Kendimize Yolculuk ya da Bir Hayatı Okumak
Büşra TEKTAŞ yazdı...
Bazı kitaplar değil her kitap bir yolculuğa çıkartır okurları. O yolculuğa çıkabilmek için o kitabın, - bu herhangi bir kitap da olabilir, hemen yanı başınızda duran, bir kol mesafesinde, ona uzanıp aldıktan sonra hemen yolculuğa çıkabilirsiniz- sayfaları arasında neyle karşılaşacağınızı da pek bilmeden ama kitabın sağladığı konfor ve güven ile serüvene dâhil olursunuz. Bazı kitaplar ise tamamen bir yolculuktur, kişiler üzerinden sizi bu serüvene dâhil eder. Hayatları okumak da bu serüvene dâhil edilir:
"Birini tanımak için hikâyesini bilmeniz gerekir; Acılarını, doğduğu dönemi, düşüncelerini, heyecanlarını, âşık olmasını, karşı geldiklerini, arkadaşlarını, desteklediklerini, sevdiği yemeği belki...
Birini tanımak doğduğu yılı bilip yazdığı kitabın adını ezberlemekten ibaret değildir. Hangi akımın öncüsü, hangi düşünce ya da -izm'in savunucusu olduğunu bilmek de değildir. Birini tanımak kendinden onda bir şey bulmaktır." (Aslanhan, 2024, s. 138)
diyor Sıtkı Aslanhan "Bir Hayatı Okumak" kitabında. Mosquito Yayınları tarafından okurla buluşturulan eser yirmi dört ayrı insanın yaşamına konuk ediyor okurları. Anlatılan bu insanları yakından tanıdıkça hem sevgimiz hem de hayretimiz artıyor. Dünyadan güzel insanların geçtiğini bilmek bizleri motive eden unsurlardan oluyor.
Giriş kısmında okumanın önemine değinen yazar, ardından kitapta bizi nelerin beklediğine dair kısa açıklamalarda bulunuyor. İlk olarak Yunus Emre karşılıyor bizi. Odunlar düzse Yunus'un getirdiğini öğreniyoruz. İnsanın ahlaklı olmasının ne denli önemli olduğunu... Ayşe Şasa, "Delilik Ülkesinden Geçen Bir Yolcu" olarak başlıklandırılmış. Hayat serüvenini anlatmaya kâfi gelen bir cümle... Aykırı karakterler olarak gözlemlediğimiz kişiler vardır. İnsanların gittiği yönün tersine giden bu kimseler ya unutulmazlar ya da akıntıya kapılıp giderler. Döneminin seyyahı Marco Polo ve çok yönlü kişiliğiyle hayatımızda yer bulan Cahit Zarifoğlu tam da bu karaktere haiz iki kişi. Kitapta bu çeşitliliklerine vurgu yapılıyor. Böylelikle her yönlerini ayrı ayrı kucaklayabiliyoruz. "Yumrukları ve Duruşuyla Tarih Yazan Adam" bölümünde Ali Ural'ın şiiri geliyor aklıma:
"Gece rüyadan fırlar bir boksöre dua ederdik,
Ali'yi biz uykumuzdan daha fazla severdik" (Ural, 2022, s.77)
Muhammet Ali'nin duruşuna ve hazırcevaplığına şahit olduğumuz bu kısımda heyecandan nabzımız biraz yükselebilir. Yaptıkları güzel çalışmalarla bilime ve döneme katkıda bulunan üç ayrı güzel insanı daha tanıyoruz. Tanıyoruz diyorum çünkü Sıtkı Aslanhan tanımak ile tanıdığını iddia etmek arasındaki farkı bizlere açık bir biçimde gösteriyor. Fuat Sezgin, Semavi Eyice ve Ahmet Yüksel Özemre'yi de akademik alanda ve kendi branşlarında yaptıkları katkılarla anıyoruz.
Ardından soykırımın içerisinde görevini yapmak durumunda kalan ve kendisine
-Başkan nereye gidiyorsun, korkmuyor musun diye sorulduğunda
-Korkuyorum, ben de insanım. Ama yürümek zorundayım. (Aslanhan, 2024, s. 69) cevabını veren cesur bir komutanın hayatına konuk oluyoruz.
Duruşuyla Hanımlara, genç kızlara rol model olan Ayşe Hümeyra Ökten ve Esma Biltaci'yi de unutmamış Aslanhan. Popüler kültürün aksine unutulmak üzere olan Ata Efendi'ye de yer vermiş satırlarında.
Hepimizin hayatta düştüğü dönemler olmuştur. Depresyon, bunalım, rehavet, adına ne dersek diyelim bu gibi anların dönüm noktası olduğunu; insan düşebiliyorsa bunun tam tersinin yani kalkabilme cehdinin de potansiyelinde bulunduğunu bilmek durumundayız. İşte bu konuda ilham olan hayatlardan biri Cemil Meriç. Gözlerine rağmen ve karanlığa inat... "Bir Sultana Dost Olmak" başlığında dostluklarına imrendiğim Yavuz Sultan Selim'in dostu Hasan Can Çelebi konu ediniliyor.
Sahabeden bir örnek olarak Halid'i almış yazar. Düşmanlarının korktuğu. Dostlarının çok sevdiği Halid b. Velid radıyallâhu anh. Kılıcı kuşanan bir örneğin ardından kamerayı omuzlayan bir başka hayat karşılıyor okurları. Akif Emre'nin kadrajına şahit oluyoruz bu sefer. "Bir Aşk, Samimiyet ve Tevazu Türküsü" diyerek Neşet Ertaş'ın hayatının ritmini okuyoruz.
Durup soluklanmak istediğimizde Bilal-i Habeşi karşılıyor bizi. Vatan sevgisini hissettiğimizde Halisdemir. Rachel Corrie ile birlikte dinliyoruz vicdanımızın sesini. Gökyüzüne bakıp ferahlamak istiyoruz sonra Vecihi Hürkuş'un uçakları geliyor aklımıza. Kabımıza sığamıyor, tek bir kalıba girmeyi reddediyoruz o zaman da Kerim Abdul-jebbar yetişiyor imdadımıza. Bir insanın nasıl çok yönlü olabileceğinin örneği olduğunu bilmek içimize su serpiyor. Kulağımızda Kâni Karaca'nın sesi bakışımızı çevirdiğimiz yerde Mimar Sinan'ın eserleriyle yürüyoruz yolumuzda. Bu sefer tereddüt yok. Çünkü biliyoruz tereddüt ettiğimiz her an, umutla bir başka şahsiyet karşılayacak bizi.
Bir hayatı okuduğumuzda tek şey fısıldıyorlar sanki kulaklara: Yürü, tereddüt etme! Aslanhan eserinde yer verdiği yirmi dört hayatta umutları tazeliyor bir anlamda. Muhatabını bulması temennisiyle...
Kaynaklar:
Aslanhan, S. (2024). Bir Hayatı Okumak. İstanbul: Mosquito Yayınları.
Ural, A (2022). Kâğıda Sarılı Kâğıda. İstanbul: Şule Yayınları
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 20.12.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.12.2024 10:19
MaşaAllah elinize isabet, yüreğinize sağlık