarası olmayan bilgisayarımın başıdır. Dümdüz beyaz Word sayfasına bakarım. Çünkü şiiri o anda sadece yazıya döküyorumdur. Kelimelere dökülenler, her an her mekânda; yaşadığım hayattan devşirdiklerimdir.

sark_kosesi_kapak

Günümüz şiirine olan ilgi ve iştiyakı yeterli buluyor musunuz? Bulmuyorsanız bu durumun sebepleri sizce nelerdir?

Elbette ki, yaşadığımız çağ, bir hız çağı olduğundan; durup her bir kelimenin her bir imgenin üzerinde yavaş yavaş derinleşmenin hazzına kapılmamızı sağlayan şiir sanatı, günümüzün "demode" bir sanatı. Şiirin altın çağında yaşamadığımız da muhakkak. Ama bu şiir öldü demek de değil. Dergilerde çok iyi şiirler çıkıyor. Elbette, iyi okur bunları keşfetmekte zorlanmıyor. Sanatı da şiiri de ayakta tutan iyi okurun keşif gayretidir zaten.

Gelenek mi, modern mi? Lirik mi, epik mi? Hece mi, serbest mi? İlham mı, Deney mi? Ya da?

Gelenek. Ama küllere tapmak için değil, ateşi canlı tutmak için gelenek. Mahler'in dediği gibi. Diğer soruya gelirsek, yerine göre lirik yerine göre epik. Hangisi o an aktarılmak istenene tercüman oluyorsa. Ve diğer soru: Serbest ile yazıyorum, ama hece ve aruz da baştacı. Son soruya cevap olarak da ilham. Tüm sermayesi ilham olmamalı şiirin. Ama yine de şiir ateşini ilhamla tutuşturmalı.

Günümüz Türk şiiri poetik ve teknik açıdan yeterli ölçüde eleştiriliyor mu? Eleştiri kültürümüze bir eleştiriniz var mıdır?

Eleştiri, ama art niyet barındırmayan yapıcı eleştiri, en büyük eksiğimiz. Yani derdi gerçekten şiir olan eleştirinin baş üstünde yeri var. Bir insanın yazdığınız metin üzerinde derinleşmesi, onu eleştirel bir gözle okuması çok kıymetli. Sizin de şiirinize dışarıdan bir gözle bakabilmenize veya bir başkasının sizin kaleminizden çıkan metni nasıl alımladığına şahit olma fırsatı sunar sıkı bir eleştiri size. Şiire mahsus deneyimleri zenginleştirir. Şark Köşesi ilk çıktığında hakkında yazılan bir iki eleştiri yazısı oldu, bunlar hakkaniyetli metinlerdi. Bazıları şiirlerimi eleştiriyordu ve ben özellikle bu şahıslara ulaşıp teşekkür ettim. Umulur ki, eleştiri kültürümüz zenginleşir ve Tarık Buğra'nın deyimiyle "düşman kazanma sanatı" olmaktan çıkar.

Bir okuyucu ve yazar olarak dergilerle ilişkiniz nasıldır? Dergilerin şiir dünyamıza katkısı açısından neler düşünüyorsunuz?

Bu devirde inatla dergi çıkarmaya gayret eden insanlara saygı duyuyorum. Her şeyin dijitalleştiği ve görselleştiği bir devirde basılı edebiyatı ve genel manada matbuat hayatımızı ayakta tutmak gayreti, az buz bir iş değil. Teknolojik imkânları yadsıyalım demiyorum ama basılı edebiyat mecralarına da sırtımızı dönmeyelim. Bu mecralar şairlerin yuvası. Hepimiz dergilerin mutfaklarında piştik. Bizden önceki kuşakların şiir ve düşüncelerini basılı dergilerden altını çize çize okuyarak bugünlere geldik. Henüz 16 yaşındaki bir lise talebesiyken, ilk şiirimi yayınladığım İbrahim Tenekeci yönetimindeki İtibar dergisi, benim için okul gibiydi. Bu bakımdan, dergilerin şiir dünyamıza katkısı hayli zengindir. Mümkün olduğu kadar dergileri takip etmeye özen gösteriyorum. Yeni bir dergi çıkarma gayretinde olan dostları teşvik ediyor, elimden geldiğince destek oluyorum. Özellikle bir dosya konusu etrafında kendi gündemini ortaya koymaya gayret eden dergiler ilgimi çekiyor. Türk şiirinin en güncel verimlerini, dikkatle takip etmeye gayret ediyorum.

Sadece üç şairi okuma hakkınız olsa bu şairler kimler olurdu? Sadece üç şiir okuma hakkınız olsa bu şiirler hangileri olurdu?

Sadece üç şair veya üç şiir okumam gerekse şiir okumazdım. Çünkü şiir okumak, hiç bitmeyen bir yolculuk olduğu için, her gün yeni bir şiir ve şair keşfetme imkânını sunduğu için güzeldir biraz da. Tabii ki, her insanın okumayı ayrı sevdiği özel şairler olur. Ama bunların sayısını üçe indirmek hayli zor olacağından, bu soruyu pas geçiyorum:)


Yazar: M. Hüseyin ÖZER - Yayın Tarihi: 09.11.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.01.2024 03:09
528

M. Hüseyin ÖZER Hakkında

M. Hüseyin ÖZER

1996 yılında Ağrı’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Mersin’de, lisans eğitimini Mersin Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümlerinde, yüksek lisans eğitimini ise Mersin Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Eğitimi alanlarında tamamlamıştır.

Birçok edebî ve akademik dergide şiir ve makaleleri yayımlanmıştır. “Telmih Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergisi” ve “Telmih Kitap” editörüdür. “Fel” şiir kitabının yazarıdır. Yazı ve şiirleri; Telmih, Söğüt, Olağan Şiir, Dâvâ, Miftah, Çare ve Maki dergilerinde yayımlanmıştır.

Millî Eğitim Bakanlığında görev yapan Özer, İstanbul’da yaşamaktadır.

M. Hüseyin ÖZER ismine kayıtlı 28 yazı bulunmaktadır.

Twitter Instagram