15 Maddede Fethi Gemuhluoğlu

1. "Önce refîk sonra tarik" düsturunca dostluğun modernizm karşısında gittikçe bireyselleşen, bireyselleştikçe yalnızlık girdabında boğulan insan için tekrar tekrar hatırlatan, bunu hayatıyla perçinleyen, tavsiyeleriyle yayılmasını sağlayan nadide bir kişiliktir İrfan Fethi Gemuhluoğlu. Necip Fazıl Kısakürek'in tabiri ise büyük ayrıntılarla doludur: "Harp meydanında görünmeyen fakat ateş hattındakilere sakalık eden, levazım kollarına yön veren, hususi çevrelerde mayası hâlis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf kokusuyla ıtırlı ve dili en murassa Osmanlıca zarfı içinde İslamî zevk mazrufiyle nakışlı son turfanda bir tipti."
2. 1923 yılında İstanbul'da doğdu, 1977 yılında İstanbul'da vefat etti. Bu kısa cümle arasında koskocaman bir dünya, sayısız dost, sayısız iş ve sayısız dokunuş ekledi. Dokunmak, dostluğu pekiştirmek için kimi zaman bir çekişle, kimi zaman bir gül ile. Çelikten bir zırh giymiş günümüz pragmatist insanına karşı, gülden dokunuşlarla o çelikten zırhın nasıl eritildiğini gösterirken bir şeyin önemini de sürekli vurguladı: insanı savunmak, insana dokunmak ve ufuk açmak. Haydarpaşa Lisesi'nde öğrenim gördü. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde mezun oldu. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptıktan sonra Spor ve Sergi Sarayı Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü, Türkiye Odalar Birliği Basın Müşavirliği, Türkiye Petrol Vakfı'nda Genel Sekreter olarak görev yaptı.
3. Gençlerle, öğrencilerle, dervişanlarla, aç biilaç kalanlarla, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda ufuk açmaya, ihtiyaç olsun olmasın destek sağlamaya odaklı, teşvik edici, görevini yapmayanlara karşı ise şedit ve keskin bir öfkeyle karşı duran, (örneğin doktora öğrencileriyle ilgilenmeye vakit bulamayan Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'e telefonda;: "Hocam, Allah sizi pazarda limon, ıspanak ve marul alasınız diye yaratmadı!" diye çıkıştığı aktarılır. Akt. Abdullah Uçman) girdiği ortamlarda saygıyla karşılanan, ortamı direkt olarak bir mahfile çeviren, tanışan insanların ondan bir daha kopamadığı, muhteşem bir ses tonu ile nefis bir Türkçesi olan çok yönlü bir okuldur Gemuhluoğlu. Bir Enderun Mektebi vazifesi gören, tek kişilik dev bir kadroydu. Onunla tanışan, onun çevresinde bulunan herkese bir şekilde dokunabilmiş, ağabeylik yapmış, yönlendirmelerde bulunmuş, böylelikle bir neslin yetişmesine sadece teorik çerçeveden değil eylem alanında da katkı sunmuştur. Ağabeylik olgusunun birebir yansımasıdır Gemuhluoğlu. Bugün onun yetiştirdiği, yetişmesine katkılar sunduğu, elinden tuttuğu, dokunduğu gençler, büyük işler başardı, hayırda yarıştılar. Fakat Gemuhluoğlu'ndan sonra "ağabeylik" olgusu hep eksik kaldı. İhtiyacının yoğun olarak hissettiğimiz bir çağda, Gemuhluoğlu gibi ağabeylerin bir toplum/topluluk içinde bulunması savrulmaları önleyecek, enerjiyi ve gücü belirli bir odağa yöneltecekti.
4. Halvetiye tarikatının Şâbâniyye koluna insitaplıdır. Babanzâde Ahmed Naim, Abdülaziz Mecdi Tolun, Mehmed Ali Yitik, Osman Nuri Ergin, Ahmet Avni Konuk, Süheyl Ünver ile aynı silsileden feyiz almıştır.
5. Dostluk Üzerine şöyle başlar:"Efendim, Evveli, âhiri, zâhiri, bâtını selamlarım. El-Evvelü Allah, El-Âhirü Allah, Ez-Zâhirü Allah, ElBâtınü Allah. Sâhib'i selâmlarım. Sâhib-i Hakîki'yi selâmlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selâmlarım. "Levlâke Sırrının Mazharı"nı selâmlarım. Vâlidesini, Hadîce Vâlidemi, Fâtıma Vâlidemi selâmlarım. Cihâr-ı Yâr-ı Güzîn'i selâmlarım. Erkân-ı Erbaa'yı: Selmân'ı, Mikdâd'ı, Ammâr'ı, Ebu-Zerr'i selâmlarım. İmâmeyn'i Muhteremeyn'i selâmlarım. Tâife-i ecinnîyi selâmlarım, mü'minlerini ve müslimlerini. Ve sizi selâmlarım. Peygamber-i Ekber bir hadîs-i nebevîlerinde buyuruyorlar ki, "Önce selâm, sonra kelâm". Önce sizi selâmlıyorum. Yine Peygamber-i Ekber buyuruyorlar ki bir hadîs-i nebevilerinde, "Önce refîk, sonra tarîk". Önce yolda yoldaş, sonra yol" Selamların en güzeli, en yankılısı en berrağı ve en durusuyla başlar. Sözün selamla başladığı uyarısını zihinlere kazır gibi.
6. Necip Fazıl'ın "Fikir ve çile birliği kökünde yekpâreleştiğimiz büyük ve sevgili dostum" dediği Gemuhluoğlu hakkında oğlu Ali Gemuhluoğlu şunları aktarır:"Fethi Gemuhluoğlu'nun insanların üzerinde olağanüstü bir etkisi vardı. Hiç abartmadan söylüyorum. Onunla tanışanlar ondan bir daha kopamazlardı. Muhteşem bir ses tonu, nefis bir Türkçesi ve olağanüstü bir beden dili vardı. Onunla tanışan biri, o tanışma ânını ömrünün sonuna kadar unutamazdı. Bir insan nasıl bu kadar etkili olur diye zaman zaman düşünmüşümdür. Sonra anladım ki, O kendini Allah'a teslim etmiş bir Muhammedî idi. Her söylemini ve her davranışını Muhammedî bir bilinç ve edep ile yapardı. Kararlı, kendinden emin, net hükümler veren, çok güvenilir biriydi. İnsanlar ona, en özel sırlarını dahi rahatlıkla anlatırdı. Gerektiğinde ona maddî veya mânevî her şeylerini teslim ederlerdi. Bilirlerdi ki, Fethi Ağabeyleri onları düşünür, günlük hayatlarındaki olumsuzluklardan korurdu. O, bir anlamda "logos spermatikos" yani aklı (zihni) dölleyen, kelâmı söyleyen önemli bir çağdaş dervişti"
7. Nuri Pakdil'in "İnsanın elinden tutuyor, adeta çağa çıkartarak yürüyüşe alıştırıyordu. İnsan; arttığını, çoğaldığını duyumsuyordu O'nun yanında…" dediği Gemuhluoğlu, aksiyon adamlığı ile her daim teyakkuzda durduğunu şu hatıradan görebiliriz: "Mareşal Fevzi Çakmak, 10 Nisan 1950'de vefat etmiştir. Dönemin tek yayın organı olan radyo, bu büyük hâdiseye sadece haber bültenlerinde yer vermiş, fakat günlük yayın akışını sürdürmektedir. Neşeli şarkılar ve oyun havaları çalınmaktadır. Buna içerleyen Gemuhluoğlu, arkadaşlarıyla birlikte durumu protesto etmek için Harbiye'deki Ordu Komutanlığı'na giderek, gönderdeki bayrağı yarıya indirmiştir. Beyazıt Camii'ndeki cenaze namazı sonrasında da Fevzi Çakmak'ın tabutunu resmî makamlara teslim etmemiş, öncülük ettiği gençlerle birlikte omuzlayarak Eyüp Sultan'a kadar götürmüştür" bu sayede Milli Mücadele'nin en önemli isimlerinden biri olan Fevzi Çakmak'ın cenazesine halk sahip çıkmıştır.
8. Cahit Zarifoğlu'nun "Tek başına adeta bir okuldu" dediği Gemuhluoğlu, sınırları ortadan kaldıran bir muhayyileyeye sahiptir. Yüksek fikirli yazılarını Serdengeçti, Yeşilada, Arapgir Postası, Türk Yurdu, Düşünen Adam, Yeni Sabah, Göldağı gibi gazete ve dergilerde yazmış, bu yazılarında masum milletlerin nasıl bağımsız olabileceğini, Afrika ve sömürülen mazlum milletleri merkeze alarak kıtalar arası bir yaklaşım sergilemiştir.
9. İsmet Özel'in "Bize kendi kuşağı içinde en sağlam çizgiyi aktarabilenlerden biriydi" dediği Gemuhluoğlu, derin tasavvuf bilgisine sahip olup sahip olduğu bu bilgi eylemlerinden tüm ilişkilerine değin hissedilebilirdi. Sahip olduğu bilgilerin vücut bulmuş hali üzerinde derin bir ağırlık ile yansırdı.
10. Kendisinden sonra kendisini sevenlere ve kendisiyle ünsiyet kuranlara uyarısı bir ser levha gibidir: "Benim size emanet sözüm yok. Dost ol kişidir ki... Şimdi emanetimi geri alıyorum. Bu kadar emanet diye konuştuktan sonra, şimdi kendimi geri alıyorum. Ben de size emanetim. Söz kalsın ve devam etsin. İbtidada kelâm vardı tabii. Biz, kelâmı selam ile itmam ettik. Selamdan başladık, kelâmı tüketiyorum. Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber'in yatağında yatar, şah-ı velayet'tir. Dost ol kişidir ki, mağara arkadaşıdır, yar-ı gar'dır, Ebubekir'dir."
11. Rasim Özdenören'in "Onun sohbetlerinde, hem fikirlerle donanır, hem ermiş bir adam halini yaşar, hem dava bilincinizin keskinleştiğini hissederdiniz" der. Mahmut Bıyıklı ise "Fethi Gemuhluoğlu, bir nesil yetiştirme ideali taşıyan ve bu ideal uğrunda bir ömür tüketen bir büyüğümüz. Türkiye'nin son yüz yılında farklı yönleriyle öne çıkan şahsiyetler arasında özgün bir yere sahip. Nevi şahsına münhasır bir zat. Binlerce yürekte iz bırakmış, binlerce insan yetiştirmiş bir gönül adamı." ifadesini kullanır.
12. Hakkında yapılmış bazı çalışmalar:
- Ferman Karaçam, "Gemuhluoğlu, İrfan Fethi (1922- 1977)", TDV İslâm Ansiklopedisi, C. 14, 1996.
- Sadettin Ökten, "Şu Ölümlü Dünyada 'Fethi Baba'yı Hatırlarken", Yeni Şafak, 12 Ekim 1997 ve "Onlar Ayrı Bir Deniz, Ayrı Bir Okyanustu", Yenidünya, Ağustos 2007.
- İsmet Özel, "Fethi Gemuhluoğlu Hakkında" Yeni Şafak, 17 Şubat 2000.
- Erdem Bayazıt, "Yakın Tarihimizi Tanımada Bize Yol Gösterdi", Yeni Şafak, 17 Şubat 2000.
- Gökhan Özcan, "Merhaba İnsana...", Yeni Şafak, 3 Mart 2000.
- Hüseyin Su, "Ne Güzel Yaşamışsın Sevaplar Gibi", HECE, Ekim 2002.
- Nazif Gürdoğan, "Oku Emri Var, Yazma Emri Yok" Diyen Bir Osmanlı Bilgesi", Yeni Şafak, 13 Ekim 2002. Ve "Tek Başına Akademi: Fethi Gemuhluoğlu", haberkultur.com, 23 Aralık 2009.
- Akif İnan, "Akif İnan'ın Notları", mehmetakifinan. com, 2004.
- Abdurrahim Karakoç, "Dostluk Üzerine", Vakit, 28 Haziran 2005.
- Mustafa Uçurum, "Bir Gönül İnsanı: Fethi Gemuhluoğlu", Gençdoku, Aralık 2013.
- Mahmut Bıyıklı, "Dostluğun Öncü Öğretmeni: Fethi Gemuhluğlu", İstanbul Eğitim ve Kültür Dergisi, Ocak 2015. Ve Mahmut Bıyıklı, "Fethi Gemuhluoğlu'nun Türkiyesi", Yenibirlik, 2 Şubat 2017, Mahmut Bıyıklı, "Gemuhluoğlu'yla Aynı Safta Olmak", Tohum, Aralık 2019
- Doğumunun 100. Yılında Fethi Gemuhluoğlu, Esenler Belediyesi, Prof. Dr. Sadettin Ökten Şehir Düşünce Merkezi Yayınları, 2022
- Fethi Gemuhluoğlu Dostluğa Adanmış Bir Ömür, Dr. Servet Tiken, Bir Yayıncılık, 2019
- Türkiye'nin Muhtarı Fethi Gemuhluoğlu, H. Rıdvan Çongur, Manas Yayıncılık, 2011
- Geleceğe Mektup 4/Türkiye Kadar Bir Adam Fethi Gemuhluoğlu, Yunus Meşe, Mecaz Çocuk Yayınları
- Nesillerin Ağabeyi Fethi Gemuhluoğlu, Gıyasettin Dağ, Hece Yayınları, 2023
- Dostluk Rehberi Fethi Gemuhluoğlu, Mahmut Bıyıklı, Diyanet Vakfı Yayınları, 2024
- 1978 yılında "Dostluk Üzerine" isimli eseri yayınlanır. Şiirleri ve 72 şairin bir araya bir araya gelerek çıkarttığı "Gerçek Olan Aşktır" kitabı 2000'de, "Kendi yazdığı yazılardan ve mektuplardan derlenen "Dostluk Üzerine/Fethi Gemuhluoğlu" eseri yayınlanır.
14. Nuri Pakdil Bağlanma adlı eserine "Fethi Gemuhluoğlu'nun büyük anısına bitimsiz saygıyla" ifadesiyle başlar. Bu bir dostluğun, bir sadakatin temsilidir. Bu bakımdan Bağlanma adlı eser bir tür Sadakat Risalesi şeklinde okunabilir. Kitaptaki bu kısım aralarındaki bağın ne kadar da sağlam örüldüğünün bir göstergesidir: "İnsanın bazen kendini yalnız duyumsaması, bu yalnızlığından korkması, kendi kendine üşümesi olur ya; işte o zaman, yanına gitmesini, varıp görmesini dilediği biri olur ya; o biri O olurdu: ulu ağaç gibi. (Yalnızlığımız dağılırdı, üşümemiz giderdi, umutlu yanımız yeniden devinimleşirdi, birden en önüne sıçrardık kavganın; sığamaz olurduk yeryüzüne). Çok insanı O'nun yanından yeni bir güç kazanmış olarak ayrılmış görürdüm: Plautusoyunlarının birinde, şöyle söyletir bir kahramanına: 'Yüreğimiz var, var ama yüreğimizi dayayacak bir yer yok' (: İşte o yer oluyordu kendisini tanıyanlara O)"
15. Ahmet Kabaklı'nın "Görünen hizmetlerin değil, görünmeyen himmetlerin adamı idi" dediği Gemuhluoğlu büyüklerin izinden giderek himmetlerini almış, hayatıyla da kendinden sonra gelenlere ufuk açmış, 5 Ekim 1977'de İstanbul'da vefat etmiştir, kabri Sahrayıcedid Mezarlığı'ndadır.
Yazar: Bilal CAN - Yayın Tarihi: 07.01.2025 14:00 - Güncelleme Tarihi: 07.01.2025 14:26